Global kaosu Türkiye kendi lehine çevirebilir mi?
Önceki yazılarımda da kaleme aldığım gibi ABD’de yeni Trump dönemi öyle bir başladı ki nerdeyse her yirmi dört saatte ekonomi savaşlarının seyri değişiyor, ülkeler arası siyasi ilişkiler ezber bozuyor, dostlar düşman, düşmanlar dost oluyor. Trump’ın gücünün sınırlarını test etmesinin sonuçlarının ABD borsasına yansımasını da er ya da geç görecektik.
Trump’ın ABD komşuları Kanada ve Meksika ile olan olumsuz yöndeki vergi tarifesi, haftalardır dile getirdiğimiz gibi en önce global Amerikan şirketlerinin borsa değerlerini etkiledi. Yatırımcı resesyon korkusuyla önlemini almaya ve çekilmeye başlıyor. Beyaz Saray’ın dev ekonomiye sahip ülkelerle ticari ilişkilerini yokuşa sürmesi enflasyona da zemin hazırlıyor. Ek olarak Trump ekibinin kamu harcamalarını enflasyon hesaplamalarının dışında tutmaya çalışması da işe yaramayacaktır. Doların değerini düşürüp üretime odaklanmaya çalışsa da bu halkı fakirleştirecektir. Mesela bir Amerikalı x model arabayı beş ayda çalışarak alıyorsa bu süre bir yıla çıkacak. Bu Amerikalıların pek de alışık olduğu süreçlerden değil.
Trump her ne kadar Çin’in 2030’da dünyanın en büyük ticari gücü olma yolunu engellemeye çalışsa da bu agresif hareketleriyle pek başarılı olacak gibi değil. ABD’nin en büyük ticari rakibi olan Çin’in dünya pazarındaki yerini istemeden sağlamlaştırıyor gibi...
Trump’ın artık nabzı düşürmesi gerekiyor
Donald Trump’ın vergileri arttırmasıyla ABD’li otomotiv şirketlerinden teknoloji şirketlerine kadar nerdeyse tüm sektör firmaları üretimlerini daha pahalıya mal edecek ve haliyle ürünlerini daha pahalıya satacaktır. Bunu öngörmemek mümkün değil. Çin’in ucuz iş gücü ve daha düşük maliyetle ürettiği ara mallar tüm dünya ülkelerinin elini rahatlatmıştı.
Uluslararası konjonktürde Trump’ın artık en yakın zamanda aklıselim açıklamalar ve nabzı düşürecek olumlu ilişkilere girmesi gerekiyor. Trump’ın dış politikadaki sert tavırları AB’nin de alt yapı ve savunma konusunda artık silkelenip kendine gelmesine, bu konuda yeni bir oluşuma girme çabasına neden oldu.
Avrupa, Trump’ın yeni adımlarına bakıp önceliğin AB ve NATO olmadığının farkına vardı. AB, Rusya’nın ilerleyen zamanlarda Baltık ülkelerine karşı harekete geçme ihtimalini daha çok düşünür oldu. Bu sürecin ve kaygıları sonrasında da görüyoruz ki Türkiye’nin tekrar AB’ye girişi gündemde konuşulmaya başladı.
Türkiye’nin önünde fırsatlar olacak
Trump, ülkesinde faizlerin düşürülmesi yönünde baskı uyguluyor. Bunu dolar ve euro arasındaki farkın artışıyla görüyoruz. Avrupa’nın kendi özelinde planının ilerlemesi için euronun aşağı gelmesi lazım, yalnız bu şekilde sistem eksi yönde reel faize dönüş olacaktır. Türkiye’nin bu gelişmelerde önünde fazlaca imkanı olabilir. AB, her geçen gün Türkiye ilişkilerini sağlamlaştırmaya yönelik hamleler yapacağını görebiliriz.
Ayrıca ABD ve Avrupa arasındaki soğuk rüzgarlarla dolar-euro arasındaki fark açılıyor. İster istemez yaşanan bu ani iniş çıkışlar Türkiye ekonomisini de etkiliyor. Bizim ihracatımızın en büyük kısmı Avrupa’yla euro ile yapılıyor. Euronun artışı bir yerde de Türkiye için avantaj...Çünkü biz çoğu hammaddemizi ve finansmanlarımızı dolar ile sağlıyoruz euronun dolar karşısında güçlenmesi Türkiye’nin yararına olabilecektir.
Doğru hamleler atacağız
Türkiye’nin güçlü savunma sanayisinin seri üretimi AB’nin maddi desteğiyle sağlanabilir. İlerleyen aylarda AB ve Türkiye iş birliğini manşetlerde görebiliriz. Unutmayalım, Türkiye özellikle de şu sıralar güneyden kuzeye, doğudan batıya kaynayan dünya ilişkilerinin en ortasında. Türkiye’nin akıllıca davranarak arabuluculuk misyonu ve destekleyici gücü ile doğru hamlelerde bulunacağına inanıyorum.