Gerçekten sağlıklı büyüyor muyuz?
TÜİK 2018’in ilk çeyrek büyümesinin yüzde 7.4 olduğunu açıkladı. Büyümenin bileşenlerine baktığımızda bunun sağlıklı olmadığını, tüketim ve ithalat ağırlıklı olduğunu görüyoruz. Sağlıklı büyüme için merkezinde imalat sanayinin yer aldığı, tarım ve tarımsal sanayi ile desteklenen yatırım, üretim ve ihracat ağırlıklı yeni bir kalkınma ve büyüme modeline ihtiyacımız var.
Dün TÜİK tarafından yılın birinci çeyrek büyümesi yüzde 7.4 olarak açıklandı. Yine rekor büyümeden söz edilebilecek bir büyüme rakamı ortaya çıkmış oldu. Ama gerçekten sağlıklı büyüyor muyuz? Bu soruya büyümenin bileşenlerine baktığımızda olumlu cevap veremiyoruz.
Üretim yöntemiyle zincirlenmiş hacim endeksine göre tarım sektörünün büyümesi yüzde 4.6, sanayi sektörü yüzde 8.8, inşaat sektörü ise yüzde 6.9 artmış. Hizmet sektörünün katma değeri ise yüzde 10 artış göstermiş.
Üretim yöntemiyle GSMH cari fiyatlarla 792 milyar 691 milyon lira, dolar cinsinden 207 milyar 839 milyon dolar olmuş.
Harcamalar yönüyle baktığımızda, bireylerin tüketim harcamalarının güçlü olarak arttığını görüyoruz. Büyümeye hane halkı harcamalarının bir başka söyleyişle tüketimin etkisi yüzde 11, devletin nihai tüketim harcamalarının etkisi ise yüzde 3.4 olmuş. İthalatın etkisi yüzde 15.7, ihracatın etkisi 0.11 olmuş.
Bu da gösteriyor ki büyümeye üretim ve ihracatın katkısı düşük kalırken, ithalat ve tüketimin katkısı yüksek olmuş.
Oysa, sağlıklı büyüme, uzmanların açıklamalarına göre sabit sermaye yatırımlarına bağlı yatırımla, özellikle imalat sanayisine bağlı olarak gerçekleşen büyümeye verilen bir isim. Cumhuriyet tarihimizde bunun örnekleri yer alıyor. Bunlardan biri 1930-39 döneminde sanayi planlarına dayalı olarak yüzde 11.7 ortalama yıllık büyüme sağlayarak sağlıklı büyüdüğümüz dönem. Diğeri ise 1963-79 döneminde planlamaya ve ithal ikamesine dayalı sanayileşme stratejisiyle yüzde 8.2’lik bir büyüme elde ettiğimiz dönem. 1924-2015 arasında Cumhuriyet dönemi büyüme ortalamamız yüzde 6.5 olarak gerçekleşirken, 1980-2015 döneminin dış kaynaklı, ithalata dayalı büyümemiz ortalama 5.1 seviyesinde gerçekleşebilmiş.
1989 sonrası dış kaynağa dayalı sağlıksız bir büyüme modeli gündeme geldi. Dış kaynağın bol olduğu dönemlerde hızlı büyüdük. Yetersiz olduğu dönemlerde aynı performansı gösteremedik. Şimdiki büyümemiz de alt kalemlerinde görüldüğü gibi tüketim ve ithalata dayalı bir büyüme. İhracatın ve üretimin katkısı ise yok denecek seviyede.
Peki ne yapmalıyız?
Merkezinde imalat sanayinin olduğu, çağa uygun endüstri 4.0 ilkesine dayalı üretim yapan, yeni bir kalkınma modelini gündeme alıp hayata geçirmeliyiz. Yeni dönemde sağlıklı büyümeyi böyle sağlayabiliriz. Bu yeni kalkınma modeli ile katma değeri yüksek üretime dayalı bir büyümeyi ortaya çıkarabiliriz. Bu büyüme modeli içersinde tarım, tarıma dayalı sanayi de yer alarak katkı sağlayabilir.
Birinci çeyrek yüzde 7.4’lük büyüme rakamının alt kalemlerine baktığımızda, sorduğum “gerçekten sağlıklı büyüyor muyuz” sorusuna, benim verdiğim cevap olumsuz oldu. Yapılması gereken ise merkezinde imalat sanayisinin olduğu, tarımla ve tarımsal sanayi ile desteklenen yeni bir kalkınma ve büyüme modelinin gerekliliğini ortaya koydu.