Girokrat hikayeleri (1)

Tamer MÜFTÜOĞLU
Tamer MÜFTÜOĞLU KOBİ'LERDEN GİRİŞİMCİLİĞE

Girokrat kavramını girişimci bürokrat anlamında kullanıyoruz. Girişimcilik para veya sermaye sahipliği olarak değil, ekonomik değerlerin yaratılmasında büyük önem taşıyan bir meslek olarak kabul edildiğinde, sadece özel sektörün değil devlet sektörünün de girişimci ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Ekonomik gelişme girişimcilik niteliklerine sahip bürokratların varlığıyla daha üst seviyelerde gerçekleştirilebilmektedir. Kısaca, J. von Schumpeter’in dinamik girişimci kavramı sadece özel sektör için değil, devlet sektörü için de geçerlidir. 

Yurdumuzda da girişimcilik niteliklerine sahip bürokratlarımızın gerçekleştirdiği birçok başarı örneği vardır. Biz bu köşemizde, bugünkü ve gelecek haftaki yazılarımızda, iki girokratımızın başarı hikayelerine yer vermek istiyoruz. 
Örneklerimizden birincisi 1934 yılına ait. Hikayemizin kahramanı Muammer Tuksavul. Rahmetli Tuksavul 1930 yılında Almanya’daki kimya mühendisliği öğrenimini tamamlamış ve genç Cumhuriyetimizde sanayileşme rüzgarlarının estiği heyecanlı bir dönemde yurda dönmüştür. 
Genç mühendisimiz ertesi yıl Kazım Taşkent ile tanışır. Rahmetli Taşkent o yıllarda, Türkiye Şeker Fabrikaları Genel Müdürü olarak ülkede şeker sanayiinin kuruluş çalışmalarını yürüten bir bürokrattır. Genel Müdürün başarılı çalışmalarını, sanayileşme tutkusunu ve heyecanını gören genç mühendisimiz O’nun yanında çalışmaya karar verir. Kararını Genel Müdür’e bildirir. O da genç mühendisin heyecanının farkına varmıştır. Böylece ikisinin bir araya gelmesi kolayca gerçekleşir. 

Muammer Tuksavul ilk deneyimini Eskişehir Şeker Fabrikasının yapımında gerçekleştirir. Bu fabrikanın yapımında önemli tecrübeler kazanan Tuksavul’un kendine olan güveni artmıştır. 
Genel Müdür Taşkent de genç mühendisin başarılı çalışmalarının farkındadır. 
Eskişehir Şeker Fabrikasının kuruluşu başarılı bir şekilde gerçekleştirildikten sonra, 1934 yılında Turhal Şeker Fabrikasının kurulması görevi genç mühendisimiz Muammer Tuksavul’a verilir. Henüz otuz yaşına yeni girmiş olan Tuksavul bu görevine büyük bir heyecanla sarılır. 

Muammer Tuksavul, “Doğu’dan Batı’ya” adlı anı kitabında Turhal Şeker Fabrikasının kuruluş hikayesini anlatır. O dönemin çok olumsuz şartlarında bu fabrikayı 9 ay gibi çok kısa bir dönemde üretime geçirir. Toprağa ilk kazma vurulmasından şeker üretiminin gerçekleştirilmesine kadar geçen süre sadece 9 ay olmuştur. Hem de 1934 yılının Turhal’ında.

O yıllarda bu süre hakikaten bir mucizedir. 1934 yılında bir sanayi tesisi kurmak için Türkiye’nin, hele hele Turhal’ın şartları çok olumsuzdur. Turhal’da elektrik yoktur. Bir an önce fabrikayı üretime geçirebilmek için gemici fenerleriyle günde 3 vardiya çalışılır. Fabrika inşaatında çalışan ameleler (o yıllarda işçinin adı ameledir), daha çok Turhal’ın fakir çevre köylerinden toplanmaktadır. Hafta sonunda ücretini alan amelelerin çoğu, o kadar paraya sahip olunca bir sonraki hafta işe gelmemekte, köyünde kalmayı tercih etmektedir. Dolayısıyla her hafta yeniden amele bulup işbaşı yaptırmak gerekmektedir. 

Fabrikanın kuruluşunda çalışan Alman mühendisleri yörede kalıp çalışmalarını sürdürmeye motive edebilmek için Tuksavul’un bulduğu yöntem de ilginçtir. İstanbul’daki Alman Hastanesinin Alman aşçısını Turhal’a getirmeyi başarmıştır. Bir de domuz çiftliği kurmuş, Alman mühendislere Alman aşçının elinden domuz pirzolası yedirerek onların Turhal’da kalmasını sağlamıştır. O dönemde tam bir mahrumiyet yeri olan Turhal’da çalışan Türk mühendisleri de Muammer Karaca’nın tiyatro oyunlarını seyrettirerek yörede tutmayı başarmıştır. (Olayı Prof. Dr. Kenan Mortan, 27 Mayıs 1997 tarihli Dünya Gazetesinde yayınlanan ve bizzat kendisiyle yaptığı “Tuksavul’dan Arda Kalanlar” başlıklı röportajında, Tuksavul’un kendi ağzından şöyle anlatmaktadır: futbol dışında bisikletçilik yapılmış, ayrıca Muammer Karaca tiyatro oynamıştır. Kızı ile evlendiği gerekçesiyle Trakya Umume Müfettişi Fuat Bozca, Karaca’yı reddetmişti. Tokat’a sürgün edildi. Onu aldık. Onun yönetiminde sinema salonunda tiyatro yapıldı. Seyirci olarak Tokat’tan vatandaş gelirdi. Bunlar hayatında ilk defa tiyatro görüyordu.”)

Birinci girokrat hikayemiz böyle. Bu hikayemizi noktalamadan önce bir anımıza da yer vermek istiyoruz. 
1987 yılında Ticaret ve Sanayi Odasının bir toplantısına konuşmacı olarak katılmak üzere Prof. Dr. Kenan Mortan ve Dr. Rüşdü Bozkurt ile Tokat’a gitmiştik. Yöredeki gelişmeleri görmek isteyen Sayın Çetin Altan da bizimle beraberdi. Yukardaki girokrat hikayemizi o dönem Tokat valisi olan rahmetli Recep Yazıcıoğlu’na anlattık. Vali, toplantıdan sonra, telefonla Muammer Tuksavul’u aradı. O zaman 80 yaşını aşmış olan Tuksavul’a Wiesbaden’de ulaştı. Eşi Alman olan Tuksavul’un o dönemde yılın 6 ayını Türkiye’de, 6 ayını Almanya’da geçirdiğini öğrendik. 

Yazıcıoğlu bizim de rahatça duyduğumuz o heyecanlı sesiyle Tuksavul’a şöyle sesleniyordu: “Sayın Tuksavul, Tokat’ta bir toplantı yapıyoruz. Herkes Sizi, bu memlekete yaptığınız hizmetlerden dolayı minnetle yadediyor. Hele Turhallılar, Sizi gözyaşlarıyla anıyorlar.”

Yazıcıoğlu’nun susmasından telefonda Muammer Tuksavul’un konuşmaya başladığını anladık. Yazıcıoğlu ahizeyi bize verip dinlettiğinde, Tuksavul’un sevinç ve heyecanla dolu ağlamaklı sesini duyduk. Övgüyü hakeden insanlarımızın övgüye ne kadar ihtiyaç duyduklarını bu vesileyle bizzat yaşamış olduk. İlk kez Sayın Kenan Mortan’dan duyduğum ve doğruluğunu da çok kez gözlemlediğim, “Türk insanı övgüde kabız yergide amel olur” sözcüğünü artık toplum olarak değiştirmemiz gerekiyor. Övgüyü hakeden insanlarımızı övelim, yergiyi hakedenleri de yermeyi ihmal etmeyelim. Övgüyü hakedenleri övmenin onları işlerini daha da başarılı yapma yolunda motive ettiğine kendi gözlemlerimle çok kez şahit oldum. “Marifet iltifata tabidir” deyiminin en güzel atasözlerimizden biri olduğunu unutmayalım. 

Genellikle marifet iltifatını er veya geç buluyor. Önemli olan iltifatı geciktirmeden yapmak. Ben yukarıdaki Tuksavul hikayesini 1995 yılında, o dönem Tokat milletvekili olan ve bir süre Devlet Bakanlığı da yapmış olan Sayın Güler İleri’ye anlatmıştım. Aynı yıl, Turhal Belediye Encümeni kararıyla ilçedeki bir caddeye Muammer Tuksavul adının verildiğini; ayrıca Türkiye Şeker Fabrikaları Yönetim Kurulu kararıyla Turhal Şeker Fabrikasının adının Muammer Tuksavul Şeker Fabrikası olarak değiştirildiğini öğrendim. Bir süre sonra, o dönem fabrika müdürü olan Sayın Kadir Gülsün ile Belediye Başkanı Sayın Duran Evren,  Tuksavul’un Turhal’a davet edildiği, cadde ve fabrika adlarının değiştirilmesi münasebetiyle düzenlenen törene bizzat kendisinin katıldığı, birlikte fotoğraflar çektirilip kutlamalar yapıldığı haberini verdiler. Bu gelişmeler atasözümüzün geçerliliğini en güzel şekilde kanıtlamış oldu. Tüm bu isimlere burada yer vermemizin nedeni, övgüyü hakedenlere bir selam niteliği taşımaktadır. Evet, böylece bu güzel atasözümüzle noktalayalım birinci girokrat hikayemizi: “Marifet iltifata tabidir.”
Ama iltifatımızı geciktirmeyelim. Ne kadar erken olursa o kadar etkili olacaktır.               
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Bir deneme 09 Kasım 2018
Geleceğin tarihini yazmak 01 Aralık 2017
Bayramlaşma köprüsü 23 Haziran 2017