Gerçekler ve kasıtlı algılama bozuklukları...

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

 

 

Küresel ölçekte finansal piyasalar açısından işler pek iyi gitmiyor, belirsizlik ve kırılganlık algılamasının güçlenmesi önlenemiyor. Günü kurtarmak ve beklentileri yönlendirmek adına üretilen hikayelerin risk alma isteği üzerindeki etkisi azalıyor, hareket yeteneği daralıyor. Bu yılın ilk ve üçüncü çeyrek dönemlerindeki eğilimleri mukayese ettiğimizde tersini söylemek pek mümkün olamıyor. Parasal genişleme beklentisinin gerçeğe dönüşmesi, gelişmekte olan ekonomilerdeki durgunlaşmanın yarattığı olumsuzluğu dengeleyemiyor ve risk alma isteği olanların veya bunu mümkün kılacak hikaye üreterek beklentileri yönlendirmeye çalışanların etkisi azalıyor. Gelişmiş ekonomi kökenli parasal genişlemelerin gelişmekte olanlar üzerindeki etkisinin olumludan olumsuza dönüşmesi önlenemiyor. Fakat bu gerçeği konuşmak, tartışmak kimsenin işine gelmiyor; gereğinin yapılması durumunda yaşanacaklar herkesi rahatsız ediyor.

Konuyu netleştirmek için sormak gerekiyor: Küresel kriz sonrasında gelir yaratmak amacı ile gelişmekte olan ekonomilere akın eden yatırımcılar kârlarını alarak çıkacak, risklerini azaltabilecekler mi? Eğer çıkamıyor iseler statükoyu korumak adına aynı hızla akın etmeye ve risklerini arttırmaya devam edecekler mi? Bu iki soruya verilebilecek yanıtlara göre gelişmekte olan ekonomilerdeki eğilimlere ilişkin beklentiler de farklılaşacak. Şahsen akın eden yatırımcıların çıkamayacağı ve son dört yıldaki eğilimi de koruyamayacaklarını düşünüyorum. Durum böyle olunca söz konusu ekonomilerde varlık değerlerindeki yükseklik düzeyinin ve bilançoların nasıl korunacağı, içine girdikleri durgunluktan nasıl çıkabilecekleri sorgulanacak, çıkar çatışması aleniyet kazandıkça hem beklentiler hem de eğilimler olumsuzlaşacak... Küresel ölçekte sorunlar ekonomi ve sorunlu mali sektör sayısı artıyor olacak. Bu tablo parasal genişlemeler ile gelişmekte olan ekonomilerdeki eğilimler arasındaki ilişkinin neden farklılaştığını anlamamıza yardım ediyor.

Bazı kesimler taşıdıkları pozisyonları koruyabilmek ve gerçeğin açığa çıkmasını olabildiğince geciktirmek adına daha farklı beklentiler üretmek adına değişik senaryolar üretiyor olacak elbet; fakat bunun sonucu daha farklı kılması pek olası görünmüyor. Zira gelişmekte olan ekonomi riskini alma isteği yapay bir zorlama ile arttırılmaya çalışılır ise bu kez küresel ölçekte enflasyon baskılarının arttığına tanık olacağız ve muhtemelen çok daha sert dalgalanmalar gündeme gelebilecek. Orta vadede küresel talep daralıyor, durgunluk derinleşiyor, risk alma isteği azalıyor olacak. Veya durgunluktan çıkmak adına gelişmekte olan ekonomilerin para ve maliye politikasını gevşetmesi yine benzer sonuçları gündeme getirecek, yabancı yatırımcı kısmen çıkış fırsatı bulurken yerlilerin ödemek zorunda kalacağı fatura dayanılmaz düzeylere yükselecek. Özetle söylemek gerekir ise talebi yapay ve sürdürülebilir olmayan bir şekilde yükseltmenin veya yüksek düzeyde tutmanın ekonomik ve siyasi maliyetleri ile yüzleşme zamanı kapıyı çalmaya başlamış gibi görünüyor. Gerek küresel gerekse ulusal düzeyde finansal piyasa eğilimlerinin geniş bir bant içinde yatay eğilim sergilemesi başka bir anlama gelmiyor. Kendi başının çaresine bakamayanlar ya yarını düşünmeden günü kurtarmaya çalışıyor, yada dışarıdan mucize bekliyor; herkesi aptal kendini akıllı yerine koyduğunu bunun çaresizlik olduğunu farkedemiyor...

Aksi yöndeki tüm yapay çabalara rağmen Türkiye ekonomisindeki durumunda diğer gelişmekte olanlardan farklı olmadığını görmek gerekiyor. Aynı konumdaki ekonomilere ilişkin kırılganlık algılaması güçlenir ve risk alma isteği artmaz iken kredi notumuzun artacağı beklentisi ile oyalanarak günü kurtarmaya çalışıyoruz!.. Yine aynı yapaylıktan güç bularak para ve maliye politikasını gevşetme yönünde sinyaller veriyor, kendi kendinize gelin-güvey oluyoruz... İhraç pazarlarımızdaki olumsuzluğu, içeride tüketici güvenindeki azalmayı, üretim cephesinde iyice ağırlaşmış sorunları görmezden gelmeye çalışıyoruz!.. Merkez Bankası'nın rezerv biriktirme şeklinin neden değiştiğini işimize gelmediği için sorgulama cesaretini gösteremiyoruz!.. Buzdağının tepesi niteliğindeki gaz-fren tartışmalarının hangi sebepten kaynaklandığını düşünmek istemiyoruz "... Bu ortamda banka hisseleri öncülüğünde hisse senedi endeksi yükselse ne olur, yükselmese ne olur? Nasıl olsa bu yapaylığın sahte kahramanları ne ektiler ise onu biçecekler, endeksi yükselterek risk alma isteğindeki daralmayı gizlemeye çalışmak ise kesinlikle durumlarının iyi olduğu anlamına gelmiyor. Belli ki akıllarının değil korkularının yörüngesine girmişler ve yarını düşünebilecek durumda değiller, kredi notu beklentisi ile tüm olumsuzlukları perdeleye bileceklerini sanarak hem kendilerini hem de birbirlerini oyalayıp sakinleştirmekten başka bir şey yapamıyorlar... Diğer hisselerdeki durumu, halka arz kuyruğundaki artışı görmezden gelmek sıkıntılarını azaltmıyor. Taşıdığı riskleri arttırmak pahasına beklentiye oynamak ve mevcut koşullardaki hiç bir şeyden haberi olmayan paralı enayiler beklemek onlara yakışıyor!..

Gerçek yatırımcılık gerçeği aramaya peşinde koşmayı gerektirir. Tersini yapanların yatırımcı sayılması ise hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı anlamındadır...

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar