Global krizin dibi
Barış Sözen / Ak Yatırım
Son 3 haftadır yaşadıklarımız, yüzyılda bir gerçekleşebilecek istisnai olaylar gibi gözüküyor. Tarihe tanıklık etmek güzel olsa da yaşanan olayların tatsızlığı ve ufukta gözüken tatsız günler şimdiden piyasa çalışanlarını üzmekte. Tüm ülkelerin, devlet kurumları uluslararası işbirliği içerisinde doğabilecek sorunlara acil, orta vadeli ve uzun vadeli çözümler peşinde.
Yaşadıklarımızı, üzerinden belli bir süre geçtikten sonra daha iyi değerlendirip daha mantıklı analizler yapabileceğiz ama şu an gözüken ve net olan tek konu var; o da bir ayı piyasası içinde olduğumuz. Bu ayı piyasası sadece Amerika'da değil, bütün dünyada ve bütün gücüyle teknik destek, direnç demeden bütün seviyeleri kırarak geçiyor. En son yaşanan hızlı fiyat düşüşleri, likiditesini kaybeden enstrümanlar genel anlamda bir ayı piyasası sonunda yaşanan olaylara benzemekle birlikte, bundan düşüşün son bulduğuna dair bir çıkarımda bulunmak ne kadar doğru, düşünelim, acaba bu panik hareketlerin sebebi satılığa çıkarttığı hisse senetlerini taşımaya tahammülü kalmayan yatırımcılardan mı gelmekte yoksa kredi sıkışıklığı içerisine girmiş finansal sistemden kaynaklanan likidite yaratma amaçlı panik satışları mı? Eğer bu satışlar panik satışlarından çok, kredi sıkışıklığından kaynaklanan kredili varlıkların satışı ise, o zaman bizi düşüş sonu olduğu yönünde yanıltıyor olabilir.
Sanırım bu dönemde önemle anlaşılması gereken en önemli nüans budur. Her ne kadar Warren Buffet da dahil olmak üzere kötü olan herşeyin fiyatlara yansıtıldığı ve almak için müsait bir dönem olduğuna dair genel bir kanı varsa da, olayı diğer açıdan ele aldığımızda resim hiç öyle gözükmemektedir. Global olarak koordineli devlet müdahalelerinin endeksler üzerindeki etkisi ertesi %10'lar civarlarında fiyatlara yansıtılmış ve devamında beklenen geniş katılımlı alımlar ve güçlü yükselişler beklenirken endekslerdeki zayıflıklar devam etmiştir. Üstelik bu zayıflıklar bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde kendisini daha da fazla hissettirmektedir.
İşin önemli bir tarafı bu toz duman içerisinde belli olmasa da piyasalardaki düşüşlerle beraber bankalar arası ve hatta bütün finansal kuruluşlar arasında yaşanmakta olan güven bunalımı sonrasında sıkışan kredi limitleri ve hızla kuruyan likiditeye şimdilik çözüm bulunsa bile dünyada uzun süreli bir riskten kaçış yaşanması ve gelişmekte olan ülkelere sermaye akımlarında ciddi gerilemeler yaşanması beklenmelidir.
Simdi, subprime ile başlayan, ve birçok zehirli atık ile dolu bankaların batmasına ve/veya devleştirilmesi ile başlayan süreç içerisinde son 10 yılda yaratılan balonlar tek tek patlar iken belkide en uygunu bütün balonların patladığına emin olana kadar sığındığımız yerden çıkmamak.