Genç ve yeni bir vekille ekonomiye dair...
Yeni Meclis oluştu. Yeni hükümet de kuruldu.
Meclis’in 26. Dönemi'nde eski yüzlerin yanında yeni yüzler de yer alıyor.
Genç ve yetenekli vekilleri görünce geleceğe olan umudumuz artıyor.
Alanında uzman olan, uzmanlığını siyasete devşirebilen vekiller partilerin vizyonlarını da olumlu yönde etkiliyor. Bugün işte bu milletvekillerinden birini anlatacağım.
Ve üstelik bir kadın…
Çok iyi bir eğitim almış, kariyeri parlak genç bir politikacıdan bahsediyorum: CHP İstanbul Milletvekili Didem Engin…
Fransız Charles de Gaulle Lisesi ve Galatasaray Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümü mezunu. Avrupa Komisyonu’nun Jean Monnet bursunu kazanarak, Belçika’daki College of Europe’da AB ve Ekonomi üzerine yüksek lisansını tamamlamış. Merkezi Finans ve İhale Birimi’nin kurulmasında görev almış ve henüz 26 yaşındayken ekonomi ve yatırım danışmanlığı yapan bir danışmanlık şirketi kurmuş.
Ekonomik ve sosyal içerikli bölgesel ve kırsal kalkınma alanlarında çok sayıda projede görev almış. Yeni teknolojilerin geliştirilmesini ve istihdamın artmasını sağlayacak doğrudan yatırımları teşvik etmek amacıyla sektörel raporlar hazırlamış ve yurtdışında sunumlar yapmış.
Hong Kong Yatırım Ajansı’nın Türkiye Başdanışmanlığı’nı 6 sene boyunca yürütmüş, DEİK’te Türk-Fransız, Türk-Çin, Türk-Hint ve Türk-Hong Kong İş Konseyleri Başkan Yardımcılığı, Türk-İngiliz ve Türk-Alman İş Konseylerinde ise Yürütme Kurulu üyeliğine seçilmiş. Fransızca, İngilizce, İspanyolca ve Latince biliyor.
7 Haziran ve 1 Kasım’da yapılan genel seçimlerde CHP'den ön seçimle seçilebilir sıraya yerleşmiş.
Bu başarılarını öğrenince Sayın Vekilimize ekonomik gidişatla ilgili neler düşündüğünü sormamak olmazdı…
Türkiye’nin yeni bir sanayi politikasına ve yeni bir dış ekonomik ilişkiler vizyonuna ihtiyacı olduğunu düşünen Didem Engin şu görüşleri dile getiriyor:
“Üreticilerimizin ve ihracatçılarımızın yüksek katma değerli ürün üretilememesi, markalaşmanın yeterli seviyede olmaması, teşviklerin karmaşıklığı ve yetersizliği, enerji maliyetlerinin yüksekliği, hammaddede dışa bağımlılık, döviz kurlarındaki belirsizlik, nitelikli personel eksikliği, üniversite-sanayi işbirliğinin yetersizliği, Ar-Ge için yeterli kaynak aktarılmaması, inovasyonun üretim süreçlerinde nasıl uygulanacağının çoğu şirket tarafından tam olarak bilinememesi gibi önemli sorunları mevcuttur.”
Bu durumun nedenlerini açıklarken düşüncelerini şöyle anlatıyor:
“Ülkemizde ne yazık ki belirlenen ekonomik hedefler gerçekçilikten çok uzakta. Orta Vadeli Program’da (OVP) açıklanan hedefler sürekli olarak aşağı yönlü revize ediliyor. 2014 yılında açıklanan OVP’de 2015 yılı için 173 milyar dolar olarak öngörülen ihracat 143 milyar dolara, 2016 yılı için öngörülen ihracat 187.4 milyar dolardan 150 milyar dolara, 2017 için öngörülen 203.4 milyar dolar ihracat tahmini de 170 milyar dolara geri çekilmiştir.
2018 yılında ihracatın 192.5 milyar dolar olması hedeflenmektedir. Bu veriler Türkiye’nin 2023’teki 500 milyar dolarlık ihracat hedefinden ne kadar çok uzaklaştığını ortaya koymaktadır.
2023’te 250 milyar dolarlık ihracata ulaşmak bile bugünkü ekonomi politikalarla bir hayalden ibarettir. İhracat ara hedeflerini sürekli olarak aşağı yönlü revize eden hükümet, 2023 için 500 milyar dolar hedefine dokunmayarak, bu hedefi hâlihazırda yürütülen politikalarla hâlâ gerçekleşebilir gibi göstermeye ve başarısızlığını gizlemeye çalışmaktadır.”
Didem Engin’in çözüm önerileri ise şöyle:
“Marka değeri yüksek ve katma değerli ürün üretilememesi, üreticilerimizin dış pazarlarda fiyat rekabetine girmelerine ve ürünlerini düşük fiyatlara satmalarına neden oluyor, bu da düşük kârlılıkla satış yapılmasına yol açıyor.
Düşük kâr marjlarıyla satış yapan şirketler de sadece günü kurtarmaya odaklanıyor ve geleceğe yatırım yapamıyorlar.
Ayrıca Ar-Ge yatırım teşviklerinin karmaşık olması sanayicilerimizin en fazla şikâyet ettikleri konulardan biri. İmalat sanayindeki KOBİ’lerin yatırım yapmalarını kolaylaştıracak desteklerin geliştirilmesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesi gerekli.
Önceliğimiz teknolojiyi içselleştirmiş katma değerli üretime odaklanan sürdürülebilir bir kalkınma modeli olmalı.
Dünya Bankası’nın sınıflamasına göre, yüksek teknolojili ürünler Türkiye ihracatının yüzde 2’sini oluşturuyor. Dünyadaki teknolojik gelişmelerin ne kadar hızlı ilerlediğini düşünürsek, sanayicilerimizin ve ihracatçılarımızın sorunlarını ötelemek ve iş yapmalarını kolaylaştıracak ortamı yaratamamak, ülkemizin rekabetçiliğini küresel pazarlarda her geçen gün daha da zayıflatacaktır.” Görüşleri özetle bunlar... Yeni seçilen meclisimize, özellikle geleceğe umudumuzu arttıran Didem Engin gibi genç ve yetenekli tüm vekillerimize başarılar diliyorum...