Görünen köye kılavuz istemeyenler belirleyici olmaya başladı!
Yaklaşık iki ayı aşkın bir sürenin ardından, gelişen ekonomilerin olumsuz baskılar altında bunaldığı ve riskten kaçınma eğiliminin yeniden güçlenmeye başladığı bir haftayı geride bıraktık. Piyasalarda ön plana çıkarılan sakinleştirici söylemlerin, etkisini kaybetmekte olduğuna tanık olduk. Durum böyle olunca finansal piyasalar olumsuz baskıları daha yoğun bir şekilde yaşamak ve gerçekler ile yüzleşmek zorunda kaldı.
Bu hafta içinde yapılacak ABD Merkez Bankası Açık Piyasa İşlem Komitesi Toplantısında dolar faizlerinin yükseltilebileceğine ilişkin beklentiler, riskten kaçınma eğilimini besleyen sebeplerden sadece biri idi; büyük ölçüde fiyatlandığı söylemi ise gerçeği yansıtmıyordu. Son OPEC Toplantısının ardından petrol fiyatlarının seri bir şekilde gerilemesi ve diğer emtia fiyatlarını aynı yönde etkilemesi, Orta Doğu’ya ilişkin jeopolitik risk algılarının yeni ufuklara yelken açması ve Euro Bölgesine ilişkin parasal gelişmelerin beklenenin çok gerisinde kalması türünden fiyatlanmamış olumsuzluklar hayal tacirlerinin tüm hesaplarını bozdu. Sistemik kırılganlığı arttıran büyük bir açmaz yarattı.
Finansal piyasalarımız da yukarıda özetlemeye çalıştığımız gelişmelerin etkisinden kurtulamadı. Ne Merkez Bankamızın 2016 yılına para ve kur politikası uygulamalarına ilişkin açıklamaları, ne de beklenenden daha iyi çıkan üçüncü çeyrek büyüme ile Ekim ayı cari açık rakamları olumsuzlukları dengeleyemedi! Mali sektörün, yabancıları bekle-gör konumunda tutmaya yönelik direnişleri yeterli olamadı! Döviz sepeti bazında Türk Lirası sert bir şekilde değer kaybetti, sermaye piyasaları hiç görmek istemediği seviyelere gerilemek durumunda kaldı; geleceğe yönelik beklentiler olumsuzlaştı ve güvensizlik artmaya devam etti. Gelişen ekonomiler açısından kurgulanan kısa vadeli oyun planı bozuldu ve yerine yenisi konulamadı. Ekim ve Kasım ayları genelinde olumsuz eğilimler baskılanır ve kayıplar kısmen de olsa geri alınabilir ise, Aralık ayının nispeten daha rahat geçebileceği ve olunandan daha iyi görünmeyi sürdürmenin mümkün olabileceği varsayılmıştı. Ama olmadı ve olumsuz eğilimler kontrolden çıkmaya başladı; risklerini azaltmak isteyenler harekete geçti ve statükoyu korumaya çalışan yerleşiklerin oyun planını tahrip etti! Görünen köye kılavuz istemeyenlerin sınırlı bir azınlık olmadığı gerçeğini hazmetmek zorlaştı!
Gelişen ekonomilerde yaklaşık dört yıldır devam eden durgunlaşmanın, yalnız söz konusu ülkeleri değil küresel yapıyı da kırılganlaştıracağı biliniyordu. Ciddi boyutta risk taşıyan ve bu durumdan rahatsız olanların önünde iki seçenek vardı: ya başlarının çaresine bakacak ve risklerini azaltmak yönündeki hamlelerini hızlandırarak amaçları doğrultusunda yol almaya çalışacaklardı, ya da sakin kalmaya çalışıp diğerlerini de aynı yönde etkileyerek kötüye gidişi duraklatmaya ve zaman kazanmaya yoğunlaşacaklardı. Ekim ve Kasım ayları genelinde ikinci grup, taşıdığı riskleri arttırma pahasına daha belirleyici oldu; Aralık ayının ilk yarısında ise durum tam aksi yönde değişti, olunduğundan daha iyi imiş gibi görünmeye çalışmanın işe yaramayacağı kanaati güçlendi.
Neden böyle oldu sorusunun yanıtını, dolar faizine ilişkin beklentiler dışındaki olumsuz gelişmelerde aramak gerekiyor. Euro’nun ihtiyacı karşılayacak düzeyde bir fonlama parası olabilmesinin önündeki engeller aşılamadı, piyasa dostu eğilim yanlılarının hayal kırıklığı büyüdü ve iyimser senaryolara bağımlı spekülatif pozisyonlar çözülmeye başladı. Rusya ile Türkiye arasındaki gerginliğin geçici olmadığı, geleceğe yönelik çıkar çatışmaları sebebiyle büyüyen kutuplaşmanın öncü bir türevi olduğu endişesi ön plana çıktı; jeopolitik gelişmeleri görmezden gelmek ve konuyu küresel gündemden dışlamak olanaksızlaştı. Bu iki gelişme, hem OPEC Toplantısından çıkan kararın sonuçlarını olumsuz yönde farklılaştırdı; hepsi birlikte küresel ekonomik beklentileri değiştirerek riskten kaçınma eğilimini yeniden belirleyici hale getirdi.
Durum böyle olunca sıcak para şeklindeki yabancı yatırımcılar ile gelişenlerdeki yerleşik kurumsal yapının yolları ayrıldı; yerli tasarrufları yönlendirmek ve evdeki hesapları çarşıya uydurmak zorlaştı. Ekonomik tutarlılık açısından fırsatların tükendiği, inatlaşarak direnmeye çalışmanın kırılganlığı arttırmaktan başka bir işe yaramayacağı endişeleri daha belirleyici olmaya başladı.