Gelişmişlik ve kalkınmanın sürdürülebilirliğine ilave 2023 yılında ekonomiden beklentiler
İçinde bulunduğumuz haftada 2022 yılını yavaş yavaş kapatmaya başlıyoruz. 2023 yılı ile ilgili beklentiler ise ekonominin tüm kesimleri tarafından öngörülmeye çalışılırken birkaç konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Bunların başında 2023’ün özellikle seçim yılı olacağını da düşünerek ülkemizi gelir düzeyi yüksek seviyelere çıkaracak bir yol haritası belirlemek son derece elzem. Bu konuda siyaset hiç şüphesiz alternatifler çıkaracaktır. Ancak burada, uluslararası alanda herkesçe kabul gören bir referanstan bahsetmekte yarar var. Burada Birleşmiş Milletler’in ‘Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı referans alabiliriz.
Sürdürülebilir kalkınma yapısal bir sorun olmaktan çıkarılabilir
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nı gösteren aşağıdaki fotoğrafta, 17 başlık ile ülkemiz için nelerin temel hedefler olarak alınacağını görebiliriz. Bu konuda tüm partilerin ortak mutabakatını sağlamak, sürdürülebilir kalkınmanın Türkiye için yapısal bir sorun olmaktan çıkarılmasında bir dönüm noktası da olacaktır. Her kriter için yıllık hedefler verilerek, yapılacak dönüşüm Türkiye’yi gelişmiş ülkeler seviyesine çekecektir. Bu konuda kamuoyu oluşturmak ve seçmen nezdinde siyasetten bu başlıklar düzeyinde aksiyon talep etmek, sürecin hayata geçirilmesi bakımından stratejik önem taşıyor. İlerleyen günlerde, buradaki başlıkları ayrı ayrı sizlerle değerlendireceğim (Tablo 1)...
Türkiye’de sosyal devletin yansıması
Öte yandan, TÜİK’in son açıkladığı verilerden olan ‘Sosyal Koruma İstatistiklerine’ göre 2021 yılında ülkemizde 775 milyar 401 milyon TL ödeme yapıldığı görülüyor. Bu yardımdan en büyük payı yüzde 45 ile emekli/yaşlı kesiminin aldığı anlaşılıyor (Tablo 2).
Belki de esas vurgulanacak değer ise bu yardımların kaç kişiye yönelik olduğuyla ilgili. Burada karşımıza 15 milyon 362 bin kişi çıkıyor. Söz konusu rakam, ülkemizde ekonominin gelir dağılımı tarafının zaaf kısmını göstermesi açısından kayda değer bir veri anlamına geliyor. Burada odaklanılması gereken esas konu, yardım alan kişi sayısının azaltılmasıyla ilgili olmalı. İşte bu da gelir adaleti ile sağlanabilir. Çünkü Türkiye’de emekliliğin bir kariyer planı olarak ele alınması gerekiyor. Hayat standartlarını koruyabilecek seviyede gelir sahibi olmak ise kariyer planlamasının önünü açar. İşte bunu sağlamak istiyorsak gelir adaletini toplumun tüm paydaşlarını gözetecek şekilde dizayn etmeliyiz (Tablo 3).
Fırsat ve tehditlere bakmak
2023 yılına girerken bugünkü konjonktürü değerlendirmek adına aşağıda fırsat ve tehdit olarak koşulları aşağıda sizlerle paylaşıyorum:
26 Aralık 2002 itibarıyla ekonomide ulusal ve uluslararası fırsat ve tehditler:
FIRSATLAR:
- Rusya-Ukrayna krizinin sermaye girişine neden olması.
- Euro/dolar paritesinin beklenti dışı artış trendinin başlaması. 2023 yılında daha da artacak.
- Büyüme beklentisinin ve iç piyasa dinamiğinin görece devam etmesi.
- Global stratejide Türkiye’nin siyası rolünün öne çıkarak, sorunla ülkelerle ilişki kurulması. Bu ülkeler arasında Mısır, BAE ve İsrail bulunuyor. Belki ileride buraya Suriye bile dahil olabilir.
- Yeni enerji hatlarında Türkiye’nin ana aktarım merkezi olması. Bu kapsamda Rusya, BAE, Suudi Arabistan ve İsrail ile ilişkiler son derece önemli.
- Emtia fiyatlarında yaşanan stabilite ve düşüş beklentisi.
- Kur kontrolünün risk algısında yarattığı iyimser bakış.
- Enflasyonda baz etkisinin 2023 yılı Mayıs ayına kadar dikkat çekecek düzeyde inecek olması.
- Gelişmiş ekonomilerin faiz artırım trendlerinde zayıflamanın başlamasına ilave 2023’ün ilk yarısına kadar da artırımın son bulacağının beklenmesi.
- ABD ve AB’de beklenen düzeyde bir resesyon beklentisinin azalması.
TEHDİTLER:
- Türkiye’nin Çin hariç tüm dünya ülkeleriyle ters para politikası uygulamasında kalması.
- AB’nin iç pazar durgunluğunun ihracatımızda yarattığı azaltıcı etkinin hissedilir düzeye gelmiş olması.
- Enerji ve altından kaynaklanan ithalatın cari açığa etkileri.
- Ekonomiyi temsil eden kurumlarda meydana gelen güven kaybı. Buna yakın zamandaki en iyi örnek, TCMB’deki negatif rezervdir.
- CDS ve kredi derecelendirme notlarının; kredi maliyetlerindeki olumsuz etkisini koruyor olması.
- TCMB’nin büyüme öncelikli ve seçime yönelik politikalarının enflasyonu sadece baz etkisine emanet etmesi ve politika faizini yüzde 9’a çekmiş olması.
- Baz etkisine rağmen kronik enflasyon sarmalına girmiş olmamız.
- Reel sektörün krediye ulaşmakta yaşadığı zorluklar.
- Türk bankacılık sektörünün artan faiz riskinin menkulleştirilmek zorunda kalması.
- Artan kur kontrolü uygulamaları ile oluşan döviz baskısı.
- Ekonomide yavaşlama beklentilerinin iç ve dış talep yönlü olarak güçlenmesi.
- Seçimin önümüzdeki aylar itibarıyla ekonominin önüne geçecek olması.
- Olası iktidar değişimi ve ekonomi politika değişiminin bugünkü kararların olumsuz etkilerini görünür hale getirmesi. 2023 yılını öngörürken dikkate alınması gereken parametrelere de bakacak olursak:
- Finansman koşullarındaki zorluk
- Global resesyon riski
- Emtia fiyat baskıları
- Geopolitik gerilimler
- İklim koşulları
- Yurt içi seçim sonuçlarının mevcut ekonomik politikalara etkisi
Sonuç olarak gelişmişlik kalkınmaya dönüşen gelir dağılımının sağlandığı toplumlarda sürdürülebilir olacaktır.
2023 yılına baktığımızda da iki ayrı resim karşımıza çıkmaktadır. 2023 yılının ilk yarısı yurt içi piyasaların güçlü, dış piyasaların zayıf, ikinci yarı ise yurt içi piyasaların zayıfladığı dış piyasaların görece güçlendiği bir resmi karşımıza çıkarıyor.
Buradan bütün DÜNYA okurlarının yeni yılını şimdiden kutluyorum.