Global piyasalarda gerilim artıyor
Ticaret müzakerelerinin yarattığı tedirginlik genele yayılarak belirsizliği beslemekte. Avrupa tarafına bakacak olursak, İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma sürecinin sonuna yaklaşılırken, birlikten ayrıldıktan sonra bu blok ile ticari faaliyetlerini nasıl devam ettireceği konusu halen belirsizliğini korumakta. Konunun AB etkisi daha sınırlı, ancak İngiltere’de siyasi çekişmeler ve Brexit belirsizliği para birimini son bir yılın en düşük seviyesine taşıdı. Asya tarafına geldiğimizde ise Çin ile ABD arasındaki müzakerelerin sonuçsuz kalması ve ABD’nin getirdiği ek kısıtlamalara Çin’in para biriminin değer kaybetmesine izin vererek ve ABD tarafına daha sınırlı olmak kaydıyla ek yükümlülükler getirmesi ile karşılık vermesi risk iştahını olumsuz etkilemekte. Yaklaşan ABD-Japonya müzakereleri öncesinde de benzer biçimde Japon Yen’i talebinin arttığını görüyoruz. ABD’nin İran konusunda getirdiği yaptırımlar petrolde arz endişelerini artırırken, OPEC tarafından daha uzlaşmacı tonda bir yaklaşım görüyoruz. Son olarak dün itibariyle Rusya’ya getirilen ek yaptırımlar ile gelişmekte olan ülke para birimleri üzerinde ek baskı yaratmış durumda. Buna karşın ABD piyasalarında teknoloji şirketlerinin olumlu performansı ve devam eden bilanço sezonunda şirketlerin karlılık beklentilerini karşılaması ile tarihi zirve seviyelere yaklaşan bir seyir görmekteyiz.
İç piyasalara bakıldığında ise endeksin dolar bazında geldiği seviyeler itibariyle orta vadeli program kapsamında paylaşılan beklentilerin belirli bir yabancı yatırımcı talebi yarattığını görüyoruz. Özellikle belirli döviz geliri yaratan şirketlerin bu süreçte ön planda yer aldığını söyleyebiliriz. Tahvil faizlerinde yaşanan yükselişin ve TL değer kaybının hız kesmesi halinde sermaye piyasalarında toparlanma daha da ivme kazanabilir. Dolayısıyla kısa vadeli bakıldığında riskler mevcut olmakla beraber orta uzun vadeli perspektifte fırsatlar değerlendirilebilir görüşündeyiz.