Gıda fiyat istikrarında çözüm soğuk lojistik zincirinde yatıyor
İnternet, iletişimimize inanılmaz bir boyut kattı. Öncelikle bankacılık sektörünün altyapısına iletişim, teknoloji ve innovasyon şeklinde girdi. Bunun en sağlıklı yansıması, e-ticaret şeklinde, pazarın tüm katmanlarında hissedildi. E ticaret; turizm, gıda, ulaştırma, sağlık, eğitim, finans, eğlence, kültür gibi ekonominin tüm alanlarında yaygınlaştı. Ama bu buz dağının sadece görünen yüzüydü. Bir de görünmeyen yüzü vardı ki, bununla baş edebilmek; bu bakış açısıyla, bu altyapıyla, bu donanımla imkansızdı. Çünkü uzun vadeli bakış açıları gerektiriyordu.
Geçmişteki hatalarımızdan ders almadık
1970’lerdeki petrol krizinin büyük çay deneyimini hatırlayın. Rize deki çay üreticisi yılın hasadından elde ettiği tonlarca çayı imha etmek zorunda kalmıştı. Bu imha operasyonuna dek arz talebi karşılamaktaydı Büyük şehirlerdeki çay talebine karşın, kırsaldaki üretim yeterli düzeyde ve kalitedeydi. Oysa bir anda çok büyük bir kıtlık oluşmuştu. O güne kadar sıradan bir ürün olan çay, karaborsaya düşmüştü. Neden Karadeniz köylüsünün bir yıllık emeği, kısa sürede uçup gitmişti? Neden hükümet bir yandan çiftçiyi desteklemek, bir yandan da büyük kitlelerinin talepleriyle boğuşmak zorunda kalmıştı? Yanıt:
1. Lojistik altyapımız; deniz, hava, kara unsurları açısından ele alındığında, felç gibiydiler. En iyimser yaklaşımla yetersizdiler.
2. Ham petrol fiyatları tüm dünyada aşırı yüksek düzeylerdeydi.
3. Üreticiyle tüketiciyi buluşturan ne etkin, ne de yaygınlık kazanmış borsalar yer alıyordu. Bu tür ihtiyaçlar, bölgesel hallerden karşılanıyordu. Bunlar da, sadece bulundukları yöreye yönelik kapalı devre çalışmaktaydılar.
4. Ürününe katma değer katacak bilgi birikimi olmayan üretici kitleleri açmazı artırmıştı. Üreticinin bilgi, beceri ve örgütsel yetersizliğiyle; innovatif yaklaşımlarla stoklama, tüketiciye farklı alternatifler sunabilme mümkün olamamıştı. Lojistik çökünce, herhangi bir B planı bulunmayan üreticinin, yetersizliği daha açıkça ortaya çıkmıştı.
Şunları yapabiliriz
Ülke genelinde geniş bir coğrafyada etkinliği bulunan meyve sebze yetiştiriciliği iş, lokal pazarların ulusal bir merkezden idare edilip, alınıp satıldığı, pazarlandığı büyük bir borsaya dönüşmeden fiyat istikrarına ulaşılamaz. Ülke genelindeki tüm haller ürün fiyatlarını navlun bedelleri ekli fiyatlarıyla, Türkiye genelinde her yerde fiyat bulabilmeli, talep kabul edebilmelidir. Nasıl?
İlk iş gıda soğuk zincir ağını kurmak olmalıdır. Sağlam bir lojistik altyapısı kurularak bunların maliyetleri minimum düzeye indirilmelidir. Meyve sebze üretimi kayıpları, değişik mevsimlerde değişik oranlarda olmak üzere, %15 ile %50 arasında değişmektedir. Gıda soğuk zincir ağı Türkiye’de tek başına çok büyük işler başaracak türden önemli bir adım olacaktır. Neden?
1. Bölgesel irili ufaklı tüm haller, ulusal bir borsa çatısı altında arz-talep dengesini buluştuğu kuruluşlara dönüşecektir. Antalya, navlun bedelini ödeyerek Giresun fındığını taze olarak turistlerine sunabilecektir. Ya da Gemlik zeytincisi Gaziantep’teki taleple aradaki soğuk lojistik bedelini ödeyerek, tek borsa üzerinden buluşabilecektir.
2. Spekülasyonlar önlenecektir.
3. Yerel üreticiler desteklenmiş olacaktır.
4. Küresel meyve – sebze pazarının dalgalı seyrinden etkilenilmemiş olacaktır.
5. Yapısal dönüşümle, dış ticaret açığımız daralacaktır. ,
Soğuk zincirin sıcak etkileri
Sonuçta borsalar ekonomilerin yalnızca basit barometreleri değillerdir. Alternatif finansörleri, fiyat stabilizatörleri, üretici elçileri, tüketici destekçileridirler. Tarih boyunca borsalarını etkin kılabilmiş ülkeler, ekonomilerine de çok değerler katmışlardır. Meyve sebze pazarının da ulusal ölçekli bir borsasının olması, sadece bu nedenle bile olsa, çok gerekli bir adımdır. İşlenmemiş meyve sebzenin yıllık 80 milyar USD’lık pazarı ifade ettiği düşünüldüğünde, karşı karşıya olduğumuz tehlikenin boyutunu çok daha iyi anlamak da mümkündür.