Göç ekonomisi
Tanım olarak baktığımızda göç, dini, iktisadi, siyasi, sosyal ve diğer sebeplerden dolayı insan topluluklarının hayatlarının tamamını veya bir bölümünü geçirmek üzere bir iskân ünitesinden, bir başkasına yerleşmek suretiyle yaptıkları coğrafi yer değiştirme hareketi olarak geçmekte. Ülkeler genel olarak göçü bir problem olarak görür ve algılarlar. Çünkü kurulu düzeni yönetmek ve elbette planlamak her zaman daha kolaydır. Göçlerin yüksek oranda olması, başta uzun dönem planlamaları olmak üzere, pek çok zorluğu da beraberinde getirir. Aslında göçler neden olur diye tarihe de baktığımızda, insanların hep daha iyi yaşam arzusu ile göç ettiklerini görürüz. Orta Asya kültürünün de göç etmeye ne denli yatkın olduğunu daha ilk öğretim yıllarımızda öğrenerek büyümüşüzdür hepimiz.
İnsanlar neden göç ederler sorusunu çok daha detaylı incelemenin, bir ülkenin gelişmesinde ve büyümesinde çok önemli yer teşkil ettiğini düşünüyorum. Çünkü tüm planlamalar, sanayileşme, tarım politikaları, ekonomik açıdan bölgesel dağılım stratejilerinin belirlenmesi, lojistik alt yapısının daha güçlü hale gelebilmesi gibi pek çok faktörün üzerinde bu göçler etki yaratmaktadır. Çok daha geçmiş tarihe gittiğimizde, insanların daha güvenli yerler aramak amacı ile göç ettiklerini ve topluluklar halinde yaşadıklarını görürüz. 1700’lü yıllarda Avrupa’da başlayan sanayileşme süreci ve tarımda makineleşme tarımdan sanayiye geçişin, dolayısı ile kırsal kesimden kente göçün de habercisi olmuştur. Temel anlamda, ekonomik açıdan daha iyi bir yaşam amacı ile göç etme kararı alan insanlar, zorunlu olarak daha fazla göç etmeye başlar hale gelmişlerdir. Türkiye’de göçlerin yoğunlaşmaya başlaması ise ancak 1950’li yıllara dayanır.
Türkiye’de köylerin çok sayıda oluşu ve dağınık bir yapıya sahip olması, muhafazakar bakış açısı ve toprağa bağlılığın yüksek olması göçlerin gecikmeli başlamasının nedenleridir. Ancak modern tarımın etkisi, köylerdeki ulaşım problemleri ve ekonomik açıdan her geçen gün daha zorlayıcı şartların oluşması sonrasında göçlerde hızlı bir artışın başladığını görmek mümkün.
Cumhuriyet tarihinde insanların %75’i kırsal kesimde yaşarken, bugün bu oran %23’ler düzeyine inmiş durumda.
Göç kadar, tersine göçü de konuşmamızın, ekonomik ve sosyal açıdan daha uzun planlamalar yapabilmek için, göçü de planlamamızın zorunlu olduğu bilincini daha fazla yerleştirmek ve hayatımızın bir parçası haline getirmek zorundayız.
Saygılarımla.