Genç nüfustaki işsizlik sorunu (2)
Bir zamanların sanat enstitüleri
Ortaokulda iken 10 Kasım Atatürk’ü anma günü için bir program hazırlıyorduk. Ortaokul, Sanat Enstitüsü ve Kız Sanat Enstitüsü olmak üzere tüm orta dereceli okulların düzenlediği ortak bir programdı. Merzifon’daki 5. Hava Üssü Komutanlığı da programa destek veriyordu. Özcan Teğmen bu iş için görevlendirilmişti. Hazırladığımız küçük oyunların birinde bir de İstiklal Savaşı sahnesi vardı. Bu sahne için Özcan Teğmen bize birliğinden gerçek tüfekler de getirmişti. Prova sırasında tüfeklerden birisi yere düştü ve dağıldı. Özcan Teğmen, “Eyvah, bunlar bana zimmetli. Mahvoldum” dedi.
Sanat Enstitüsünden gelen arkadaşlar hemen devreye girerek sordular. “Özcan Abi, tüfekleri birliğe ne zaman teslim edeceksiniz?” Özcan Teğmen “Akşam 5 servisi ile Üsse döneceğim.
Yanımda götürmem gerek” dedi. Enstitülü arkadaşlar kırılmış tüfeği bir masa örtüsüne, bir sağlam tüfeği de başka bir masa örtüsüne sarararak ortadan kaybolduklarında saat 13:30 idi. Prova süresince Özcan Teğmen düşündü durdu. Saat 15:30 gibi tüfekleri götüren iki arkadaş geri döndü. İki tüfeği örtülerinden çıkararak ortadaki masaya koydular. Başta Özcan Teğmen olmak üzere hepimiz masa çevresinde toplandık. İki sağlam tüfek önümüzde idi. Tüfeği götüren arkadaşlardan birisi sordu “Özcan Abi, hangi tüfek kırılmıştı?”
Özcan Teğmen iki tüfeği de iyice inceleyip birisini seçti. Sanat Enstitülü arkadaş güldü “Özcan Abi, kırılan tüfek diğeri idi. Demek iyi onarmışız” dedi.
O devrin sanat enstitüleri böyle öğrenci yetiştirirdi.
Güney Kore örneği
Bir zamanlar kuzeyle savaşlarında yardımlarına koştuğumuz Güney Kore teknoloji savaşını kazanmış durumda. Çevremizde Güney Kore yapısı üstün nitelikli ürünlere hep rastlıyoruz.
Örneğin, duvardaki ince televizyonlar, akıllı telefonlar, arabalar hep Güney Koreli firmalarca üretilmiş. Genç nüfustaki işsizlik, diğer ülkeler kadar olmasa da G. Kore için de sorun olmuş. Öte yandan istihdamın yüzde 86’sını sağlayan küçük ve orta ölçekli firmalar da aradıkları teknik niteliklere sahip elemanları bulmakta güçlük çekiyormuş. İşte bu soruna çare bulmak için mevcut teknik okullarına ek olarak, 2010 yılında “meister” adı verilen 3 yıllık teknik liselerini kurmuşlar. Bu liseler medya, enerji, makina, mekatronik, telekomünikasyon gibi sektörlerin eleman ihtiyacına cevap vereceknitelikte. Bu liselerin müfredatlarını, öğrencilerin mezuniyetten sonra çalışacakları işlerden yola çıkarak oluşturmuşlar. Bu işlerin analizinden iş tanımlarını ve bu işi yapacak kişilerde aranacak yetkinlikleri ortaya çıkarmışlar. Sonra da teknik okulların ders programlarını bu yetkinlikleri kazandıracak biçimde oluşturmuşlar. Devlet, bu okulları destekliyormuş. Bu liselerin yatılı da olmasını zorunlu kılmışlar. Ayrıca öğretmenlerinin de sanayide deneyim kazanmalarını sağlıyorlarmış.
Mezuniyet sonrası öğrencilerin iş garantisi varmış. Bu projeye destek veren şirketlere devlet vergi indirimi veriyormuş.
İş pazarının ihtiyaçlarına cevap verecek teknik eğitimi vermek amacıyla Kore, 276 meslek için ulusal yetkinlik standartları geliştirmiş. Sektör İnsan Kaynakları Geliştirme Konseyi bu yetkinlik standartlarını geliştiriyor ve meister teknik okullarının ders programlarının hazırlanmasına yardımcı oluyormuş.
Sonuç
Yukarıda bir örneğini anlattığım sanat enstitüleri güzel kuruluşlardı. Bu okulların mezunları işsiz kalmadılar ve ülkenin sanayileşme hamlesinde önemli roller aldılar ve almaya devam
ediyorlar. Bir de Kore örneği verdim. Eski örneklere ve dünyadaki yeni gelişmelere de bakılarak çözümler üretilebilir.
İş pazarının ihtiyacına cevap vermeyen okullar, sadece işsiz ve umutsuz gençler üretir. Eğer çocuklarımızı 21. yüzyıl gerçeğine ve işgücü pazarı ihtiyaçlarına göre yetiştiremez ve bu işsizlik sorununu çözemezsek sosyal patlamaların önüne geçemeyiz. Bu patlamaları biber gazı da durduramaz.