Gidemediğin yer senin değildir
Mezun olduğum ilköğretim okuluna da ismini veren Sivas’ın meşhur valisi Halil Rıfat Paşa’nın yukarıdaki sözü, yine Sivas’ın girişinde yazılıdır. 1880’lerde Sivas’ı yollar ile donatan Halif Rıfat Paşa’nın motivasyonunu özetler bu deyiş. Gidemediğin, ulaşamadığın, dokunamadığın, varlığını hissettiremediğin yer senin değildir. Tuhaftır, hemen kendisinden birkaç on yıl sonra Sivas’ta edebiyat öğretmenliği yapan Ahmet Kutsi Tecer, belki şehrin meşhur valisine nazire olacak şekilde “Orada bir köy var uzakta” şiirinde “gitmesek de, görmesek de o köye bizim köyümüzdür” der. İki farklı zaman, iki farklı düşünce, ancak meselemiz bunları tartışmak değil. Halil Rıfat Paşa, yollar yaparak, devletin varlığını, hizmetini ve gücünü köylere ulaştırmayı hedeflemiş. Çünkü sizin olmadığınız yerde, bir başkası muhakkak olur.
Tüm yukarıdaki peşrev, içinden çıkılamaz bir hal almış, yıllardır konuşmaktan öteye yol gidilememiş korsan pazarının nasıl oluştuğunun da bir hikâyesi aslında. İnternetin kabul gören faydalarını inkar etmemekle birlikte, korsan pazarının da önünü açtığını ve yeni fırsatlar yarattığını kabul etmek gerekir. Film, müzik ve yayın dünyasını hallaç pamuğu atıp sarsan, köklü devrimler yaşamasına sebep olan da internetin kendisi değil, beraberinde gelen korsan dağıtım pazarıdır.
Yayıncılar ve dağıtımcılar, bir elin parmaklarını geçmeyen örnekleri bir kenara bırakırsak, burada ne yapacaklarını nasıl yol alacaklarını kestirmekte, doğru bir rota çizmekte başarısız oldular. Ta ki, hiç de sektörün içerisinde olmayan Apple diye bir firma, iTunes isimli dükkânını duyurup onlara bir kurtarıcı gibi görününceye kadar. Eskinin plak satış alışkanlığı belki yok oldu, ancak en azından müziğin halen satılabilir bir eser olduğu ispat edildi. Yoksa Sean Parker’ın Napster icadına göre müzik bedava olarak dağıtılabilmeliydi.
Elbette iTunes korsan pazarını tamamen sonlandırmış değil. Halen müziği ücretsiz olarak dinlemek isteyen, her parça başına para ödemekten hoşlanmayan, aslında müziğe sahip olmak, arşivini yapmak gibi bir derdi olmayan yepyeni bir nesil var. Bu neslin ihtiyaçlarına cevabı yine Napster’ı sunan Sean Parker veriyor. Yeni oyuncağı Spotify ve rakipleri Deezer, Musicovery, Grooveshark gibi servisler size istediğiniz müziği dinleyebilmeniz için platformlardan bağımsız bir ortam sunuyor. Mesele de burada bitiyor. Türkiye’de de operatörlerin önderliğindeki servisler benzer başarılara sahipler. Korsan’ın bu aşamada geçerliliği yitmiş oluyor.
Peki, nasıl oluyor da, onlarca ve hatta yüzlerde korsan yayın yapan ve bilgisayarınıza indirmenize olanak tanıyan dizi, film sitesi, torrent portalleri ve forumlar varken, müzik dünyasının benzeri oluşumlar Türkiye’de halen gelişmiyor. Ciddi bir tüketici talebinin olduğu ortada çünkü bu cenahta korsan almış başını gitmiş. Her izleyeceğiniz film başına ödeme talep eden, üstelik bunları 48 saat içerisinde izlemenizi şart koşan servisleri bir kenara bırakın. Korsan yayıncılar sizlere tüm dizi ve film arşivini, üstelik olabilecek en hızlı şekilde, temiz bir Türkçe altyazı ile ücretsiz olarak sunarken yalnızca birkaç reklama tıklamanızı rica ediyor. Bu sitelerde rekabet etmek için fahiş fiyatlar ve kısıtlı izleme süreleri sunan servisleri ortaya sürmek komik.
Film ve dizi endüstrisinin ortak bir platformda buluşamamış olması ve ne yazık ki ekstra gelir kaynağı hususunda ortak hareket edememeleri bu kaynağın korsan yayıncılar tarafında sömürülmesine yol açıyor. Bulunmadığınız, hizmet veremediğiniz yer sizin değildir ve muhakkak orada bir başkası olacaktır.
Korsanı engelleyecek yasalar çıkartmak, bunları izleyenleri cezalandıracak yöntemler geliştirmek işin çözümü olmayacak. Siz tüketiciye, uygun bir ücretle, aynen müzik endüstrisinde olduğu gibi sahip olma değil, izleyebilme ve erişebilme imkanı sunmadıkça, bu işi yapmak ticari olarak yapmak isteyenlerden fahiş telifler talep ettikçe, Türk film ve dizi sektörü online gelirlerden mahrum kalmaya devam edecek.