Gereğini yapmak varken…
Başbakan’ın Merkez Bankası (MB) ve faiz politikası hakkında söyledikleri basında önemli bir yer kapladı. Başbakan öncelikle MB’yi enflasyon hedeflerini bir türlü tutturamamakla eleştirdi. Bu eleştiriye katılıyorum; bu köşede çeşitli grafikler ve tablolar vererek bu olguya sıkça değindim. Hatırlatmak için birkaç rakam daha vereyim:
Ocak 2009’dan bu yana gerçekleşen yıllık tüketici enflasyonlarının ortalamasını alınca, yüzde 7.6 değerini buluyorsunuz. Kimi zaman bu ortalamanın altında kimi zaman da ortalamanın üzerinde gerçekleşti enflasyon ama hiçbir zaman ortalamadan kalıcı biçimde sapmadı. Eninde sonunda bu ortalamaya geri döndü. Mesela, hem 2012’de hem de 2013’te, hükümet ve MB tarafından ortaklaşa belirlenen enflasyon hedefi yüzde 5’ti. Oysa aynı dönemde gerçekleşen aylık enflasyonların ortalaması yüzde 8.2 oldu: Az önce sözünü ettiğim ortalamadan çok farklı değil, hatta bir miktar da üzerinde. Üstelik 2014’ün ilk dört ayında daha da yükseldi enflasyon; Nisan 2014’te ulaştığı değer yüzde 9.4 oldu: Hedefin tam 4.4 puan üzerinde.
Dolayısıyla, Başbakan’ın enflasyon hedeflerinin bir türlü tutturulamadığını söylemesi haklı bir eleştiri. Ek olarak, hedeflerin tutturulamayacağının anlaşıldığında, yılsonu hedeflerinin (aslında MB’nin enflasyon tahminlerinin) sık sık MB’ce değiştirildiğini belirtiyor. Yılın başında yılın sonu için bir hedef açıklanıyor. Gerçekten de birkaç ay geçmiyor ki, MB, hedefin yılsonunda tutturulamayacağını belirtiyor ve yıl sonu için daha yüksek bir tahmin veriyor. Arkasından da “merak etmeyin orta vadede (mesela 18 ay sonra) hedefle uyumlu hale gelecek enflasyon” deniliyor. Başbakan’ın hedeflerin sıkça değiştirildiği eleştirisi de haklı.
Gazetecilere verdiği demecin diğer kısmında ise, Başbakan, faiz politikasından şikâyet ediyor. Yatırımların artırılması için faizlerin düşürülmesi gerektiğinin altını çiziyor. Bu düşüşün aynı zaman da enflasyonu da düşüreceğini belirtiyor. Merkez Bankası’nın yüklü miktarda faiz indirimi yapması gerektiğini düşündüğünü açıklıyor. Başbakan’ın açıklamasının asıl tartışılan tarafı bu yüklü miktarda faiz indirimi talebi.
Faiz politikası hakkında ne düşündüğümü iki hafta önceki (14 Mayıs) yazımda açıkladım. Tekrarlamaya gerek duymuyorum. Zaten bu aşamada benim ne düşündüğüm önemli değil. Başbakan, üst üste ve oldukça yüksek bir oy oranıyla seçim kazanan bir siyasi partinin lideri. Uygulamak istediği bir ekonomik program var. Mevcut faiz düzeyinin uygulanan ekonomi programına zararlı olduğunu düşünüyor. Doğal olarak da öyle 0.5 puan falan değil, bayağı yüklü miktarda, mesela 4-4.5 puan gibi bir faiz indirimi talep ediyor. Yüksek faizden şikâyet eden sadece Başbakan değil. Ekonomi Bakanı da yakınıyor. Çok sayıda köşe yazarından, akademisyenden ve bazı iş kesimlerinden de benzer eleştiriler geliyor.
MB’nin mevcut yasasıyla bu eleştiriler uyum sağlamıyor. Bu durumda siyaseten doğru tavrın MB yasasını değiştirmek olduğunu düşünüyorum. Ben bir akademisyen ve eski merkez bankacı olarak böyle bir değişikliği tavsiye etmiyorum. Ama bunca oy almış bir siyasi lider bu kadar şikâyetçi ise, bu şikâyetlerine partisinden de destek geliyorsa ve çok sayıda köşe yazarı, akademisyen ve de iş adamı kendisine hak veriyorsa, hükümetin bu şikâyetlere uygun davranması gerekir. Kısaca ‘gereğini yapmalıdır’.
Peki, nasıl bir değişiklik? MB yasasına göre bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamak. Bu değiştirilebilir. Şöyle olabilir mesela: “MB’nin iki temel amacı vardır: Fiyat istikrarını ve maksimum istihdamı sağlamak” denilebilir. Fiyat istikrarından ve maksimum istihdamdan ne anlaşıldığı yasada tanımlanabilir ya da hükümet bunlar için her yılın başında hedefler açıklayabilir: Yüzde 5 enflasyon ve yüzde 7 işsizlik gibi. Hatta daha ileri gidip, işsizlik oranı belli bir düzeyin altına düşene kadar, işsizlik hedefinin öncelikli olduğunu belirtebilir.
Yok, böyle bir değişiklik yapmak istemiyor ama faizin de kendi arzuladığı düşük düzeyde belirlenmesini istiyorsa, yasada Başkan atanmasına ve görevden alınmasına ilişkin maddelerde değişiklik yapabilir: Atamayı ve görevden almayı kolaylaştırabilir. Bunu tehlikeli buluyorsa, bir başka seçenek Para Politikası Kurulu’nun yapısını değiştirmektir. Kurul’un çoğunluğunu Hazine, Maliye Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı ve Kalınma Bakanlığı temsilcileri oluşturabilir mesela. Dolayısıyla, faiz kararında onlar belirleyici olurlar.
Tekrarlıyorum: Bu yasal değişiklikleri önermiyorum. Ama faiz politikasından hükümetin şikâyeti ayyuka çıkmışsa, hükümetin gereği neyse onu yapması gerekir. Yok, yapmıyorsa, bunca şikâyet neden?