Gerçeklerden kaçanlar felakete koştuğunu anlayamaz!..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]




Temeldeki sorunlara ilişkin gerçekleri görmezden gelerek kısa vadeli bir bakış açısı ile günü kurtarmaya çalışmanın son on yılda küresel düzeyde yarattığı açmaz bugün için kabusa dönüşmüş gibi görünüyor. Sorunlar ağırlaştıkça çaresizlik güçlendikçe içgüdüler ön plana çıkıyor ve falekete çanak tutan bir akıl tutulması geleceği karartıyor. Günü kurtarmak ve öfkeli kesimleri sakinleştirmek adına insanlığın geleceği üzerindeki ipotek büyüyor. İnsanlık kendi eseri olan sistemin önce kulu sonra kurbanı haline geliyor. İşin tuhafı b garabeti yaratan yanlışlardan vazgeçilemiyor veya buna izin verilmiyor. Bu büyük yozlaşmanın kahramanları kendilerini kurtaracı gibi göstermek hatasından geri adım atmadığı için, binilen dalı kesen bu kısır döngüden kurtulunamıyor... Tüm ekonomilerde aynı senaryonun vizyondan olduğu dikkat çekiyor.

Sorunlu olarak ön plana çıkan ekonomilerde gerek bireysel gerekse kurumsal düzeyden kırılganlık artıyor; faaliyet gelirleri erirken borçlar hızla büyüyor. Sürdürülebilir olmayan bi durum kamu kesimi ve mali sektörleri de hasta ediyor, komaya sokuyor. Para ve maliye politikalarındaki tercih ne yönde olur ise olsun durumun daha kötüye gitmesi önlenemiyor. Para basarak banka kurtarmak veya zora giren devletlerin tahvilini almak yönündeki yaklaşımlar günü kurtarsa da kötüye gidişi engelleyemiyor. Orta-uzun vadede herşeyin daha kötüye gideceğinin kesin olduğu biliniyor, fakat günü kurtarmak adına herşeyi olduğundan farklı gstermek adına büyük çaba harcanıyor, çok yönlü istikrarsızlığın ve buna bağlı olarak sosyal müliyetlerin anormal bir hızla artışını engellemek adına hiçbir şey yapılmıyor. Bugün, 2002 yılında yaşanması gereken küresel kredi krizini ertelemek adına gücünü kurtarmaya çalışmanın bedellerini ödemek zorunda kalıyoruz. O gün neden basiretli olunamadı ise bugün de aynı nedenler geçerliliğini koruyor...

Küresel ölçekte bireysel ve kurumsal yozlaşma hızlandıkça gerek mali kesim gerekse kamu kesimlerinde kötüye gidişi terse çevirmenin imkansız olduğu hiç konuşulmuyor. Finansal piyasalar bu gerçeği gözardı ettiği sürece yızlaşmaktan, kumarhaneye dönüşmekten kurtulamıyor. Siyasiler ve düzenleyici kurumlar bu yüzlaşmış yapının esiri olurken, geniş kesimlerin bu kesimlere yönelik büyüyen öfkesi dindirilemiyor. Mevcut hastalıklı sistem ile geniş kesimler arasındaki çıkar çatışmasının büyümesini önlemek konusunda pek bir şey yapılamıyor. Yunanistan örneğinde olduğu gibi zamanında anılnamayan kararların maliyeti artıyor, maliyet arttıkça karar alınamıyor ve güven bunalımı derinleşiyor. Söz konusu ekonomi euroya hiç alınmasaydı veya 2008 yılında eurodan çıkışa yönlendirilse idi bugünkü katlanılması imkansız maliyetler gündeme gelir miydi?
Bugün için kemer sıkmaya karşı olanlar dahil Yunanistan'daki hiçbir siyasi parti eurodan veya Avrupa Birliği'nden çıkışı istemiyor. Fakat diğerleri geç de olsa bunu düşünmek zorunda kalıyor. Fakat bunu gerçekten yapmak için değil 17 Haziran'da yapılacak erken genel seçimler öncesinde Yunanlılar'ı itaatkar olmaya yönlendirecek bir tehdit olarak gündeme getiriyor. Bu aşamada "geçti Bor'un pazarı sür eşeğini Niğde'ye" demek gerekiyor. Bu tehdidi yapanlar, galiba kendilerini yerkürenin en büyük aptalı konumuna düşürdüklerini farkedemiyor. Borçların bir kısmını silerek yapılandırdıktan, Yunanistandan sermaye kaçışını Avrupa Merkez Bankası kanalı ile finanse ettikten sonra artık çok geç!.. Bireysel düzeyde sorumlulardan sorunsuzlara doğru ciddi bir sermaye ve emek akışı yansıdı; bu durumun sorunsuz veya az sorunlulardan sorunlulara doğru büyük bir kaynak transferi olduğu rakamlara yansımadı ve görmezden gelindi. Eğer Yunanistan eurodan çıkarılır ise herşey  açığa çıkacak, görece daha iyi olduğu sanılanların da öyle olmadıkları anlaşılacak... Ne dersiniz bugün büyük hatayı yapanlar bu durumun açığa çıkmasını isterler ve sonuçlarına katlanabilirler mi?.. Euronun çöküşe benzer şekilde değer kaybetmesi enflasyon ve işsizliğin kontrolsüz bir şekilde artması, ortak pazarlardaki ekonomik daralmanın hızlanması ve küresel ölçekte AB merkezli ikinci bir kredi krizinin tetitlenmesi gibi gelişmeleri hazmadebilecek bir AB üyesi veya herhangi bir ekonomi kaldı mı?...

Küresel ölçekte son on yılda yapılanlar ve alınan kararlar gerçeklerin açığa çıkmasını önlemek ve günü kurtarmak adına yapıldı. Bu saatten sonra bu anlayışın değişmesi, görüntüyü gerçek sananlar açısından mümkünmüş gibi algılanabilir... Hatta bazı AB yetkilileri de anlatılan malalları gerçek sandığı veya kendi ürettiği yalanlara inanma gafletine düştüğü için böyle düşünebilir!..

Yozlaşmış mevcut düzeni veya başka bir deyişle hastalıklı statükoyu korumak adına sürdürülebilir olmayan yolda yürüyenler için alternatif yoktur; felakete kadar aynı çizgide ısrar etmek basiretsizliğinden kurtulamazlar. Yanlış yaptığını söyleyenlerden uzaklaşır ve günü kurtarmayı çözüm olarak gören yalakalar bulmakta hiç zorlanmazlar. Almanya'da sergilediği dirence rağmen bu sürecin dışında sayılamaz; aksini düşünenlerin neden bu açmaza düşülmesini önleyemediği sorusuna yanıt araması gerekir. Geçmişte yapılan htaların diyeti ödeme gücünü aşıyod ise durumun daha kötüye gitmesini  önlemek imkansızdır, fakat kısa vadede bu gerçeği gizlemek geçici olarak mümkün olabilir... Önemli değil; tarih kendini tekrarlıyor!..
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar