Gerilimi tırmandırmayalım!
Küresel koşullardaki baş döndürücü değişim nedeniyle, geleceğe yönelik varsayımların çatırdadığı ve beklentilerin olumsuzlaştığı bir süreçten geçiyoruz. Bu yılın Ocak ayındaki genel eğilimler ile halen yaşamakta olduklarımız arasındaki fark, sistemik kırılganlığın yıkıcı olabilecek şekilde arttığını düşündürüyor. Bu durumun farkında olanların sayısı hızla artarken, sonuçlarına katlanamayacakları için olumsuz değişimi duraklatmaya çalışanların direnci zayıflıyor. Gelişmeleri olduğundan farklı imiş gibi göstermeye çalışmak, beklentilerin düzelmesini sağlamıyor; uzlaşmazlıkların derinleşmesi ve sorunların hızla ağırlaşması önlenemiyor.
Finansal piyasalardaki yeni bir küresel krizi tetikleyebilecek aşırı kırılgan dengeleri olumsuz yönde etkileyecek tüm olumsuzlukların sahne almaya başladığı dikkat çekiyor. Yaklaşık dört yıldır dolar faizlerindeki yükselişe ilişkin endişeler, en önemli sorun olarak algılanıyor ve mecburen görmezden geliniyordu; fakat Ocak ayının son işgünlerinde yaşanan sert dalgalanmalar, bu şekilde devam edilebilmesinin artık olanaksızlaştığı yönündeki algıları güçlendirdi. Hemen devamında sahne alan gelişmeler ise, ABD ve işbirlikçileri ile Çin ve Rusya arasındaki gerginliklerin hızla tırmanmasına yol açarak sabır sınırlarını fazlası ile zorladı; finansal piyasalar bu fiili durumu kısmen fiyatlamak zorunda kaldı ve gelişmelerin tümü ile kontrol dışına çıkmasının eşiğine gelindi. Gerginliği tırmandırmayalım diyenlerin karşılıklı eylemleri, güven bunalımını derinleştirdi.
ABD kendi içindeki siyasi sorunları aşmak ve dış politikada hareket alanını genişletmek için, karşı taraf olarak gördüğü kesimleri geri adım atmaya zorluyor; fakat onlar geri adım atmıyor ve her hamleye karşı misilleme yapmaktan vazgeçmiyor. Bu durum pamuk ipliğine bağlı finansal dengeleri fazlası ile kırılganlaştırıyor, derinleşen uzlaşmazlıklar tüm algıları olumsuzlaştırıyor ve riskten kaçınma eğilimini güçlendiriyor.
ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşı gerginliğinde süreci başlatan taraf, karşılıklı hamlelerin yıkıcı olmaya başlayacağını görünce duraklamak zorunda kaldı! Aralarındaki ticaret dengesizliğinde çok uluslu şirketler önemli bir rol oynuyor; ABD hedeflediği sonuca ulaşacak yol ve yöntemi üretemiyor, bu durumun sonuçlarına katlanabilme yeteneği ise tükenmeye devam ediyor. Enerji ithalatçısı olmaktan çıkmış olmasına rağmen aylık ticaret açıkları yeni rekorlar kırmayı sürdürüyor; Şubat ayı açığı 57 milyar dolar düzeyini aşmış! Siyaseten yalnızlaşma sürecini terse çeviremiyor, bataklıkta çırpınmayı anımsatan girişimler sonucu değiştiremiyor.
Suriye'nin vurulması kime ne kazandırmış olabilir?
Düzmece kimyasal silah kullanımı gerekçesi ile Suriye’nin geçtiğimiz hafta sonunda füzeler ile vurulması, kime ne kazandırmış olabilir? Suriye’deki rejim dimdik ayakta, Rusya ve İran geri adım atmaya niyetli görünmüyor. Hava sahası kapatılırsa Fırat’ın doğusundaki sözde kara güçlerini nasıl koruyacak ve Büyük Orta Doğu Projesindeki dramatik yenilgiyi nasıl önleyecekler? Korkuları ve zaafları arasında sıkışmış kararsız bir Türkiye’nin, diğerleri ile işbirliğinden bir süre için uzaklaştırılması orta vadede sonucu değiştirebilir mi? Bekleyip göreceğiz!
Küresel görünüm güven vermiyor. Önümüzdeki bir iki aylık dönem en iyi olasılıkla, belirsizliklerin biraz olsun azalmasını bekleyerek geçiştirilebilir! Finansal piyasalar olumsuz eğilimlerin güçlenmesini önlemek üzere son bir kez direnmeye çalışarak mevcut düzeyleri korumaya çalışabilir. Risk alma isteği artmaz, işlem hacimleri gerilerken oynaklıklar kısmen azalabilir. Zamanın çok kıymetli bir değişken olduğunun farkında olanlar, daha tedbirli olmak için her fırsatı değerlendirmeye çalışabilir ve beklentiler düzelmez. Ticaret savaşı konusunda endişeler büyümeye devam eder; ek vergiye konu olan ürün listelerinin askıda kalma süresi tükendikçe gerginlik yeniden artmaya başlar. Orta Doğu’daki jeopolitik konularda ise ABD’nin umduğu yönde önemli bir gelişme yaşanmaz; böyle olmasını beklemeyenlerin hayal kırıklıkları ek sıkıntılar yaratabilir!
Ülkemizde ise son altı ay genelindeki finansal eğilimlerde önemli bir değişiklik yaşanmaz; tam aksi yönde umudu olanların hesapları bozulmaya devam eder. Kaynak sıkıntısı ciddiyetini korur; başta kamu kesimi ve mali sektör olmak üzere yıpranma hızlanabilir. Makroekonomik görünüm düzelmez, biraz daha olumsuzlaşabilir. Mayıs ayı başındaki ülkemizi ilgilendiren ABD’deki dava yaklaştıkça ve son gelişmelerin de etkisi ile seçim anketlerinden çıkan sonuçlar iktidarı üzdükçe, radikal tercih değişiklikleri söz konusu olabilir!
Bu aşamadan sonra, gerilimi tırmandırmayalım diyenlerin söz birliği anlamlı olamıyor!