Gizli kriz
2014 büyümesi beklentinin üzerinde geldi. Geçmiş bir dönem olmasına rağmen iyi bir rakamdır. Dün açıklanan dış ticaret açığı da tahminlerin üzerindeydi. Dış ticaret rakamı, piyasalar üzerinde daha etkili olmuş gibi gözüküyor. Verilerden sonra piyasalarda satış vardı. USD/TL, tarihi zirvesi olan 2.65’e dayandı.
Ben, ‘‘Dünyada dolar devri yaşanıyor. TL de diğer paralar gibi değer kaybediyor. Fazla takılmamak gerekiyor’’ görüşüne mesafeli yaklaşıyorum. Doların karşısında durmak bu dönemde güç olabilir. Ancak o zaman her ülke işi gücü bıraksın, dolardaki yükselişin ekonomisi üzerindeki etkilerini izlesin. Bugün Asya/Pasifik bölgesindeki gelişen ülkeler dışında fazla ışık veren bir grup yok. Latin Amerika, Afrika, Türkiye’nin de içinde bulunduğu Avrupa’ya bakış açısı negatif. Euro bölgesinde genelde gelişmiş ekonomilere para girişi oluyor. Asya ülkeleri, Hindistan neleri doğru yapıyor da küresel yatırımcıların ilgisi sürüyor? Dış finansman gereksinimi, yüksek enflasyon gibi nedenlerle, dolardaki artışın bu bölgedeki bazı ülkelere darbe vurması bekleniyordu. Fakat düşünüldüğü gibi olmadı. Örneğin, Hint Rupisi yılbaşından beri dolar karşısında hafif değerlendi. Asya/Pasifik bölgesinden örnekler çoğaltılabilir. Bu ülkeler sorunların farkındalar. Tutarlı politikalar izliyorlar.
Küresel yatırımcılara güven verilirse, dolar daha da değerlense bile, Türkiye ekonomisinde bir şeyler bulunur. Yerli-yabancı kiminle konuşsam, bir karamsarlık hakim olmuş. Hadi yabancıların derdi getiridir diyelim. Türkiye’de getiri potansiyeli görmezler, başka yere giderler. Peki kendi insanımızın ekonomik kötümserliği nereden kaynaklanıyor? Son günlerde yaptığım sohbetlerde en çok duyduğum cümle: Ekonomide gizli bir kriz var. Talebin zayıf olduğu, paranın dönmediği, ödemelerin yapılmadığı söyleniyor. Seçim belirsizliği de etkili oluyor. Kısa bir süre öncesine kadar kısır tartışmalarla meşgul oluyorduk. Yabancı yatırımcılar, enflasyon-faiz tartışmasının rafa kaldırılmasını bile iyi bir sinyal olarak görüyorlar. Açıkçası; Türkiye stratejileri açısından, yılbaşıyla bugün arasında çok fark var.
Son günlerde ekonomiyle ilgili resmi açıklamalar dikkat çekiyor. Görünen o ki, önümüzdeki günlerde bazı tedbirler açıklanacak. 22 Nisan’daki PPK toplantısında bir faiz indirimi gelebilir. Maliye politikası tarafından da bir destek düşünülebilir. Genişlemeci maliye politikasını etkin biçimde en son ne zaman kullandık? Bu politikalara ekonominin zorlandığı dönemlerde başvurulmazsa, ne zaman başvurulur? Özel sektör yatırımlarını motive etmek için, vergi oranlarında küçük de olsa bir indirim niçin konuşulmaz? Türkiye’deki anlı şanlı iktisatçıların, eski bürokratların dillerine pelesenk olmuş terim yapısal reformdur. Ek olarak, ‘‘Para politikası, ekonomik sorunları tek başına çözemez’’ ifadesini sıkça kullanırlar. Bu konjonktürde ‘‘genişlemeci maliye politikası’’ da tartışılsa faydalı olur.
USD/TL için abuk sabuk seviyeleri sürekli dillendirmekle, spekülatörlerin ‘‘4’’ hedefli absürt alım opsiyonlarını yazmakla bu ekonomiye iyilik yapılmıyor. USD/TL’de 4 hedefli alım opsiyonlarını yazanların, finans bilgisinden de şüphe ederim. Bu opsiyonları alanlar, başka bir işlemle pozisyonlarını hedge etmiş olabilirler. Bunlar tek taraflı, yani sadece dolardaki yükselişe oynayan stratejiler olmayabilir. Komplo teorilerinden ziyade, ekonomik çözümlere kafa yoralım. Doğru, Fed’in faiz artırımı masada duruyor. Artış başlasa da, Fed Başkanı Yellen artış hızının düşük olacağını belirtiyor. Diğer taraftan, euro bölgesinden olumlu sinyaller geliyor. Asya ekonomileri hareketleniyor. Enerji fiyatları uzun süre düşük kalabilir. Önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisini pozitif etkileyecek gelişmeler olabilir. Tabii önce bozulan algıyı düzeltmek gerekiyor.