Giriş, gelişme ve sonuç

Cem TOP
Cem TOP SPOR ANALİZ cem.top@dunya.com

Galatasaray Gaziantepspor karşısında maça öyle bir giriş yaptı ki, izleyenler bol gollü bir skor tabelasına daha baştan kendilerini hazırladılar. İlk on dakikanın dolmasıyla birlikte 2-0'lık skor üstünlüğünü ele geçiren Galatasaray, rakibinin kendisine bıraktığı geniş alanları becerikli ve gezgin oyuncularıyla doldurdu. Her iki takım da 4-5-1 sistemini benimsemesine rağmen maç başında böyle bir görüntünün oluşması şüphesiz Gaziantepspor'un bir değil üç Tabata ile (Erman Özgür, Mehmet Yozgatlı ve Tabata) oynama hevesinden kaynaklandı. Bu bölümde oyuna çıkarken kaptırılan topların kırmızı-siyahlıların canını çok yaktığını belirtmek gerekiyor. Her iki kanattaki Erman ve Mehmet Yozgatlı çok kaybı yaptıkları gibi mevkilerinden savunmaya yeterince yardım da getirmediler. Sarı-kırmızılı takımın daha önceki maçlarında; kanatları ne derece etkili kullandığından ve kanatlarda kademeli savunma yapmayan takımların Galatasaray karşısında çok zor durumlara düşebileceğinden çokça bahsetmiştik. İlk on dakikada olan tam da buydu. Kazandığı topları kanatlara taşıyarak hareketli forvetlerini kullanan sarı-kırmızılı takıma karşı Nurullah Sağlam'ın talebeleri zaaf gösterince Kewell ve Lincoln cezayı kesti.

İlerleyen bölümde Gaziantepspor'un Galatasaray'la yetenek yarıştırmayı bırakıp saha içi gerçeklere döndüğünü gördük. Bu sezon yaptıkları çıkışta "takım oyunu" kavramı etkiliydi, yeniden ona sarıldılar. 2-0 geride olmanın etkisiyle defanslarını ileride kurmak zorunda kaldılar ama bu hiç olmazsa ilk dakikalardaki 70 metrelik tandem-santrfor mesafesinin Galatasaray'a kazandırdığı avantajları ortadan kaldırıyordu. Böylece iki takımın karşılıklı akınlar geliştirip tehlikeler yarattığı farklı bir periyoda girildi. Galatasaray Kewell, Arda ve Baros'un yaptığı koşuları Lincoln ile beslemek isterken, Gaziantepspor ileriye taşıdığı toplarda Beto'nun eksikliğini fazlasıyla hissediyordu. 39. dakikada kazandığı penaltıya kadar kırmızı-siyahlıların geliştirdiği birkaç akında Eduardo'nun yetersizliği açıkça belli oldu. İkinci yarının büyük kısmı dengeli geçti. Ta ki karşılıklı hamlelerin yapıldığı ve sonucun Galatasaray açısından perçinlendiği son bölüme kadar. Kadrosunda Beto, Murat Şahin, Murat Ceylan ve Mehmet Polat gibi önemli eksikleri olan Nurullah Sağlam son çare olarak Bekir'den santrfor olarak yararlanmaya çalıştıysa da bu planı pratikte bir sonuç vermedi. Galatasaray ise 82'de uyuyan Gaziantep defansına sızan Arda ile skoru 3-1'e getirip rahatladı. Esasen Gaziantepspor'un özellikle üç yabancısı Tabata, Ivan De Souza ve Beto ile transferde doğru adımlar atmış olduğu belli. Galatasaray'a karşı biraz da takımdaki eksiklerden etkilenerek pasif bir futbol sergilediler. Son dönemde Anadolu takımlarını idare eden yeni nesil çalıştırıcılarda bol pasa dayalı "topa sahip olma görüşü" hâkim. Nurullah Sağlam da bu isimlerden bir tanesi. Ancak bu tip takımlar geriye düştüğünde bol pas yapmak temponun düşmesine ve rakiplerin defansta yerleşmesine sebep oluyor ki, Galatasaray maçı bunun bir örneği oldu. Tabii tam kadro çıkmış olsalar bu kadar yumuşak ve temposuz olurlar mıydı bilemiyoruz. Galatasaray cephesinde ise yaklaşan Fenerbahçe derbisi öncesi takımın ofansif yönde gösterdiği gelişim taraftarı umutlandırıyor. Bu arada takım savunmasında devam eden problemler Gaziantepspor karşısında fazla göze batmadı ama zorlu maçlarda her an can acıtabilir. Bu yüzden beklenen büyük derbi bir anlamda Aragones-Skibbe mücadelesine de sahne olacak. Merakla bekliyoruz.

Mağlubiyetin ardındaki gerçek

Ligde dokuzuncu haftanın en önemli maçlarından biri Kayseri'de oynanan Kayserispor-Beşiktaş maçıydı. 90 dakika sonunda 3 puanın sahibi olan Kayserispor, aynı zamanda ligin tek namağlup takımı Beşiktaş'ın bu unvanına da son verdi. Hatırlayacaksınız, Fortis Türkiye Kupası'nda oynanan Beşiktaş - Antalyaspor maçının ardından yaptığımız "Sudoku taktiği" başlıklı değerlendirmede "Beşiktaş'ın bu karmaşık sistemini çözmek kadar, bu sisteme karşı strateji geliştirmek de zor. Bu açıdan bakıldığında durumu Beşiktaş'ın avantajları arasında sayabilirsiniz, ancak ayağa ve hızlı oynayabilen takımlara karşı siyah-beyazlıların sıkıntı çekmesi de olası. Bu sebeple Beşiktaş'ın hafta sonunda çıkacağı Kayseri deplasmanı sistemin ne olup ne olmadığı konusunda "turnusol kâğıdı" vazifesi görecek" demiş ve maçın önemine atıf yapmıştık. Karşılaşmaya bakacak olursak Kayserispor adına Turgay'ın bulduğu tek gol gerçekten de ayağa ve hızlı oynayarak Beşiktaş savunmasını ekarte eden sarı-kırmızılı takımın ödülü oldu.

Adım gibi biliyorum ki, bu maça yönelik yapılacak kritiklerde kılıçtan keskin kalemler Ümraniye'de çok canlar yakacak. Futbolcu bazında yapılması muhtemel kimi negatif değerlendirmelere elbette ben de katılacağım ancak şu var ki; Kayserispor maçıyla Beşiktaş, bu sezon sonuna kadar şampiyonluk yarışının içinde olacağını göstermiştir. Bu tahminimde dalgalı bir grafik izleyen dev rakipleri Fenerbahçe ve Galatasaray'ın da payı var ama siyah-beyazlıların da Kayseri'de yerden yere vurulacak kadar kötü bir performans sergilemediklerini düşünüyorum.

Mustafa Denizli Beşiktaş'a gelirken kafasındaki sistemi de beraberinde getirdi. Kendisi zaten yayıncı kuruluşta yorumcu olarak görev yaptığından Beşiktaş'ın maçlarını da yakından izlemekteydi. Bugün gelinen noktada görüyoruz ki, siyah-beyazlı takım kurguda uyum sağladığı bu sistemin bireysel gereklerini yerine getirme konusunda sıkıntı çekiyor. Sistem gereği "Wing Back" görevi verilen oyunculardan İbrahim Üzülmez, hem dörtlü defansın hem de beşli orta sahanın solunda oynama pratiğinden olsa gerek bilindik zaafları dışında elinden gelen mücadeleyi veriyor. Sağ taraftaki mevki, ikizi Serdar Kurtuluş'un ise defans/ofans dengesini kurabildiğini söylemek zor. Sanıyorum dayanıklılık, çabukluk ve tempo gerektiren bu yeni mevki genç futbolcuya ağır geldi. Yenilen golde hem ters ayakla yakalandığı hem de gereken çabukluğu gösteremediği için topu uzaklaştıramadı. Orta alana geçelim. Mustafa Denizli bu mevkide maçına göre 2 ya da 3 oyuncu kullanıyor. Kayserispor önünde bu bölgede Tello, Delgado ve Cisse görev aldı. Bu üç futbolcu da beklenen performansı göstermekten uzaktı. Belki bir parça Tello'yu ayırmak mümkün. "Delgado başlı başına bir problem" diye düşünen futbolseverler için yaklaşık 1.5 sene önce yazdığımız "Şeytanın gör dediği: Ricardinho ve Delgado Beşiktaş'a lüks!" başlıklı yazımızı hatırlatalım ve geçelim. Arjantinli hakkında basında çıkan talipler ve rakamlar doğruysa transferine izin vermek düşünülebilir. Son olarak Serdar Özkan'a değinmeden geçemeyeceğim. Genç futbolcu Beşiktaş formasını üstüne geçirmek için yıllarca Evliya Çelebi misali Anadolu'yu dolaştı. O formayı bulduğunda bu kadar çabuk kaybedeceği hiç aklına gelmiş miydi? Sanırım hayır. En azından sahadaki bireysel futbolu ve takımı değil, çalımı düşünen oyun anlayışı bize bunu gösteriyor.

Tüm bu yergilere rağmen siyah-beyazlı takım için Kayserispor mağlubiyetinin umutsuzluğa kapılma anlamına gelmediğinin de altını çizmek isterim. Şahsi kanaatim bu sezon şampiyonluk barajının maç başına 2.1 ila 2.25 puan arasında olacağı. Halihazırda maç başına 2 puanda olan Beşiktaş için olsa olsa bu mağlubiyet küçük ama etkili bir uyarı anlamına gelir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Derbi kadar zor 03 Mart 2016
Düğüm çözülecek mi? 25 Şubat 2016
Skandalın daniskası 23 Şubat 2016
Maçın şifresi: Savunma 18 Şubat 2016
Öp Quaresma’nın elini 16 Şubat 2016
Taktik savaşı 11 Şubat 2016
Maça geç kaldılar 09 Şubat 2016
Ciddiyet şart 02 Şubat 2016