Gerçekler ve aklın yerini alan korkular...
Günü kurtarmak adına sorunların ağırlaşmasına ve bu yolla ileride ödenecek sosyal maliyetin dayanılmaz boyutlara ulaşması ve büyük bir istikrarsızlığa sebep olmasına izin vermek hangi açıdan bakarsanız bakın tutarlı bir tercih değildir. IMF ile anlaşmak niyeti ise bu tutarsız yolda ilerlemeye devam etmek lehine bir tercihtir, neden böyle yapıldığına ilişkin gerekçeler eksiktir ve eksik olduğu için yanlıştır.
Türkiye ekonomisinin dengeleri yanlış politikalar nedeniyle bozuktur. Bu durum bir yandan mevcut sorunları ağırlaştırırken, diğer yandan yenilerinin oluşmasına zemin hazırlamakta, belirsizlik ve kırılganlığı artırmaktadır. Yabancı kaynağa olan bağımlılık artarken, faaliyet gelirleri de azalan rekabet gücü nedeniyle erimekte, tasarruf açığı büyümektedir. Daha önce IMF ile birlikte uygulanan programlar bu açmazı çözmek yerine derinleştirmiştir, bu saatten sonra olumsuz küresel koşullar nedeniyle farklı bir sonuç imkânsızdır. Bağımlılıktan kurtulmanın yolunu aramak yerine bağımlılığa boyun eğmek ve geleceği hızlanan bir şekilde tükemet teslimiyettir; bu ülke insanına hizmet değildir!..
Her ekonominin öncelikle faaliyet gelirlerini artırmaya çalışması normaldir. Ancak o zaman hem kendi insanları nezdinde, hem de uluslararası alanda itibar yükselir. Fakat gelirlerin azalması ve karşılanamayan harcamalar nedeniyle borçların büyümesi, borcun yeni borçlarla çevrilmesinin başarı sayılması ve kendi insanlarına masal anlatmak zorunda kalınması kontrolün yitirilmesi anlamındadır. Bu durum söz konusu ülkenin bağımlılaşması ve kendi geleceğini belirleme hakkını kaybetmesi sonucuna koşuştur, kendi iradesinin devre dışı kalmasıdır.
Türkiye ekonomisinde dış ticaret hacminin gayri safi milli hasılaya oranı oldukça yüksektir ve bu nedenle döviz kurunda yaşanacak dalgalanmaların ekonomi üzerinde belirleyicidir. Türk Lirası değerlendikçe yerli üretimin rekabet gücü ve faaliyet gelirleri azalmakta, daha önce aldığı borçları ödeyemez ve varlığını koruyamaz hale gelmektedir; diğer taraftan maliyet ve talep kökenli enflasyonist baskıların azalması söz konusudur. Bu aşamada sormak gerekiyor salt enflasyondaki maliyet kökenli artışın baskı altında tutulması adına Türk Lirası'nın değerlenmesini beklemek ve bunu mümkün kılacak politikaları talep etmek nasıl bir anlayıştır? Göze alınan yan tesirler sonucu ise eninde sonunda büyük istikrarsızlıktır. Zira rekabet gücü azalması ve gelir dağılımı bozulması ekonomiyi daraltacaktır, bu durumu bir süre geciktirmek için yapılanlar ise sorunları ağırlaştırmak ve ülkenin geleceğindeki ipoteği büyütmek dışımda bir işe yaramayacaktır.
IMF ile anlaşılması durumunda 2010 yılı ekonomik büyümesinin yüzde 1-1.5 puan daha yüksek olacağını söyleyenler konuya sadece günü kurtarmak açısından bakıyor ve pek çok şeyi dile getirmiyorlar. Efendim IMF anlaşmaması olur ise Hazine daha az borçlanırmış ve bu sayede reel kesime aktarılacak kaynaklar mevcut üretim kapasitesi neden kullanılamıyor ve faaliyet gelirleri eriyor? IMF ile anlaşmak bu iki değişkeni ve devamında bütçeyi nasıl etkileyecek? Azalan rekabet gücü nedeniyle kapasite kullanımaz ve gelir azalırken kimler hangi alana yatırım yapacak da ekonomi büyüyecek?..
IMF ile anlaşılmasını savunanlar bir süre daha gerçeklerin toplumdan gizlenmesi adına olmayacak işe amin demeye, taşıma suyla değirmen döndürmeye çalışıyor. Temelde enflasyon ve devamında faizlerin yükselmesiden çok korkuyorlar. Döviz kuru mevcut düzeyde kalsa bile küresel koşullara bağlı maliyet unsurları nedeniyle yükseleceğini, riskten kaçınma eğilimini artırarak faizleri yükselişe zorlayacağını, devamında ise menkul-gayrimenkul şeklindeki varlık değerlerini olumsuz yönde itkeleyerek bilançoları yıpratacağını biliyorlar. Türk Lirası'nı bir miktar daha değerlendirerek günü kurtarmaya çalışmak dışında bir seçenek üretemiyorlar. Artık her şeyden korkuyorlar; oldukları gibi görünmekten, gerçeklerin açığa çıkmasından, mevcut konumlarını kaybetmekten... Ama başkalarına haksızlık yapmaktan korkmuyorlar!.. Kendileri gibi olmayanlara güvenemiyor, kendileri gibi düşünmeyenlere tahammül edemiyorlar...
Bu saatten sonra döviz kurunun kısa vadede nereye gideceği de önemini kaybediyor.