Gezgin ruhlar ne ister?
Bir öykü
Ezine pazarındaydık. Eşimle alışveriş ediyorduk. ıyi bir iş bölümümüz vardır. Alışverişte de öyle. Alışverişin alış kısmını eşim, veriş kısmını ben yaparım. Baktım eşim bir serginin önünde örtü türü şeyleri alış eyleminde. Veriş işlemi için benim sıram gelmiştir diye yanaştım. Satıcı 50 yaşlarında, güler yüzlü, dinamik bir bayandı. Bıkmadan usanmadan müşterisine çeşitler sunuyordu. ıyi bir satıcı idi. ılgimi çekti, konuştum.
Müzeyyen Hanım Ezine'den. Bu işi 10 yıldır yapıyormuş. Öğrenimi, ortaokul terk. Evli değil. Önce giyim satmakla başlamış pazarcılığa. Kışın giyim satıyormuş, yazın bu örtüleri.
Evde canı sıkılmış Müzeyyen Hanım'ın. Pazarcılığa karar vermiş. Komşular söylenmişler, vazgeçirmeye çalışmışlar. "Annen, baban, bir sana bakamayacak mı?" diye. "Bakıp bakmama meselesi değil. ınsanın kendi parasını kazanması ve yemesi güzel şey" diyor Müzeyyen Hanım. Eleştirilere aldırmamış, başlamış işe. ılk haftalar iş yapamadım diyor. Örneğin Bozcaada pazarında 2 hafta üstü üste, tek bir şey satamamış. Ama Müzeyyen Hanım yılmamış. "Ben bu işi yapacağım dedim. Öğreneceğim" ve öğrenmiş. Haftanın beş günü o çevredeki pazarları dolaşıyormuş. Giyimi ıstanbul'dan, örtüleri Denizli'nin köylerinden alıyormuş. "Denizli'ye gider, bir hafta kalır, köyleri dolaşır, örtüleri özel dokuttururum" diyor. Bunları söylerken gözlerindeki başarmış olmanın mutluluğunu okumak mümkün.
Bir yorum
ışini seven birisi ile konuşmak hoşuma gider. Yine öyle olmuştu. Keşke dedim, Müzeyyen Hanım'ı üniversitedeki sınıflarıma getirip konuştursam. Öğrencilerime güzel bir iş kadını örneği göstersem.
Müzeyyen Hanım çevrenin olumsuz etkisinde kalmamak konusunda güzel bir örnekti. Eğer komşularının sözlerine aldırsa idi, şimdi evde oturup yaşlanmış olacaktı. Ama yaşlanmamıştı işte. ış yaşamının kendisine verdiği dinamizmi hemen yüzünden algılıyorsunuz. Evet, bazen kişilerin çevresi kendilerine engel olabilir. Neden mi? Genelde insanlar çevresindekileri kendileri gibi görmek isterler. Örneğin, kendisi çalışmayan bir kimse çevresindeki birisinin de çalışmasını istemez. Neden istemez? Çoğu kez kıskandığı için istemez. Ama bazen de o kişinin çevresinden kaybolmasını istemediği için istemez. Çevresinden kopmak, yeni ufuklara yelken açmak isteyen birisini hep aralarında tutmak ister çevresindekiler. Ama kişi Müzeyyen Hanım gibi kararlı ise çevresinin olumsuz etkileri altında kalmaz, uçar yeni ufuklara Müzeyyen Hanım, kendi çapında başarılı birisi. Bir konuda başarı elde etmenin en elzem koşullarını görüyoruz yine Müzeyyen Hanım'ın öyküsünde: Kararlı olmak, sebat etmek ve yılmamak. Pazarcılığa başladığında ilk haftalardaki satış yapamaması onu yıldırmamıştı. Kararlı bir biçimde sürdürmüştü mücadelesini. Başarı her zaman kolay gelmez. Başarının zoru makbuldür. Başarının bir sürü koşulu olabilir. Ama başarısızlık için yeterli olanları şöyle sıralayabiliriz: Kararsızlık, sebat etmemek ve yılmaktır.
Pazarcılık kolay iş değildir. Çalışılan fiziksel ortam haşindir. Kışın soğuk, yazın sıcak. Karı vardır yağmuru vardır. Ama pazarcılığı seçenler, kendilerini dört duvar arasına sıkıştıramayan gezgin ruhlardır. Dükkanda oturup müşteri beklemek yoktur. Alıp malını müşterinin ayağına giderler. Her gün başka bir yerde tezgah açarlar. Akşam olunca sergilerini toplarlar. Satılanlar satılmıştır; satılmayanları yine torbalarına, sandıklarına koyup bir sonraki pazara hazırlarlar. Müzeyyen Hanım'ın da bu koşullara dayanıklı gezginci bir ruhu vardı.
Pazarcılık zor iş dedik.. Müzeyyen Hanım'ın öyküsünde önemli bir boyut da erkekler dünyasında zoru başarmış olması idi. Müzeyyen Hanım kendi hikayesini kendi yazmış ve yazmaya devam ediyordu. ınsanın kendi işi olması da ayrı bir zevktir. Bir holding başında profesyonel bir CEO da olsa kişi yine bir memurdur, yüksek maaşlı bir memur. Ama Müzeyyen Hanım'ın gezgin ruhu memur olmayı seçmemişti; kendi işini yapıyordu. Ve de bunu iyi yapıyordu, severek yapıyordu. Yaptığınız iş, gezgin ruhunuzun istediği iş mi?