Gençlik Amerikan rüyasından uyanıyor

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

Ekonomik kriz, işini ve servetini kaybeden milyonlarca insanın dışında çalışma hayatına atılmaya hazırlanan milyonlarca genci de etkiliyor. Dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede işsizliğin en yaygın olduğu kesim genç nüfus. İspanya ve Yunanistan'da nüfusun geneli itibariyle yüzde 20'leri aşan işsizlik oranı, genç nüfus arasında yüzde 40'lara ulaşıyor. Sorun çok ciddi. Çözüm bulunamaması halinde, ekonomik gelişmenin sürekliliği kadar sosyal barışın geleceği de riskli görünüyor. Nüfusu giderek yaşlanan Batı Avrupa ülkelerinde genç nüfus arasındaki yüksek işsizlikten dolayı sosyal hakların geleceği tehlike altında. Avrupa'ya göre, bir göçmen ülkesi olması nedeniyle nispeten daha genç bir nüfusa sahip olan ABD'nin de durumu pek parlak sayılmaz. Avrupa'daki kadar yüksek olmasa da genç nüfus arasındaki işsizlik, ABD'de dikkatlerden kaçmıyor. Özellikle, kriz döneminde yükseköğrenim kurumlarından mezun olup, hala istedikleri işe sahip olamayanların sayısındaki artış düşündürücü. Ekonomideki düzelme geciktikçe, bu durumdaki gençlerin istedikleri bir işte çalışma şansları da giderek kayboluyor.
***
Her yıl dünyanın çeşitli ülkelerinden onbinlerce öğrencinin akın ettiği Amerika'da yükseköğrenim gençliğinin sorunları büyük. Ekonomik kriz nedeniyle iş bulma zorluğu yetmiyormuş gibi, gençlerin büyük bir kısmı öğrenimleri için aldıkları kredileri olmayan gelirleriyle geri ödemek zorundalar. Paralı eğitim modeliyle birçok ülkeye örnek olan Amerika'da yükseköğrenim ücretleri astronomik rakamlara ulaşmış durumda. Devlet üniversitelerinin yıllık ücretleri 15 bin dolar civarında. Özel üniversitelerde ise ücretler 30,000 dolardan başlayıp 60 - 70 bin dolar seviyelerine kadar yükselebiliyor. Çocuk sayısı arttıkça bu rakamların aile bütçesi üzerindeki yükü iki-üç katına çıkıyor. Ödeyebilen aileler için bu rakamlar pek sorun teşkil etmese de maddi olarak zorlananlar için problem büyük. Üniversitelerin mali durumu iyi olmayan öğrencilerine verdikleri burslar az olmasa da her öğrenci burs alamıyor. Burs alamayanlar için tek çıkış yolu ise borçlanmak. 1982 ve 2007 yılları arasında yükseköğrenim kurumlarına ödenen ücretler yüzde 439 oranında artarken ortalama bir Amerikan ailesinin geliri ancak yüzde 147 oranında artmış. Her yıl hemen hemen enflasyonun 3-4 puan üzerinde artan yükselokul ücretleri, bugün gelinen noktada 20 yıl öncesinin dört katı düzeyinde bulunuyor.


Devlet üniversitelerine ödenen ücretlerde son 10 yılda ortalama artış yüzde 5 iken, 2008 -2010 yılları arasında bu oran yüzde 15'e yükselmiş. Üniversite ücretlerindeki bu artışta ekonomik krizin etkisi yadsınamaz. Bütçe ödeneklerinin önemli bir kısmını eyalet hükümetlerinden sağlayan devlet üniversitelerinin bu önemli gelir kaynağının krizle birlikte büyük ölçüde kesilmesi, okul ücretlerindeki artışın önemli bir nedeni. Ayrıca, yönetim ve eğitim giderleri, özellikle yüksek lisans ve doktora öğrencilerine verilen burslar, spor faaliyetleri ve yeni tesisler önemli harcama kalemleri arasında yer alıyorlar. Sadece Amerika içinden değil dünyanın hemen her ülkesinden öğrenci çekmeye çalışan Amerikan üniversiteleri için harcamalar prestijlerini devam ettirmenin önemli bir aracı.
***
Öğrenciler kredileri, Federal devletten veya özel kredi kuruluşlarından sağlıyorlar. Lisans düzeyinde eğitim alanlar arasında, eğitimlerini borçlanarak finanse edenlerin toplam öğrenciler içindeki payı yaklaşık yüzde 70. Üniversiteden mezun olanların ortalama borçları 25 bin dolar. Borcu 100 bin doları aşan öğrenciler de bir hayli fazla, yükseköğrenim kredilerinin bir özelliği hiç bir koşulda silinmemeleri. Yani borçlu kimse mahkemeden iflas ettiğine dair karar çıkartsa da, bu işe yaramıyor. Alınan kredi hayatının sonuna kadar öğrenciyi izlemeye devam ediyor. Ekonomide işlerin iyi gittiği, iş bulmanın nispeten kolay olduğu zamanlar için bile oldukça yüksek olan bu kredilerin, bir de şimdiki gibi işsizliğin yüksek olduğu zamanlardaki etkisini düşünün. Büyük umutlarla tamamladıkları eğitimleri sonunda iş bulamadıkları gibi, üstüne üstlük binlerce dolar krediyi geri ödemek zorunda olan genç insanlar. Geçenlerde, ABD'nin önemli yayın kuruluşlarından Amerikan Ulusal Kamu Radyosu'nun (NPR) öğrenci kredileriyle ilgili haberinde, bu öğrencilerden birinin içinde bulunduğu durum anlatılıyordu. Hemşire olabilmek için 140 bin dolar öğrenci kredisi almak zorunda olup, şimdiye kadar düzenli bir iş bulamayan
bir öğrencinin yaşadığı zorluklar. Bu kişi, 54 yaşına geldiğinde tüm borcunun bitmiş olacağını hesaplamış. O da işler yolunda giderse. Bunun gibi binlercesi var.
***
Başkan Obama'nın uyarısını dikkate alan Demokrat ve Cumhuriyetçi milletvekilleri, geçtiğimiz ay federal devlet tarafından sübvanse edilen öğrenim kredileri üzerindeki faizleri şimdiki seviyesi olan yüzde 4 oranında tutma konusunda anlaştılar. Anlaşma sağlanamamış olsaydı kredi faizleri bu rakamın iki katına çıkacaktı. Yüzbinlerce öğrenciye kısa süreli de olsa nefes aldıran bu karar da, yaklaşan başkanlık seçimlerinin payı büyük. Önümüzdeki yıl faizlerin artma ihtimali bir hayli yüksek. Amerikan eğitim sisteminde yaşananlardan ders çıkarmak lazım. The Washington Post'un haberine göre, 1 trilyon dolara ulaşan yükseköğrenim kredilerinin 36 milyarlık bölümü 60 yaşının üstündeki kişilere aitmiş. Bilmiyorum ne demek lazım.
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016