Go ustası dama tahtasında: Çin Renminbisi, ekonomisi ve Türk İhracatı

Bora Tamer YILMAZ
Bora Tamer YILMAZ Ekonoritmiks [email protected]

Kissinger’ın kendi ta­nımıyla Batı kültürü ve Çin arasında temel bir fark vardır: Batı, keskin bir hamleyle sonuçlanan satranç oynar. Çin ise hiç bitmeyen, sürekli rakibin arkasından dolanmayı hedefleyen Go (Wei-Qi) oynar.

1994 yılında Çin, para birimi Renminbi’yi deva­lüe ettiğinde Türkiye’de kriz yaşanmıştı. Benzer bir geliş­me 2015’de tekrarlandığında geli­şen ülke kurları sarsılmış, Fed faiz artırımlarını yarıda kesmek zorun­da kalmıştı. 2015’deki devalüasyon Çin’e yaklaşık 1 trilyon ABD Doları rezerv kaybettirdi, ABD Doları kar­şısında kritik 7 eşiği zor savunuldu.

Rezerv para olarak kabul gördü

Renminbi, dar bir bantta dalga­lanmasına izin verilen bir para bi­rimidir. Çin’in iktisadi liberalizas­yon sürecinde bu bant gıdım gıdım açılmıştır. 2014 yılında bant aralığı %2 oranına genişletildiğinde, yakın dönemin dip seviyesi olan 6,04 de­ğerine ulaşılmıştı. Bant aralığının açılmasıyla Renminbi, IMF tara­fından rezerv para statüsü kazan­dı. ABD Doları, Euro, İngiliz Sterli­ni ve Japon Yeni’nin ardından IMF SDR hesaplarında rezerv para ola­rak kabul gördü.

Çin, yüksek tasarruf oranı ve ih­racata dayalı üretim modeli nede­niyle para birimini kontrol etmek­te zorlanıyor. Liberalizasyon süre­cinin başlangıç hedefi, 1 milyardan fazla nüfusuyla ekonomiyi tüketim ağırlıklı hale getirmekti. Kişi başı gelir 1.000 ABD Doları seviyesin­den 12.500 ABD Doları seviyesine yükselmesine rağmen, özel tüketim harcamalarındaki artış ekonomiyi ayakta tutmaya yetmiyor.

2000’li yıllarda, küresel entegras­yonun ilk aşamalarında Çin, yıllık ortalama %10 büyüme kaydediyor­du. Ancak 2015’deki devalüasyona gelindiğinde büyüme hedefleri ar­tık %7 “civarı” gibi belirsiz ifadeler­le tanımlanmaya başlamıştı. Ülke yönetimi ekonomi üzerindeki kav­rama gücünü kaybettikçe, hedefle­rin keskinliği azaldı.

Ekonomi kendine gelemiyor

Bugün, 2025 yılı için ilan edi­len hedef %5 “civarı.” Salgın son­rası ekonomi kendine gelemiyor. Üstelik Trump’ın ikinci ve güçlen­dirilmiş versiyonuyla karşılaşmak üzere. Trump’ın ilk döneminde Renminbi 7,20 seviyesine kadar za­yıflamıştı. Son dönemde 7,20 sevi­yesi gözetilse de bu bariyer yıkıldı ve 7,50 seviyesi hedef haline geldi. Trump’ın muhtemel gümrük vergi­lerine karşı, Renminbi’nin 7,50 ila 8 bandına oturması olası görünüyor.

Çin’in ekonomik yönetimi artık kontrolü sağlamakta zorlanıyor. Üretici fiyatlarındaki deflasyon 26 aydır devam ediyor. ÜFE, yıllık %2,4 oranında geriliyor(!). Tüketici fiyatlarındaki artış da düşük %0,2 seviyesinde ve son derece cılız. Çin sanayisi ürettiği arzın karşılığını iç piyasadaki talepte bulamıyor. İhra­cat 3,6 trilyon ABD Doları düzeyine yükselmiş durumda.

Çin devlet tahvillerinin faiz ora­nı %1,7 seviyesine kadar geriledi. Merkez bankasının faiz indirimle­ri, zorunlu karşılık indirimleri çare vermiyor. Eskiden bir Go (Wei-Qi) oyuncusu gibi nadiren ve milimet­rik hesaplarla adımlar atan ülke yönetimi artık dürtüsel kararlarla piyasayı toparlamaya çalışıyor. Pi­yasa da bu durumun farkında ve sü­rekli şeker isteyen çocuk gibi yöne­timi hırpalıyor.

Son ekonomik kurultaydan da kalıcı bir çözüm çıkmadı. Sürek­li kısa vadeli hareketlerle ülke yö­netimi artık dama oynamaya baş­ladı. Ejderha’nın yalpalamasından kaynaklanan deflasyon rüzgarları Alman sanayisini kötü vurmuş du­rumda. Hammaddeler ve petrol fi­yatları baskı altında.

Çin para biriminin zayıflaması, Türkiye’nin dış ticaret hadleri açı­sından olumlu bir gelişme. Türkiye, Çin’den yıllık 45 milyar ABD Dola­rı ithalat gerçekleştiriyor. Üstelik bu sefer TCMB rezervleri güçlü. Kur stabilite kazanmış durumda ve kontrol altında. Çin para birimi za­yıflayıp, ülke yönetimi dama oynar gibi hareket ettikçe Türk ihracatçı­ların pazar hakimiyetlerini koruya­bildikleri ölçüde marjları rahatla­yacak. Aynı zamanda bu iç piyasa­da dayanıklı – dayanıksız tüketim malları fiyatlarının da dez-enflas­yonuna katkı sağlayacak.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar