Gökçeada’dan iki isim, iki öykü… (II)

Hilmi DEVELİ
Hilmi DEVELİ EKONOMİDE SATIR ARASI [email protected]

Geçen hafta, Gökçeada sevdalılarından Yakamoz Motel’in sahibi Latif Akar‘dan bahsetmiştim. Bugün ise diğer kişiden, uzun yıllar İstanbul’da yaşadıktan sonra burada, ekolojik tarım ürünleriyle ünlenen Nusret Avcı’dan bahsedeceğim. Kendisini İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde İştirakler Daire Başkanlığı görevim sırasında tanımıştım. Gökçeada’ya gelmeden telefonla konuştuğumda “mutlaka bağımı, tesislerimi ve ürünlerimi görmeni istiyorum” çağrısına uyarak ailece çiftliğine gittik. Bağı gezmeye başlamadan önce Nusret Bey'den iş yaşamı ve Gökçeada’ya geliş öyküsünü anlatmasını istedim. “Nereden başlayayım?“ deyince, “nereden istersen oradan başla” cevabını verdim. Ve başladı anlatmaya: 

“Malatya Yeşilyurt’luyum, ailemin maddi olanakları kısıtlıydı, Merzifon Astsubay Ortaokulu’na girdim. Bitirdikten sonra İstanbul Kağıthane İstihkam Okulu’na geldim. Burada inşaat işlerini tanıma fırsatım olunca inşaat mühendisliği okumaya karar verdim. Üniversiteye girebilmem için önce liseyi bitirdim, ardından İDMMA İnşaat Mühendisliği Fakültesi’ne girdim. Buradan sonra İÜ İşletme ve İktisadi Enstitüsü’nü bitirdim Çeşitli kuruluşlarda mühendis ve yönetici olarak görev aldım. Bir süre sonra inşaat şirketimi kurdum. 1983- 1987 yıllarında Suudi Arabistan’da taahhüt işleri yaptım. Suudi Arabistan’da iş yapan 130 Türk firması arasında iş bitirme belgesi alan 10 şirketten biri konumuna geldim. 

Türkiye’ye dönünce bu kez Orman Fakültesi’nde Ormancılık Politikası ve Yönetimi Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans aynı bilim dalında doktora bilim öğrenimini tamamladım. Rahmetli Adnan Kahveci ve Çevre eski Bakanı Ali Talip Özdemir ile birlikte ülkemizde çevrenin korunması bilincini oluşturmak için projeler üretmeye başladık. 1989 yerel seçimlerinde Beyoğlu Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi meclis üyeliğine seçildim. Türkiye’de ilk çevre komisyonu kurulmasına öncülük ederek komisyon başkanlığı görevini üstlendim.” 

Burada söze girerek “Gökçeada’ya gelişiniz nasıl oldu?” diye sorduğumda ise şu yanıtı verdi: “Liseden sınıf arkadaşım ziraat mühendisi olarak eşi ile birlikte Gökçeada Tarım Müdürlüğü’nde görev yaparken burada ekolojik tarım yapmamda ısrarcı oldular Önce zeytincilik alanında 2000’li yıllarına başlarında da ekolojik şaraplık üzüm yetiştiriciliği (bağcılık) ve ekolojik arıcılığa başladım... 1929 yılında inşa edilen tarihi Yağhane’yi satın alarak, 2008 yılına kadar burada zeytinyağı ürettim. Daha sonra adını Nusretbey koyduğumuz şaraplarımızı üretmeye başladık. Yöresel üzümlerin yanı sıra farklı ilerimizden ve yurtdışından getirdiklerimizle oluşan 250 dekarlık üzüm bağlarımızdaki çeşitlendirme ile üretimimize kalite ve zenginlik kattık Şimdi gezdireceğim 350 metre rakımdaki Kabya bağlarının içindeki modern tesislerimiz iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde nar ve çeşitli meyve suları, ikinci bölümde de şarap üretimini gerçekleştireceğiz.” 

Sohbetimiz sürerken bir yandan da önce bağı ardından da tesisleri gezmeye başladık. Üç kattan oluşan 3 bin metrekarelik tesisin bir örneği Avustralya’da olduğunu belirtti ve şu bilgileri verdi: “Dış duvarları taşla, içeride de tavanı 10 cm’lik toprakla kaplayıp doğal klimatizeyi sağlayacağız. Çelik tanklar 500, meşe fıçılarımız ise 50 ton kapasiteli. Turlarla gelen gelen misafirlerimize şu gördüğünüz taş fırında oğlak eti ile şaraplarımızdan sunarak bağımızı ve zeytinliğimizi gezdiriyoruz. Üretim de önceliklerimiz, kaliteli ve kurallarına uygun üzüm üretimini esas almaktadır. Zamanında hasat yapmak, alkım ayıklamayı yaparak istenmeyen, çürük, ham salkım, böcek ve benzeri olumsuzlukları ayıklamak, fermantasyon zamanlarını gereği gibi takip etmek, dinlendirme, aktarma, tortu ayırma gibi önemli ayrıntıları gereği gibi takip ederek uygulamak önceliklerimiz arasındadır. Adamıza gelen konuklara ilçe merkezindeki satış merkezimizde ürünlerimizi sunarken 2 yıldan beri de Avrupa’ya şarap, ekolojik zeytinyağı ve ekolojik bal ihraç etmeye başladık. Dünya markası olma konusunda projelerimizle, hem yurtiçi, hem de yurtdışı pazarlarda payımızı arttırmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Tarihi yağhaneyi de müze yapacağız." 

Güneşin batışını izlerken inanılmaz bir güzelliğe tanıklık etme şansını buluyorsunuz.. Yıllardır yaşadığı İstanbul’u geride bırakarak Gökçeada’yı, Türkiye’ye ve dünyaya tanıtmaya çalışan Ada sevdalılarından 75 yaşındaki Nusret Avcı’nın ilginç öyküsü de özetle böyle…

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar