Global likidite ve TCMB kararları

Fatma MELEK
Fatma MELEK PİYASA GÖZÜYLE [email protected]

 

 

Gelişmiş ülkelerde büyüme ve istihdam performansının istenilen ölçüde olmaması başlıca merkez bankalarını agresif parasal genişlemeye zorluyor. Japonya Merkez Bankası, enflasyon hedefini %2'ye yükseltirken bu hedefe " mümkün olduğu kadar çabuk ulaşmak için" 2014 başında  - Fed ve Avrupa Merkez Bankasının daha önce benimsediği-  ucu açık tahvil alım programına gidecek. Yeni satın alımlar aylık 13 trilyon yen (146 milyar $) mertebesinde olacak. 101 trilyon yenlik mevcut program 2013 sonunda tamamlanıyor. 
Japonya yıllardır deflasyon ve düşük büyüme ile mücadele ediyor.  Maliye politikasının genişlemeci olduğu 1990-2001 döneminde yıllık ortalama büyüme %1,5 seviyesinde gerçekleşti. 2001-2006 bütçe denkliğini hedefleyen dönemde yıllık büyüme oranında hafif bir yavaşlama görüyoruz: %1.3. 2008 krizi sonrasındadiğer başlıca merkez bankalarına göre daha az agresif para politikasının izlendiği dönemde büyüme ortalamada durağan seyrederken, yen de değer kazandı. Yeni hükümetle birlikte tam tersi bir politika izleniyor.
ABD'de faiz oranlarının düzeyi sayısal kriterlere bağlandı; işsizlik %6.5'un altına gerileyene kadar genişletici para politikası sürecek aynı zamanda Fed kısa vadede (1-2 yıl) enflasyonun uzun vadeli %2 hedefinden bir miktar yukarı sapmasına da izin veriyor (%2.5). Aynı zamanda ucu açık tahvil alımı da sürecek. Avrupa Merkez Bankası da ekonomik reformlara ilişkin şartları uygulamaları koşuluyla çevre ülkelerden sınırsız bono alım taahhüdü verdi. İngiltere Merkez Bankası'nın ilave bir parasal genişlemeye gidip gitmeyeceği Şubat ayı verilerinden sonra netleşecek. 
Bu ultra genişlemeci  para politikası ile verilecek ilave likiditenin boyutu ve bunun küresel etkilerinin ne olacağı belirsiz. Gelişmekte olan ülkelerin risk primlerinin de gerilediği göz önünde bulundurulduğunda, likidite bolluğunun sermaye hareketlerinde yarattığı oynaklık ile baş edebilme TCMB'nin temel odaklandığı  konu.
İki önemli değişkenin takibi ön plana çıkıyor; "kredi büyümesi" ve "döviz kuru hareketleri".  TCMB'nin amacı; bir yandan kısa vadeli sermaye akımlarının sınırlanması ve döviz kurundaki aşırı değerlenmenin önlenmesi (kısa vadeli faiz oranlarını kullanıyor; politika faizi ve/veya faiz koridoru alt bandı indirimi), diğer taraftan kredilerin daha kontrollü bir şekilde büyümesinin sağlanması (Zorunlu Karşılıklar yoluyla).  Bu süreçte de iç ve dış talebin dengeli bir şekilde büyümesini hedefliyor.
TL'nin değeri için takip ettiği gösterge Tüfe bazlı reel kur endeksi (REK). bu endeks ülkenin rekabet gücünün önemli bir göstergesi. Not artırımı, nispi olarak daha hızlı büyüme gibi sebeplerden dolayı, TCMB  kurda yıllık %1.5 oranındaki artışı makul görüyor. 2003=100 alındığında; bu da kurda  120'nin altında bir seviyeye işaret ediyor. 
Kredilerin kontrollü büyümesi yüksek cari işlemler açığı gibi finansal riskleri bertaraf etme açısından kritik. Merkez Bankası Türkiye için uzun vadeli örnek kredi projeksiyonları yapmış. Buna göre mevcut %55 oranında olan kredilerin milli gelire oranının önümüzdeki 15+ yıl içinde %80'lere ulaşması için, düzenli bir şekilde, kredi büyümesinin %15'lerde ve ilerleyen yıllarda yavaşlayarak %11'lere gerilemesi  öngörülüyor. Bunun olabilmesi için de kredi değişiminin milli gelire oranının %7.5 civarında olması öngörülüyor.
Son olarak, Salı günkü TCMB para politikası kararlarını bu çerçevede değerlendirmek lazım. 2012 yılında kredilerdeki (13 haftalık ortalama, kur etkisinden arındırılmış) büyüme %18; tüketici kredileri ise %20 ile TCMB tahmininin üzerinde artış gösterdi. Yapılan parasal sıkılaştırma makro ihtiyati tedbirler  yolu ile gerçekleşiyor. Uygulanan politikaların etkileri takip edilecek; gerekirse düzenleyicilerin farklı makro ihtiyati tedbir alabileceğini değerlendiriyoruz. 
 
Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
2016 Beklentiler 07 Ocak 2016