Genel görünüm ve sektörlerin kar beklentileri

UZMAN GÖRÜŞÜ
UZMAN GÖRÜŞÜ [email protected]

Tuncay Turşucu-YATIRIM FİNANSMAN

Sermaye piyasalarında Ekim ayının başlarında başlayan ralli 3 Kasım'daki FED toplantısı öncesinde yerini yatay bir seyire bıraktı. Piyasalar bekleme moduna girdi ve gözler FED'in yapacağı açıklamalarda. Buna yönelik piyasalarda 100milyar $'lık varlık alımından, 2 trilyon $'lık varlık alımına kadar geniş bir aralık konuşuluyor. ABD'de yapılan anketlerde 500 milyar $'lık varlık alımı beklentisinin ağırlıkta olduğu belirtiliyor. Bunu kestirmek güç, ancak FED'in üyelerinin yaptığı açıklamaların hemen hepsinde ekonominin beklenenden ağır iyileşme gösterdiği ve büyüme hızının istenilen seviyede olmadığı rahatça anlaşılıyor. Bu demek oluyorki, piyasalardaki likidite bolluğunun bir süre daha devam etmesi gerek. Likidite'nin çıkış stratejisi kapsamında çekilme işlemleri zaten ağır aksak ilerleyen ekonominin dengesini iyice bozabilir. Bu nedenle ağır aksak da olsa büyümeye ve toparlanmaya çalışan bir ekonomiye, likidite çekerek sekte vurmak sanırız en son akla gelecek seçenek. Bu nedenle FED 3 Kasım akşamı ne söylerse söylesin, piyasalardaki likidite dengesinde ve genel piyasa algılamalarında ciddi bir kırılmaya yol açacak söylem beklemek yanlış olur. Büyük ihtimalle mevcut algılamalar FED sonrasında da devam edecek. Bu hisse senedi ve emtia piyasalarından yana esen rüzgarın esmeye devam edeceği anlamına geliyor. Hal böyle olunce piyasalarda önemli bir kırılma beklemiyorum. Belki toplantı sonrasında beklentinin sona ermesi nedeniyle kar satışlarını görebiliriz. Unutmamak gerekir ki, son bir ayda piyasalarda yaşanan rallinin dayanağı FED'in toplantısında piyasalardan varlık alımı yoluyla nakit enjekte etmeye devam edeceği beklentisiydi. Sonuç olarak yaşanan rallinin sebebi FED toplantısı ile sona ermiş olacak. Kar satışları gelmesi durumunda bu satışların güçlü ve uzun ömürlü olmayabileceğini düşünüyorum. Dünyanın her yerinden gelen makro veriler, düşük faiz oranlarının ve zayıf doların bir süre daha devam edeceğini gösteriyor. Hisse senetleri piyasalarındaki olumlu havanın arkasında yatan gerçek düşük faizler, zayıf dolar ve bol likidite. Teknik olarak da bir iki kelam etmek gerekirse, geçen hafta endekste yaşanan sert düzeltmede 67300 seviyesinin endeks tarafından destek olarak işaretlenmiş olmasını önemli görüyorum. Bu seviyenin altındaki kalıcı seyirler teknik olarak beniz rahatsız etmeye başlar.

Bilanço sezonunu açtık ve konsolide olmayan 3.çeyrek kar rakamlarını aldık. Geriye konsolide bilançolar ve bankaların solo bilançoları kaldı. Bunlar için ise son tarih 12 Kasım 2010 olarak açıklandı. Şu ana kadar gelen 3.çeyrek kar verileri geçen yıl aynı döneme göre toplamda %26.8 artış gösteriyor. Ancak bunun için Telekom, Ereğli, Ford Otosan ve Petkim'in olumlu verileri ağırlıkta bulunuyor. Bu dört şirketi çıkardığınızda özellikle Telekom'u yıl bazında artış düşüşe dönüşebilir. Gelen verilerde henüz banka karları bulunmuyor. Yatırım Finansman olarak Bankalar için 3.çeyrek dönemde, 2.çeyrek döneme kıyasla kar rakamında %32 oranında gerileme bekliyoruz. Bu beklentinin piyasa tarafından zaten tahmin edildiğini belirtmek isteriz. Bu gerilemede, TÜFE'ye endeksli kağıtların yarattığı geçici olumsuz etkinin ve kredi faizlerindeki gerilemenin,  bankaların kar marjları üzerinde yarattığı baskının etkisi bulunuyor. Analizimizde Akbank ve Garanti Bankası'nın TÜFE'ye endeksli kağıtlara en yoğun şekilde sahip olması nedeniyle 2.çeyreğe kıyasla en yüksek kar gerilemesi göstermesini bekliyoruz. Nitekim bu yazının yazıldığı saatlerde Garanti Bankasından gelen kar rakamı 2.çeyrek'e göre %43 düşüş gösterdi. Buna karşılık, bu kağıtların pozitif etkilerini 4. Çeyrek dönemde görmeyi bekliyoruz. Bank Asya ve Albaraka Türk'ün korunaklı marjları ve ücretlerindeki yüksek büyüme potansiyeli ile kar artışı göstereceğini bekliyoruz. Hazine'nin yeni düzenlemesine göre, sigorta şirketleri 3.çeyrek dönemde ilave karşılık ayırmak zorunda kalacak. Ancak bu karşılık ayırmanın sonucunda ortaya çıkacak zararı rakamsal olarak belirlemek için yeterli açıklamalar mevcut değil.

Ayrıca 3.çeyrek'de TL'nin dolar karşısında %8 değer kazanmasının Dolar ağırlıklı net borç rakamlarına sahip şirketlerde olumlu etki yaratmasını bekliyoruz. TL'deki değer artışının şirketlere kur farkı geliri olarak pozitif yansıyacağının altını çizmek isteriz. Yüksek dolar borçlu şirketler EREGL, TUPRS, PTOFS, AKENR, ASELS, AKSEN, TTKOM, KCHOL, DOHOL olarak karşımıza çıkıyor. TTKOM'daki kar artışının önemli bir bölümünün kur farkı gelirlerinden olduğunu belirtmek isteriz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Euro nereye koşuyor? 03 Ağustos 2017