Göç edebiyat taşır
Belçika’ya Türk işçi göçünün 60. Yılı, çeşitli etkinliklerle “bütün yurtta ve dış temsilciliklerde kutlandı” 2024 yılı boyunca…
Türkiye Cumhuriyeti ile Belçika Krallığı arasında 16 Temmuz 1964 tarihinde imzalanan İşgücü Anlaşması sonrası Belçika’da yerleşik hale gelen Türk toplumu 60. yılını doldurdu.
Türklerin Belçika’ya yerleşmelerinin 60. yılı konserler, sergiler, paneller ve ödül törenleri ile anıldı. En önemli etkinlik Leuven Katolik Üniversitesi’nin iki (KUL) Türk’e verdiği ‘toplumsal katkı nişanı’ydı.
Dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında 45. sırada yer alan 1425 yılında eğitim ve öğretime başlayan Leuven Katolik Üniversitesi’nin 600. kuruluş yılı, bu akademik yılın açılışında Papa Franciscus’un katılımı ile yapıldı.
Leuven Üniversitesi, ‘toplumlar arası katkı nişanı’ 160 aday arasında eğitimci Ayşe İşçi ve sivil toplum gönüllüsü Selamet Belkıran’a verildi. Kültür Bakanı Caroline Gennez ve KUL Rektörü Luc Sels’in konuşmalarını Flaman Bölgesi Yeşiller Partisi (Groen) eski Genel Başkanı Meyrem Almacı ile izledik. Törende gerçekleştirilen panelin moderatörlüğünü Belçika devlet televizyonu VRT’nin ana haber sunucusu Fatma Taşpınar yaptı.
Sadece bu törende yer alan isimlere baktığımız zaman bile aslında bir hayli yol katettiğimizi görebiliriz Belçika Türk toplumunun…
Yurtdışı Türkleri Başkanlığı’nın (YTB) verilerine göre, 1960’lı yıllarda imzalanan ikili iş gücü anlaşmaları çerçevesinde Avrupa ülkelerine yerleşen vatandaşlarımız ile dünyanın birçok ülkesinde yaşamlarını sürdüren yaklaşık 7 milyon insanımız bulunuyor.
Tarihe dipnot olarak geçecek
YTB’nin destek olduğu kitap ‘Göç Edebiyat Taşır’da 37 farklı yazar ve şair ‘göç’ temalı yazılar kaleme aldı. Belçika’da göçün en önemli etkinliği üniversitenin ‘nişanı’ ise diğer bir etkinlik ‘Göç Edebiyat Taşır’ kitabıdır. Belçikalı bir yayınevi tarafından yayınlanan kitap, tarihe bir dipnot olarak geçecek. Belçika’da başta kütüphaneler olmak üzere birçok arşivde yer alacak.
Belçika’da yaşayan başta dördüncü nesil Belçikalı Türkler olmak üzere farklı etnik kültürlerden gelen yazar ve şairlerin ortaklaşa yazdıkları ‘Göç Edebiyat Taşır’ kitabı, Türkçe ve Flamanca olarak ‘Het Boekenhuis’ yayınevinden çıktı. Kalıcı bir ‘eser’ olarak arşivlerdeki yerini aldı.
Tarihçi yazar Tina De Gendt kitabın ‘önsöz’ünde, “Bu kadar farklılığın olduğu bir toplumda bizi bir arada tutan şey nedir? Belki de bugün kendimize sorabileceğimiz en önemli soru bu. Kesin olan şey, dünya bir köy olabilir ama birçok insan için kendi köyü dünyadır. Kutuplaşma, bireyselleşme ve ötekileştirme çağımızın vebası, kolera ve tifosu gibi toplumda derin yaralar bırakan bulaşıcı hastalıklardır” tanımlaması yapıyor.
Arda bırakılanlar…
Benim de içinde yer aldığım ‘Göç Edebiyat Taşır’ kitabı için kaleme aldığım “Gidenlerin öyküsü; Arda bırakılanlar…” öyküme, “Hep güneşli günlerin hayaliyle yaşadı. Son yolculuğuna giderken de güneşli bir hava olsun isterdi. Oysa yağmur çiseliyordu inceden inceye, çocuklarının yanaklarından süzülen bitmeyen sessiz gözyaşları gibi. Çınar ağaçlarının kapladığı kentin kıyısındaki mezarlık çamura bulanmıştır şimdi yeni açılan toprak herkesin ayağına, üstüne başına bulaşacaktı…” cümleleri ile başladım.
Şair Nerkiz Şahin ise kitanın ‘son söz’ünde, “Bu yıl, ilk Türk ve Faslı göçmenlerin Belçika’ya gelişinin 60. yılı. Bu nedenle bazı önemli tarihleri hafızamızda tutmalıyız. Türkler, Faslılar ve Belçikalılar, bu göçü ilk elden yaşadılar. Elbette Belçika’da sadece Türk ve Fas göçü yok, bu yüzden diğer ülkelerdeki yazarlardan da kalemlerini bizim için çalıştırmalarını istedik. Kitabımızda eksik olamazlardı” diye açıklıyor kitapta yer alan yazarları.
İlk imza günü De Centrale’da
Nerkiz Şahin, Yılmaz Koçak ve benim büyük emek verdiğimiz ‘Göç Edebiyat Taşır’ kitabının tanıtım ve ilk imza günü Gent Belediyesi’nin kültür merkezi De Centrale’de gerçekleşecek. Önümüzdeki cuma günü düzenlenecek ‘ilk imza günü’nde bütün yazar ve şairlerin katılımları ve müzik grupları yer alacak.
De Centrale kültür merkezinin diğer kültür merkezlerinden farkı, düzenli olarak dünyada farklı etnik müzik gruplarına yer vermesi. Bir de Türk müzik gruplarına ve sanatçılara ev sahipliği yapıyor olması.
Aslında göç, sadece insanları değil aynı zamanda edebiyatı da beraberinde taşıyor…