Gıdada dijitalleşme, şeffaflık ve adil rekabet
Tarımda dijitalleşme dediğimizde genellikle tarımsal üretimde dijital araçların kullanılması anlaşılıyor. Oysaki kamuoyu ve piyasalar açısından şeffaflaşmanın önemi büyüktür ve dijitalleşme bu anlamda önemli fırsatlar sunar.
Geçen haftaki yazımızda bahsettiğimiz, TÜBİTAK tarafından geliştirilen Market Fiyatı platformuna tüketicinin gösterdiği ilgi ve afişe edilen fahiş fiyatlar, nihayetinde haksız rekabetin önünde geçerek tam rekabetin oluşumuna büyük katkı sağlıyor.
Bunun ardından bir başka önemli uygulama olan Haksız Fiyat Artışı Bildirimi mobil uygulamasına yeni özellikler eklendiği haberi geldi. Ticaret Bakanlığı’nın geliştirdiği bu uygulama ile tüketicileri mağdur eden fahiş fiyatların önlenmesi ve piyasada herkes için açıklığın ve şeffaflığın sağlanması hedefleniyor.
Aslında Market Fiyatı uygulaması fiyatlar konusunda aydınlatırken, Haksız Fiyat Artışı Bildirimi uygulaması, kullanıcı dostu bir tasarımla, vatandaşın ilgili mercilere şikayetini anında ve kolaylıkla yapabilmesini sağlıyor. Dolayısıyla haksız fiyatlar karşısında sadece söylenmek yerine, onun düzeltilmesi yolunda eyleme geçilmiş oluyor.
Uygulamada, şikâyet hakkında beş adete kadar fotoğraf yüklenebilmesi, konum ve açıklama girilebilmesi mümkün. Eskiden adliye önünde arzuhalcilere dilekçe yazdırmak ve ilgili mercilere elden teslim etmek gibi uzun ve zahmetli süreçlerin yerini, bu uygulama sayesinde, birkaç dakikada tamamlanan bir evreye geçilmiş durumda.
İki uygulama güç birliği yapamaz mı?
Okurlarım bilirler, bu tür konularda genellikle yapıcı eleştirilerde bulunmaya ve “Peki ne?” sorusuna cevap olarak bazı önerilerde bulunmaya çalışırım.
Önceki yazılarımda, birçok kez Market Fiyatı uygulaması türünde bir çalışmanın bir an önce yapılması için Ticaret Bakanlığı’nın iki yıl kadar önce yayımladığı bir veri paylaşımı yönetmeliğinden bahsetmiştim. Tüm amacımız, dijitalleşme ile şeffaflığın sağlanması, tüketicinin mağdur olmaması ve gıda enflasyonunun aşağı çekilmesiydi.
Bu aşamada, bu iki uygulamanın birbirini desteklemesi gereken birçok yönünün olduğunu düşünüyorum. Örneğin, basında çıkan birçok haberde, aynı bölgedeki bazı ürünlerde iki katına varan fiyat farklılıkları manşetlere taşınmıştı.
Şimdi, bu tür bariz fiyat farklılıklarının uygulama ile filtrelenerek, ilgili mercilere doğrudan şikâyet olarak bildirilmesi, daha hızlı sonuç alınmasını ve hata yapan veya kasıtlı olan firmaların daha özenli olmalarını sağlayamaz mı?
Aslında her iki uygulama, bunların veritabanları ve işletimi Ticaret Bakanlığı’nın kontrolünde olmalı. İşte o zaman bu önerim, fazla bürokratik işlemleri gerektirmeden süratle gerçekleştirilebilir.
Tarım ve Orman Bakanlığı şeffaflaştıkça hedef oluyor
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın geçen yıl uygulamaya koyduğu Güvenilir Gıda platformu da bu anlamda şeffaflaşmaya ve dolayısıyla haksız rekabeti önlemeye hizmet eden ve hala açıkladığı her listeyle kamuoyunda ses getiren örnek bir çalışma.
Bu tür çalışmaların riskli yönü, kötünün afişe olmasıyla, her şeyin kötüye gittiği yönünde bir algının oluşması. Yanlışın görünür olması önemli ancak kamuoyu algısını da iyi yönetebilmek gerekiyor. Örneğin ifşa edilen firmalar konusunda, yapılan yorumlara baktığımızda, sanki bu firmalarla ilgili yetkililer hiçbir işlem yapmıyor ve kamuoyuna havale ediyor gibi bir algı da oluşabiliyor. Aslında listede yer alan her bir işletme için para cezalarından işyeri kapatmaya, savcılığa suç duyurusuna kadar çeşitli işlemler yapılıyor. Belki bu konuda kamuoyu sık sık aydınlatılmalı.
Yanlışın görünür olmasının riski, siyasetçiler ve bürokratlar açısından çok büyük. Bu tür uygulamaları yapmadığınızda, pisliklerin halının altına süpürülmesi misali, ortalık daha temiz görünür ve fazla eleştiri de almazsınız.
Bu açıdan, dijitalleşerek bu şeffaflığa ve tam rekabet ortamının oluşumuna katkıda bulunan, Tarım ve Orman, Sanayi ve Teknoloji ve Ticaret Bakanlıklarımızı kutluyorum.