Gerçeklerle yüzleşmek zamanı...
Son bir ay içinde küresel düzeyde yaşanan gelişmeler, başta emek yoğun sektörler olmak üzere üreten kesimlerin sıkıntısını dayanılmaz boyutlara ulaştırdı. Cari açık ve tasarruf açığını şişirip menkul ve gayrimenkul değerlerini yükselterek yapısal sorunlardaki ağırlaşmayı gizlemek imkansızlaşmaya başladı. Ekonomik alandaki sürdürülebilmesi imkansız eğilimler ve buna bağlı olarak gelişen çıkar çatışmaları sosyal ve siyasi istikrarsızlık, içinden çıkılmazı çok zor ve maliyetli bir kısır döngü yarattı. Asıl önemlisi önümüze gelen faturaların boyutu ise dayanma gücümüzü aştı.
Küresel düzeyde hem durgunluk riskinin artması hem de enflasyonist baskının tırmanması özellikle gelişmiş Batı ekonomileri ve Türkiye benzeri gelişmekte olan ekonomileri sarsmaya başladı. Gerçeklerden kaçmak adına akıntıya karşı yüzerek günü kurtarmaya çalışanlar tıkanmaya başladı... Zira daha önce olduğu gibi hem durgunluğu öteleyip hem de enflasyonist baskıları kontrol altında tutmak mümkün değil. Hal böyle olunca sistemik riskle birlikte kırılganlık ve belirsizlik artıyor. Bu Batı aleyhine asimetrik bir direnç kaybı yaratıyor ve onlarla çıkar çatışması içinde olanlar bu durumu bir fırsat gibi görerek harekete geçiyor. Sonuçta ortaya kontrol edilmesi veya yönlendirilmesi imkansız kaotik bir ortam oluşuyor.
Konuya Türkiye açısından baktığımızda durumu daha iyi anlayabiliriz. 2001 sonrasında cari açık ve tasarruf açığının büyümesine kayıtsız kalındı; finanse edilebildiği sürece sorun yokmuş gibi davranıldı. Zira aksi yönde bir davranış günün kurtarılmasına izin vermezdi. Fakat bugün için cari açığın finansman kalitesi bozuldu; hem maliyeti artmaya başladı hem de yerli kurumların taşımak zorunda kaldıkları kur riski kontrolsüz bir şekilde büyüyerek kabus olmaya başladı. Döviz kurunun bundan sonraki yönü ister aşağı ister yukarı olsun, faydasından çok daha büyük kayıplara katlanılması mecburiyet haline geldi. Döviz kuru geriler ise belki enflasyon kontrol altında imiş gibi görünecek, fakat emek yoğun sektörde yaygın ve güçlü bir yaprak dökümü yaşanacak ve durgunluk hızla derinleşecek. Son bir ay içinde yaşanan küresel gelişmeler net olumsuzluğu iyice ağırlaştıracak... Yok eğer Türk Lirası değer kaybeder ise mali sektör ve kamuda ortaya çıkacak sıkıntılar ekonominin tümü ile durmasına kadar gidebilecek.
Doların, Euro ya karşı yapay da olsa değerlenmesi Avrupa Birliği ile yapılan ticaret hacmimizi ve dengemizi olumsuz yönde etkileyecek. ABD ile Rusya arasında tırmanacakmış gibi görünen gerginlik başta Rusya olmak üzere önemli komşularımızla olan ilişkilerimizi de etkileyecek. Bu küresel çekişme enerji arzı ve fiyatını da etkileyerek kırılganlığı iyice artırabilecek.
Emek yoğun sektörler başta olmak üzere üretenlerde yaşanacak bu yaprak dökümü ekonomik daralma, yükselen işsizlik, borç-alacak ilişkilerinde büyük bir kırılma, iç talepte daralma, bütçe açığında ve açığın finansmanında sıkıntı gibi çok yönlü olarak olumsuzluğu artırabilecek. Bu gerçeklerden kaçmak adına günü kurtarmak için akıntıya karşı yüzenlerin nefesi kesiliyor. Gerçeklerle yüzleşmek ve iki yüzlü taşeronları devre dışı bırakmak zamanı geldi!