Gerilim sonrasında yeni veriler
Merkez bankalarının baskısı altında geçen haftayı tamamladık sayılır. Daha önce de değinmiştim. Dünya adeta büyük ülkelerin merkez bankalarının vesayeti altında hareket ediyor. Bu da ciddi gerilimler yaratıyor. Bu haftada böyle oldu. Hafta içinde ABD, Japonya ve Türkiye merkez bankalarının toplantıları vardı. Para politikası ve faiz düzeyleri ile ilgili önemli kararlar alınacaktı. Birkaç gün biraz gerilim oldu. Bu yazı yazılırken bu üç merkez bankası da toplantılarını tamamlayıp, kararlarını açıklamışlardı. Aslında kararlardan beklentilerin dışında bir karar çıkmadı. Gerilim düştü. Dikkatler başka yönlere, başka verilere kaydı.
ABD Merkez Bankası FED’in toplantısı beklendiği gibi sonlandı. Eylül toplantısında FED faize dokunmadı. Ama aralık toplantısı için güçlü sinyaller verdi. Buna göre yıl bitmeden FED bir parasal sıkıştırma yapacak, faiz yükselecekti. Bir anlamda aktörler şimdiden uyarılıyor gibiydi. Aslında FED bu tür tereddütleri o kadar çok yaşadı ki artık güvenilirliği de sorgulanır hale geldi. Kendi adıma yılsonunda bir faiz artırımı olacağı konusunda pek ikna olmuş değilim. FED toplantısının esas ilginç yönü karar sürecinde çıktı ortaya. Pek çok ülke alınan karara karşı çıktı. Bu uzun zamandır görülmeyen bir durum olarak yorumlandı. Öte yandan bu kadar muhalif olması Aralık toplantısında faiz yükseltme yönünde karar alınacağının güçlü bir göstergesi işlevini gördü. Japon Merkez Bankası da (BoJ) beklenen yönde karar aldı. Bir miktar genişlemesi yapmadı. Kısa vadeli faiz oranına da dokunmadı. Uzun vadeli faizi değiştirip, uzun vadeyi biraz kısaltmak gibi bir önlemle yetindi. Bu Japon Merkez Bankasının süregelen sıkıntısını aşmak için denediği bir yol. Japonya’da para politikası kısa vadede etkinliğini yitirmiş durumda. Karar birimlerinin faiz reaksiyonunu görece uzun vadeli bir yol göstererek aşmaya çalışıyor BoJ. TCMB hafta içinde toplanan üçüncü merkez bankası oldu. Bu satırlar yazılırken faiz kararı yeni açıklanmıştı. Ayrıntısına yapıldığı anlaşılıyor. Ekonomide verilerin böyle bir imkan verdiği ve eğer FED pas geçerse ufak bir faiz indirimi yapılacağı bekleniyordu. Bu beklenti gerçekleştirilmiş oldu. Sonuçta, en azından yılsonuna kadar, küresel ölçekte parasal gevşekliğin devam edeceği anlaşıldı. Piyasaların tepkisi de bu yönde oldu. Dolar gevşerken özellikle gelişmekte olan ülkelerin paraları değerlendi. En çok korkulan tahvil çöküşü de ertelenmiş oldu.
Parasal gerilim azalırken içeride bir dizi yeni ver açıklandı. Örneğin, Ağustos ayı kamu bütçesi verilerini öğrenmiş olduk. Temmuz ayından sonra ağustosta da mali disiplininin devam ettirildiği görüldü. Bu ülke riskini sınırlaması açısından olumlu bir gelişme kuşkusuz. Finansman yükününü de kontrol altında tutuyor. Ama bu verilerin büyümenin yavaşladığı, işsizliğin yükselme eğilimini sürdürdüğü koşullarda kamu maliyesindeki sıkılığın devam ettirilmesinin politika seçimi açısından sorgulanması gereken bir yaklaşım olduğu yönündeki yargımı güçlendirdiğini söylemeliyim.
Düşündürücü bir başka yeni veri de istihdam-işgücü alanından geldi. Açıklanan Haziran ayı verileri istihdam düzeyinin armasına karşılık işsizlik oranının yükseldiğini gösteriyor. Mart ve nisanda işsizlikte gözlenen sınırlı gerilemeden sonra yeniden iki haneli işsizlik oranına dönülmesi ekonomide güçlü bir direncin varlığına işaret ediyor diye düşünüyorum. Bunun bir nedeni büyümedeki yavaşlama kuşkusuz. Kendi adıma Irak-Suriye kaynaklı göçün de istihdam piyasasındaki sayıları değiştirerek işsizliğin yükselmesine katkı yaptığı kanısındayım. Ama henüz elimizde bu savı destekleyecek yeteri kadar veri yok.
TÜİK eylül ayı beklenti anketinin sonuçlarını da açıkladı. Genel olarak beklentilerin iyimser yönde hareket ettiği anlaşılıyor. Örneğin yıl sonu enflasyon oranı beklentisi ağustos ayında yüzde 8.21 e yükseldikten sonra eylülde 8.07 düzeyine gerilediği görülüyor. Yılsonu dolar kurunun (ortalama olarak) 3.06 düzeyinde olmasının beklendiği anlaşılıyor. Kur beklentisinin ocak ayında (ortalama olarak) 3.17 olduğu düşünülecek olursa eylül itibariyle beklentilerde iyimser bir iklimin egemen olduğu anlaşılır. Son iki ayın cari açık beklentileri de cari açık öngörüsünün stabilize olmaya başladığını gösteriyor. Eylül ayında yıl sonu büyüme beklentileri de ağustosa kıyasla 0.1 puan gerileyerek 3.4 e gerilemiş durumda.
Son açıklanan veriler arasında en önemlisinin “Gelir ve Yaşam Koşulları” araştırmasının 2015 yılı sonuçları olduğu söylenebilir. Kapsamı oldukça geniş bir gelir dağılımı araştırması bu. Çok kaba ifadesiyle 2014’e kıyasla 2015’de gelir dağılımının düşük ve orta gelirliler aleyhine değiştiği görülüyor. Ancak, dediğim gibi, geniş kapsamlı bir araştırma bu. Daha ayrıntılı okuma ve irdelemeyi gerektiriyor. Umarım ileride bu konuya döneriz.