Gıda fiyatları çok şey söylüyor!
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün tespitine göre, küresel düzeydeki gıda fiyatları rekor düzeyde yükselmiş: Bir alışveriş sepetindeki temel gıda maddelerinin toptan fiyatını esas alan FAO Gıda Fiyatları endeksi, aralık ayına göre yüzde 3.4 oranında artarak 231 puana çıkmış. Gelişmelere çok kısa vadeli bir bakış açısı ile dar bir açıdan bakanlar bu rakamın çok ciddi şeyler söylediğini anlamayabilir veya geniş kitlelerin anlamasını hiç istemiyor olabilir. Ama biz hatırlatalım gıda maddelerinde yaşanan yükselişin devam etmesi sistemik çöküşü tetikleyebilecek, zincirleme olarak küresel ölçekte ve daha önce yaşanmamış boyutta sıkıntılar yaratabilir. Durum böyle olunca sormak gerekiyor: Gıda fiyatlarındaki yükselişi önlemek için neden gerekli ve yeterli çaba harcanmıyor? Bu olumsuz eğilimin devam etmesi durumunda neler yaşanır? Eğilimi değiştirmek adına nelerin yapılması veya yapılmaması gerekir?
Gıda ve enerji gibi zorunlu ihtiyaç maddelerinde talebin fiyata olan hassasiyeti sıfıra yakındır; başka bir deyişle fiyatı ne olur ise olsun insanlar bu ürünlerden vazgeçemezler. Bu tür ürünlerde toplam arzdaki küçük bir gerileme veya talepteki oldukça sınırlı bir artış bile çok büyük fiyat hareketlerinin sebebi olabilir. Zorunlu ihtiyaç maddelerindeki fiyat eğilimlerinin orta vadede yönlendirilmesi imkansızdır. Bugünün küresel dengesizlikleri gıda fiyatlarındaki yükselişin sebebi durumundadır; sorunlar çözümsüz kalarak, büyümeye devam ettiği ve yapay beklentiler yolu ile gün kurtarıldığı sürece bu olumsuz eğilimin güçlenerek devam etme olasılığı çok yüksektir. Zorunlu ihtiyaç maddelerindeki yukarı yönlü hareketin sebebi muhteliftir: Küreselleşmenin gelişmekte olan ekonomilerde gelir dağılımı ve rekabet koşullarını beyan yapısı, gelişmiş ekonomilerde günü kurtaran fakat sorunları ağırlaştıran parasal genişleme ön plana çıkmaktadır. Gıda ve enerji fiyatlarının yükselmeye devam etmesi durumunda işsizlik ve enflasyonun birlikte yükseliş eğiliminde olması, çok yönlü istikrarsızlığın güçlenerek yıkıcı olmaya başlamısı kaçınılmazdır. Bugün için Tunus ve Mısır da yaşananlar sürpriz değildir; yönetimlerin değişmesi ile kısa vadede sakinleşme sağlansa bile bu durum kalıcı olmayacaktır.
1974 sonrasında yaşanan eğilimlere baktığımızda pek çok gelişmekte olan ekonominin kontrolü kaybettiği ve küreselleşmeye teslim olmayı çözüm olarak algıladıklarını görüyoruz. Söz konusu ekonomilerde gıda ve enerji gibi zorunlu ihtiyaç maddesi fiyatlarında yaşanan artış ortalama gelirlerde olanın birkaç kat üstüne çıktı ve sosyal dengeleri olabildiğince kırılganlaştırdı, dışa bağımlılığı rekor düzeylere çıkardı. Örneğin son 30 yılda Mısır da uygulanan politikalar ile Türkiye'dekiler arasında büyük bir fark yoktu. Bu durumda sormak gerekiyor sebepler ve uygulanan politikalar türdeş ise orta vadede sonuç farklı olabilirmi? Algılamalar kısa ve orta vadede farklılaşmış olsa bile sonuç değişmez... Mısırlı yaşadığı sıkıntıların sorumlusu olarak Mübarek'i suçluyor ve gitmesini istiyor: o gider ise belki de politik tercihlerin değişeceğini herşeyin çözüm yoluna gireceğini umuyor!.. Muhtemelen pek bir şeyin değişmeyebileceği olasılığını pek mümkün görmüyor. Oysa Türkiye'de yaşananları incelese yönetimler değişse bile tercihlerin artan dışa bağımlılık nedeniyle değişemediğini hesaba katabilirdi...
Konumuza dönecek olur isek Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü'nün endeksi 1980'li yıllar ve 1990'ların ilk yarısında yerinde sayar iken gelişmekte olan ekonomilerde onarmal yükselişler yaşanmış, kırılganlık artmış ve krizler kronikleşmişti. Bugün endekslere parasal genişlemenin ikincil etkileri olarak yansıyan fiyat eğilimi, gelişmiş ekonomileri sarsarken gelişmekte olanlarda bardağı taşıran etkiler yaratmaktadır. İşin ilginci süreç kendi kendini beslemektedir: kısa vadede işsizlik artmasın sistem çökmesin diye banka ve ülke kurtarmak adına parasal genişlemeye gidiliyor; bu durum gıda ve petrol başta olmak üzere fiyat artışlarını tetikliyor, sorunları banka ve ülke sayısını arttırıyor. Başka bir deyişle günü kurtarayım derken daha kötüsü yapılıyor, felakete koşuluyor: Kısır döngü hızlanıyor, etki alanı genişliyor...
Geniş açıdan ve tarihi perspektiften baktığımızda Mısır'da yaşananların sorumlusu, geçmişte Mübarek'i kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde yönlendiren ve bugün ise zeytinyağı gibi suyun üstüne çıkıp Mısır halkından yanaymış gibi gürünerek yeni Mübarek'ler arayanlardır!.. Bu konudaki farkındalık arttıkça istikrarsızlık büyüyecek, belirsizlik ve kırılganlık artacak, herşey değişecek, hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Kalıcı çözüm zamana yayılacak ve sancısız olmayacak. Finansal sermaye ve yönlendirdiği medya, bu bilincin oluşmasını engellemek adına gittiği yere kadar elinden gelen herşeyi yapacak ve sonunda havlu atacak. Küreselleşmenin, sorunları ağırlaştırarak mevcut düzeni yıkma misyonu tamamlanacak, fakat evdeki hesabın çarşıya uyma şansı pek olmayacak.
Ne diyelim gıda ve enerji gibi zorunlu ihtiyaç maddelerinde yaşanan fiyat artışları önce geniş kesimleri bağımlaştırarak medeniyetten uzaklaştırır, sonrasında ise kaybedecek hiç bir şeyi kalmayan ve günlük ihtiyacını karşılayamayanlar uyanmak zorunda kalır ve içgüdüsel tepkiler verir, yapıcı değil yıkıcı olur... Ortak akıl çalışmıyorsa süreci farklılaştırmak geleceği belirlemek mümkün olamaz...