Glokal Ekonomi: Hizmet fiyatlarında düşüş olabilir ama temkini elden bırakmamak lazım

Erkin IŞIK
Erkin IŞIK GLOKAL EKONOMİ [email protected]

İç talebin nispeten güçlü sey­retmesi ve geçmiş enflasyona endeksleme davranışları, hizmet sektörü enflasyonunda belirgin bir atalet yaratmıştır. Bu bağlam­da, özellikle geçtiğimiz yılın orta­larından itibaren, hizmet fiyatla­rındaki artış oranları, maliyet ar­tışlarının üzerinde seyretmiştir.

Mevcut durumda bu eğilim de­vam etmekle birlikte, döviz kur­larının stabil seyretmesi ve yılın ikinci yarısında asgari ücret artı­şının olmaması, hizmet üretici fi­yatlarındaki artış hızının belirgin bir şekilde yavaşlamasına neden olmuştur. Önümüzdeki dönemde bu etkilerin hizmet sektörü tüke­tici fiyatlarındaki artış eğilimi­ni de yavaşlatmasını bekliyorum. Ama bu düşüş geçici olabilir.

Bu hafta açıklanan hizmet üre­tici fiyat endeksi Ağustos ayında yüzde 2.6 artış göstermiş ve yıllık artış oranı önceki aya göre 4 puan düşüşle yüzde 57.7 olmuştur. Bu da 2021 sonundan be­ri en düşük yıllık oran­dır ve TÜFE içerisinde­ki hizmet fiyatlarında Ağustos ayındaki yüzde 77.8 oranındaki yıllık enflasyon oranının be­lirgin olarak altındadır.

Hizmet sektöründe üretici fiyatları ile tü­ketici fiyatları arasın­daki ilişkiyi daha yüksek frekans­ta incelemek için, her iki veriyi de mevsimsel etkilerden arındır­dım ve 3 aylık ortalamalarını he­sapladım. 2021-2022 yıllarında, enflasyonist baskıların yüksel­mesiyle, görece zayıf talep koşul­larında, hizmet sektörü tüketici fiyatlarındaki artış, üretici fiyat­larının gerisinde kalmıştır. An­cak, 2022’nin sonlarından itiba­ren iç talebin genişlemeci politi­kalara bağlı olarak güçlenmesiyle, hizmet sektörü maliyet artışları­nı tüketici fiyatlarına daha rahat yansıtabilmiştir. Bu eğilim, son iki yılda hizmet tüketici fiyatla­rının, üretici fiyatlarından daha hızlı artmasına neden olmuştur.

Döviz kurlarının stabil seyret­mesi ve bu yılın ikinci yarısında asgari ücret artışı yapılmama­sı sonucunda, aylık hizmet ÜFE artış hızı 3 aylık ortalama değer­lerle, yılın ilk çeyreğinde yüz­de 5 iken Ağustos ayında yüzde 3.1’e gerilemiştir. Aynı dönemde TÜFE hizmet enflasyonu, yılın ilk çeyreğinde yüzde 6 civarın­da iken, son dönemde yüzde 4’e düşmüştür.

Hizmet üretici fiyat­larındaki bu gerileme eğilimi de­vam ederken, tüketici fiyatların­daki artışın daha yavaşladığı gö­rülmektedir. Özellikle kira, okul ücretleri gibi kalemlerde geçmiş enflasyona bağlı fiyat ayarlamala­rının dönemsel olarak hızlanma­sı, bu yatay seyirde etkili olmuş­tur. Maliyet unsurlarında önem­li bir bozulma olmadığı takdirde, önümüzdeki dönemde tüketici fi­yatlarında hizmet enflasyonu eği­liminin yavaşlamasını beklerim.

Kart harcamaları geçen ay da artmaya devam ediyor

Aylık artış eğiliminin halen maliyet artışlarının üzerinde olması, iç talebin görece güçlü seyrettiğini düşündürmektedir. Daha önceki yazımda, ağustos ayında, mevsimsel ve enflasyon etkilerden arındırılmış kredi kartı harcamalarında artış oldu­ğuna dikkat çekmiştim ki daha sonra TCMB son PPK özetlerin­de de benzer yorumu yaptı. Ey­lül ayının ilk 20 gününe ilişkin yaptığım analizde, kartlı harca­maların geçen ay da artmaya de­vam ettiğini gözlemliyorum ki bu da iç talebin gücünü koruduğunu gösteriyor.

İç talepte belirgin bir yavaşlama olmaması durumun­da, olası maliyet şoklarının hiz­met fiyatlarını tekrar canlandır­ma riski devam etmektedir. Sene başında asgari ücret artışı ve ka­mu fiyat ayarlamalarının etkisi ile maliyet unsurları, geçici de ol­sa tekrar artacaktır ki bu da hiz­met fiyatlarını tekrar yükseltme riskinin olduğuna işaret etmek­tedir. Bu da son çeyrekteki iyi­leşmeye daha ihtiyatlı yaklaşmak gerektiğini düşündürmektedir.

Bu açıdan, ilk faiz indiriminin zamanlaması, enflasyon hedef­lerinin ciddiyetini koruması ve önümüzdeki yıllarda beklenen dezenflasyon sürecinin sağlıklı yönetilmesi açısından kritik ola­cak. Enflasyondaki atalet ve so­runun yalnızca maliyet unsur­larından kaynaklanmaması, de­zenflasyon sürecinde daha geniş bir ikna sürecini gerekli kılıyor. Sadece döviz piyasası ve yatırım­cı eğilimlerini dikkate alarak atı­lacak bir adım, enflasyon ataleti­nin kırılmasını geciktirebilir ve ekonomi programının kredibili­tesi ciddi zarar görebilir.

Bu nedenle, faiz indirimleri­nin en erken Ocak ayında baş­laması ve enflasyondaki düşüşü geriden takip ederek sıkı para politikasının uzun süre korun­ması, enflasyondaki düşüşün devamı açısından daha sağlıklı olacaktır. Bu durum kısa vadede ekonomik zorlukların bir süre daha sürmesine yol açsa da or­ta-uzun vadede faiz oranlarında piyasanın beklediğinin ötesin­de indirimler için uygun bir or­tamın oluşmasını sağlayacaktır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar