Gönüllerdeki aslanlar doğru mu acaba?

Dr. Uğur TANDOĞAN
Dr. Uğur TANDOĞAN NOT DEFTERİ [email protected]

Bir zamanlar benim gönlümdeki aslan

Zorlu bir hazırlık döneminden geçmiştim. Merkezi sistem dediğimiz sınavda Çapa Tıp Fakültesi’ne girmeye hak kazanmıştım. Ama benim gönlümde yatan aslan makina mühendisliği idi. Çünkü o dönemin gözde mesleği, mühendislik idi. Mühendislik okulunu bitirenler, bitirir bitirmez iş bulurdu. “Mühendisler paralarını zarf içinde alıyorlar” diye bir şehir efsanesi vardı; zarfların da hayli kabarık olduğu söylenirdi. Daha öğrencilik yıllarındaki stajlarda bile ücret aldıkları, ellerinin ekmeğe değdiği bilinirdi. Bu hevesle Orta Doğu Teknik Üniversitesi sınavlarına da girmiş, Makina Mühendisliği Bölümünü kazanmıştım. Ama benim gözüm İstanbul Teknik Üniversitesi’nde idi.

Bizim Pertevniyal Lisesinde öğretim yılı açılışındaki törenlerde Okul Aile Birliği, mühendislik bölümlerini kazananlara “Pergel takımı ve T cetveli” hediye ederdi. Fen Bölümlerinde okuyanlar için mühendislik herkesin hayalindeki meslekti. Hatta hocalarımızın şöyle deyişleri bile olurdu: “Evet, akıllı çocuktu, çalışkandı. Ama mühendisliği kazanamadı. Yazık, ancak tıp fakültesine girebilmiş”.

O dönemde İTÜ’nün seçme sınavı da ayrı yapılırdı. Ve de sınav, çoktan seçmeli değil, klasik usulle yapılırdı. Bir gün öğleden sonra matematik, bir öğleden sonra da fizik ve kimya sınavlarına girdim ve Makina Fakültesine girmeye hak kazandım. Ancak çok severek girdiğim okulda düş kırıklığına uğradım; makina mühendisliği konularını sevemedim.

Meşhur 68 olaylarının, 12 Mart Muhtırasının yaşandığı çok hareketli bir öğrencilik döneminden sonra, okulumu zamanında beş yılda bitirerek mezun oldum. Bitirme projemdeki danışman Hocam “Okulda kalmak ister misin?” diye sordu. “Tavşana havuç sever misin diye sormuşlar. Tavşan da “Gülmekten söyleyemeyeceğim” demiş.” fıkrasını anlatarak “evet” dedim. Endüstri mühendisliğinin çekirdeğini teşkil edecek bölüme asistan olarak girdim.

İyimser mi, gerçekçi mi?

Yanında çalıştığım hocamın lise çağında üç çocuğu vardı. En büyüğü lise sonda idi. “Oğlunuz hangi okula girecek? Ne olmak istiyor?” diye sordum. Hocam “ Hangi okula girerse girsin. Önemli olan, mesleğinde başarılı olsun. Bugün Türkiye’de hâlâ iyi bir doktora, iyi bir hukukçuya, iyi bir işletmeciye, iyi bir sosyoloğa ihtiyaç var” Yukarıda sözünü ettiğim havada yetişmiş birisi olarak Hocamın bu deyişini “poliyannacılık“ olarak yorumlamıştım. “Züğürt tesellisi. Demek çocuk zayıf, mühendisliği kazanamayacak. Hoca da şimdiden kendisini buna hazırlıyor” diye düşünmüştüm. Ama yaşam bana, Hocamın ne kadar doğru düşündüğünü öğretti.

Dönem seçme dönemi

Şimdi de üniversite sınav sonuçlarının açıklandığı ve okul seçimlerinin yapıldığı bir dönem. Herkesin gönlünde bir “aslan” yatıyordu. Bir kısmının puanı, bu aslanı yakalamaya yetti, bir kısmı da “kaplan”a (!), ya da “kurt”a (!) veya “maymun” a razı olacak. Her yıl bu dönemlerde aklıma yukarda anlattıklarım gelir.

Gönlündeki aslanı yakalamışlar

Önce istediği puanı tutmuş, gönlündeki yatan aslanı yakalamışlara sesleneyim. Tebrikler, mutluluğunuz daim olsun. Ancak şunu unutmayın, daha savaşı kazanmadınız, yolun başındasınız. Dünyanın en iyi okuluna da girmiş olsanız, yine her şey size bağlı. Okulun kazanı yok, herkesi kaynatmıyor. Dünyanın en iyi hocası da olsa, kimse size bir şey öğretemez. Yine öğrenme yolculuğunda kaptan sizsiniz. Okulu bitirmek, diploma almak ülkemizde artık çok kolay. Artık cahillerimiz diplomalı. Asıl önemli olan, kendinizi iyi yetiştirmeniz. Okul sonrasında ne yapacağınızı düşünerek daha okul sıralarından başlayarak bunun hazırlığını yapmanız gerekiyor. En az bir yabancı diliniz olmalı. Çünkü dünya dediğimiz bu küresel köyde yarışınız, yanınızdaki aptalla değil, dünyanın en akıllıları ile.

Gönlündeki aslanı kaçırmışlar

Şimdi de sözüm, gönlündeki aslanı yakalayamamışlara. Sakın üzülmeyin. Önce şunu kendinize sorun. Yeterince çalıştım mı? Gereken çabayı gösterdim mi? Çünkü dünyadaki her başarı, bir emek işidir. Hiç bir şey kolay kazanılmaz. Bir tarafınızdan ter damlamadan başarıyı yakalamak mümkün değildir. Diyelim ki, “Çalıştım, çabaladım; ama ancak bu kadar oluyor” diyorsunuz. O zaman olaya şöyle bakabilirsiniz. Bir kere gönlünüzdeki aslanı fazla büyütmeyin. Yukarıdaki “kaplan”, kurt, maymun çeşitlemesini özellikle yaptım. Çünkü yaşamda önemli olan, mutluluktur. Belki gönlünüze koyduğunuz şey, aslan, yanlıştır. Belki sizi başarılı kılacak aslan değil, bir kaplan, bir kurt veya bir maymun olacaktır. Ve keramet okulda değil sizdedir. Gönlünüzde olmayan bir okulda da kendinizi yakalayabilirsiniz.

Sonuç

Bu dönemde bir çok aile gibi, belki siz de çocuğunuz ile birlikte bu okul seçme stresini yaşıyorsunuz. Lütfen, kafanızı moda mesleklere, “gözde” okullara takarak gereksiz streslere girmeyiniz. Yıllarca önce hocamın dediği gibi, bugün de her meslekte başarılı insanlara ihtiyaç var. Önemli olan, hangi okul olursa olsun onu düzgün biçimde bitirmek ve geleceğe iyi hazırlanmak, kendini iyi yetiştirmektir. Meslek yaşamım boyunca bataklıkta yetişmiş nice güller, gül bahçelerinde bitmiş nice deve dikenleri gördüm.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Sülale boyu nepotizm 24 Ekim 2019
Müşteriden misafire 12 Eylül 2019