Gemi inşa ve denizcilik sektöründe dünden bugüne (II)
Sektörün duayenlerinden, İMEAK Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanı Cengiz Kaptanoğlu’nun gemi inşaa ve denizcilik sektörüne ilişkin değerlendirmeleri şöyle; Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük önder Atatürk, “Denizciliği Türkün Milli Ülküsü” olarak ifade etmiş, “Kabotaj Hakkı”nı getirmiş ise de, itiraf etmeliyiz ki denizciliğimiz adına 1960’lı yıllara kadar vizyon eksikliği mi dersiniz, sermaye yetersizliği mi dersiniz, ne dersek diyelim çok bir şey yapabildiğimizi söyleyemeyiz.
Bu yıllarda, planlı kalkınma dönemine giren Türkiye nihayet denizciliğin, ülkemiz için ne derece elverişli bir kalkınma modeli olduğunun farkına varmıştır.
Devletimiz, gerek kurduğu Gemi İnşa Sanayii Destekleme Fonu (GİSAD) marifetiyle düşük faizli kısa vadeli, gerekse Merkez Bankası kaynaklı orta vadeli reeskont kredilerini devreye sokarak, bir yandan ulusal gemi inşa sanayimizin oluşmasına, diğer yandan da Türk Deniz Ticaret filosunun yeni gemilerle güçlenmesine imkan sağlamıştır.
1970 yıllara geldiğimizde, Türkiye Karadeniz’i ve Akdeniz’i tekrar, ama bu kez askeri anlamda değil ticari olarak bir Türk gölü haline getirmiştir.
Yeni, dinamik ve çok sayıdaki varlığıyla Türk koster filosu, hem kabotaj hatlarımızın ihtiyacını karşılarken, hem de etrafımızdaki denizlerin ticaret yollarının vazgeçilmez unsurları haline gelmiştir.
1980’li yıllar da bir yönüyle Türk denizcileri için şanslı bir dönem olmuştur.
Denizci bir Başbakan olan Bülent Ulusu’nun destekleri, büyük ufk uyla Turgut Özal’ın vizyonu bir araya gelince, denizciliğimizin boyutları büyümüş, özellikle 2581 sayılı Kanun’la, Türkiye dünya’da söz sahibi bir denizci ülke olma yolunda büyük adımlar atmıştır.
AK Parti iktidarının işbaşına gelmesi ile, denizciliğimizde reform sayılabilecek pek çok atılımın yapıldığını biliyoruz.
Elbette dünün Başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Karadenizli kimliği, bir denizci çocuğu olması bu alanda en büyük gücümüz olmuştur.
Denizci bir Cumhurbaşkanı’mızın yanında, denizci bir başbakanın, denizci bir Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı’nın mevcudiyeti en büyük güvencemiz ve ümit kaynağımızdır.
Ancak, dünya denizciliği 2008 yılında başlayan ve halen sürmekte olan tarihimizin en uzun süreli krizini yaşamaktadır.
Navlunlar, gemilerimizin günlük sadece yakıt ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak düzeye düşmüş, Gemi inşa sanayimizden çekiç sesleri kesilmiştir.
Milli bir servet niteliği taşıyan, el emeğimizin, alın terimizin, göz nurumuzun eseri olan, sağladığı katma değer ve istihdamla Türk ekonomisinin itici güçlerinden birisi durumundaki Deniz Ticaret filomuzun ve gemi İnşa sanayimizin gözümüzün önünde eriyip gitmesine razı olamayız.
Yapılması gereken işleri, alınması gereken tedbirleri devlet ve sektör işbirliği ile düşünmek ve hayata geçirmek zorundayız.
Öncelikle, hükümetimizin de farkında olduğu, genellikle ekonomimizin tüm sektörlerinde hissedilen, sermaye yoğun denizcilik sektörümüzde ise had safhaya varan finansal dar boğazın aşılabilmesi için yeniden yapılandırma ve taze kaynak temini mutlaka ve acilen sağlanmalıdır.
Hükümetimizin iyi niyetle devreye soktuğu Kredi Garanti Fonu’nun, maalesef özel bankalarca işletilmesinden imtina edilmesi gerçeği karşısında, bu sistemin çalışabilmesi için, bir devlet bankasının devreye sokulması zaruridir.
Sektörümüzün tüm problemlerinin çözümü, denizciliğin bir devlet politikası olarak ele alınmasında ve derhal bu hayati sektörün öncelikli teşvik siteminin içerisine sokulmasında yatmaktadır.
Dünya deniz taşımacılığından ülkemizin maksimum payı alabilmesinin ve Türkiye’nin 2023 hedeflerine daha sağlam adımlarla ilerleyebilmesinin temel formülü budur.
Bir önemli sorun da yabancı bayraklı Türk gemileri. Bankalar kredi ve sigorta işlemlerinde yabancı bayraklı gemileri tercih ediyorlar ve bunu sözleşmelerine şart olarak koyuyorlar. Türk armatörlerine ait çok sayıda gemimiz, bu nedenle yabancı bayrakla çalışmak mecburiyetinde kalmaktadır. Ülkemiz için çok büyük bir değer taşıyan bu filonun, ikinci gemi sicilimizin varlığı da dikkate alınarak, gerekli imkanlar sağlanması ile milli filomuzun bir varlığı haline dönüşmesi de mümkün kılınmalıdır. Biz Türk denizcileri, yıllar boyu her türlü fedakarlığa katlanarak, ülkemizin bir deniz ülkesi, milletimizin denizci bir millet olması için çok şeyler yaptık. Bu mücadelemizde, Allah razı olsun ki, devletimiz her zaman yanımızda olmuştur. Denizcilik sektörünün bu yüksek ideallerden beslendiğini, tüm zorlukları aşarak, Türk ve dünya ekonomisinde arzu edilen ve layık olduğu yeri alacağını ifade etmek isterim.”