Gerçekleri konuşma zamanı...

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

ARKA PLAN / Mehmet Uğur Civelek IMF ile yola devam edilmesi yönünde lobi yapanların, kısa vadede günü kurtarmaya devam etmek dışında bir talebi yok gibi görünüyor. Eğer tersi doğru olsa idi, 2000'li yıllarda söz konusu kurumla yola devam etmenin ne getirip götürdüğünü görebilir, gerek ulusal gerekse küresel düzeydeki itibar kaybını hesaba katabilir, gerçekçi olma zamanının geldiğini algılayabilirlerdi. Türkiye ekonomisinin genel durumuna baktığımızda iyi giden bir şey göremiyoruz. IMF programları genelde gelir artışı ve harcama kısıntısından oluşan mali disiplinin yanı sıra varlık satışı ile borçların küçültülmesini öngörür. Oysa bugün satılacak varlıklar azaldığı halde borçların küçülmediğini, iyice olumsuzlaşan rekabet koşulları ve gelir dağılımı sorunları nedeniyle mali disiplini yakalamanın imkansız hale geldiğini görüyoruz. Ekonomi durgunlaşırken, enflasyon ve işsizlik tırmanıyor, devasa boyutlara tırmanan dış borçlanma ihtiyacı endişeleri derinleştiren bir kabusa dönüşüyor. Tablo bu iken IMF ile bir üç yıl daha devam etmek sorunları çözer mi yoksa dahada mı ağırlaştırır? Söz konusu kurumun bir yetkilisi kendi önerileri doğrultusunda ne yapılır ise yapılsın sonucun değişmeyeceğini görmüş olmalı ki, Türkiye'nin yalnız devam edebileceğini söyleyebiliyor. Bugünkü küresel koşullarda, dışa açık bir model çerçevesinde IMF programlarının başarı şansı kalmamıştır. Tek katkı, sınırlı bir sermaye girişi desteği sayesinde sorunların daha da büyütülmesine yardım etmekten ibaret olmuştur. Artık IMF ile yola devam edilse bile sınırlı sermaye desteği de yeterli düzeye ulaşamayacaktır: Zira hem dış finansman ihtiyacı çok artmış, hem de değişen koşullar nedeniyle IMF'nin peşinden gidecek sermaye miktarı önemli oranda azalmıştır. Küresel düzeyde enflasyon baskısı tırmandığı ve durgunlaşma eğilimi güçlendiği sürece IMF'nin kendisine bile katkı yapma şansı kalmamıştır. Başta ABD Bankaları olmak üzere, küresel mali yapıda giderek büyüyen bir özkaynak sorunu kırılganlığı artırmaya devam etmektedir. 2000'li yıllarda mali sektör aktifleri balon gibi şişmiş ve kalitesi çökmüştür. Henüz konuşulmuyor olmakla birlikte kredi portföyünde sorunlu olanların payının artması önlenemeyecek durumdadır, planlı bir şekilde küçülme zorunluluğu vardır. Merkez bankaları ve kamusal fonların, mali sistemin sorunlarının çözümüne destek vermesi enflasyonu azdıracak, vermemesi ise çöküşe sebep olacaktır. IMF ise itibarını tüketmiş seyirci durumundadır. Özetlemeye çalıştığımız koşullar Türkiye gibi ülkelerde büyük kırılmalara neden olacak potansiyele sahiptir, ve herşeyin son beş yıl içinde olduğu gibi devam etmesi imkansız hale gelmiştir. Ülkemizde enflasyon baskısını kontrol etmek ve Türk Lirası'nın değer kaybını önlemek için şok faiz yükselişi gereklidir ve bu kez işe yarama şansı azdır, üstelik durgunluğun derinleşmesine yol açarak. Bütçe açığını büyütmesi ve mali sektörü perişan etmesi olasılığı çok yüksektir. Şok faiz yükselişi olamıyor ise döviz kuru ve enflasyon yükselişinin aynı olumsuzluğu tersten yaratması söz konusudur. Belli kesimler son bir kez deneyelim diyerek görmezden gelse bile, AB ve IMF çıpaları ömrünü tamamlamıştır. Konuşulmayanları konuşmak, gerçeklerle yüzleşmek zamanı gelmiştir...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar