Gelişmişler ile gelişenlerin çıkarları çatışıyor!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Yaklaşık iki yıldır küresel düzeyde kırılganlığın arttığı bir dönemden geçiyoruz. Geçmişte gelişmiş sıfatını kazanmış ekonomiler ile istisna sayılabilecek bazıları dışındaki gelişen ekonomilerin yolları ayrışıyor; çıkarların çatışmaya başladığını, böyle gelmiş olsa da böyle devam edemeyeceğini kimse dile getirmek istemiyor! ABD kökenli korumacı arayışlar ile yine aynı merkezli para politikasına ilişkin eylem ve söylemlerin, gelişen ekonomiler üzerindeki olumsuz etkisi başka türlü tanımlanabilir mi? 

Arap Baharı sürecinde gelişenlerin dünya ekonomisinin lokomotifi olamayacağı net bir şekilde anlaşıldı, fakat herkesin duyup anlayabileceği şekilde ifade edilmesinden kaçınıldı. Sermaye hareketleri buna bağlı olarak ivme kaybetti, sürdürülebilir olmayan eğilimler etabında yeni bir dönem başladı: gelişmiş olanların durgunluktan çıkmaya başladığına ilişkin herhangi bir sinyalin olmadığı ve belirsizliğin arttığı koşullarda gelişenlerdeki büyüme yerini durgunlaşmaya bıraktı. Küresel sorunlara uzlaşıya dayalı küresel çözüm üretilemediği için oyun kurucular başlarının çaresine bakmak zorunda olduklarını gördü; gelişenleri uyandırmaktan kaçındı! Jeopolitik gelişmeler ve diğer yapay gündemler, çoğunluk açısından ne olup bittiğinin anlaşılmasını engelledi!

Bir yandan tercihli ticaret ve yatırım başlığı altında, Trans-Atlantik ve Trans-Pasifik isimli korumacı arayışlar devreye sokuldu. Diğer yandan ABD Merkez Bankası, 2013 yılı Mayıs ayında parasal genişlemeyi sonlandırma ve normalleşme takvimi ile tetiği çekti. Çoğu gelişen ekonomi için, hareket yeteneklerini giderek daraltacak çok zorlu bir dönem sahne almaya başladı: ilk bir yılda ABD Hazine faizleri ve kendi risk primlerindeki yükselişle ve büyüyen korkularla yatıp kalkmak zorunda kalan gelişenler, ikinci yılda paralarının değer kaybına ve yaratacağı olumsuzluklara çözüm üretemedi! Mağdur durumuna düşürülen söz konusu ekonomiler, itilip kakılarak meçhule doğru yönlendiriliyor! Riskten kaçınma eğilimi güçlendikçe küresel ticaret hacmi daralıyor; emtia, sermaye ve döviz piyasaları giderek olumsuzlaşan baskılar altında bunalıyor! 

Ne yardan ne de serden vazgeçemeyen gelişenlerin etkili ve yetkili kesimleri, ne yapacağını bilemiyor; hesapsızca direnmeye çalışıyor! Sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarmaya abone olan ve kısa vadeli bakış açısının esareti altına girenlerden daha fazlasını beklemekte pek mümkün olamıyor! Maddi bağımlılıklar ve zihinsel teslimiyet, büyüyen çıkar çatışmasının algılanabilmesini engelliyor! Sistemik kırılganlık arttıkça, gelişenler kendi bünyelerinde yeni bir kutuplaşma ile tanışmak ve gerçekler ile yüzleşmek zorunda kalacak gibi görünüyor: küreselleşme denilen kuralsızlıktan yana olanlar ve çok geç olmadan kendi başının çaresine bakmak üzere bu duruma karşı çıkanlar!

Geleceğimiz üzerinde belirleyici olmaya aday olan bu kutuplaşma, şimdilik Meclis’te temsil edilen siyasi partilerin seçim beyannamelerinde yer alamıyor! Büyüyen ve istikrarsızlığı arttırmaya başlayan bu çıkar çatışmaları, gelişmelerin kontrolden çıkmasının ve olası erken seçimlerin sebeplerinden biri olabilir! 

Dolar faizinin yükselişine ilişkin söylemler, gelişen ekonomileri vuruyor; ya risk primleri artıyor ve veya paraları yıkıcı olabilecek şekilde değer kaybetmeye başlıyor. Bu durum gelişen ekonomilerde, hem para otoritesinin ve hem de siyasi iradenin hareket yeteneğini önemli ölçüde daraltıyor; yaşanmakta olan durgunlaşma sürecinin bunalıma dönüşmesi olasılığını güçlendiriyor. Tavsiye edilen önce enflasyon ve yapısal reform söylemi, gerçeği gizlemek ve gelişenleri oyalayarak algılarını zayıflatmaktan başka bir işe yaramayabilir! Zira gelişenlerden çok ABD’nin kendi başının çaresine bakabilmesini destekliyor, mağdurların başının çaresine bakma iradesini baskılıyor ve teslimiyetin devamlılığını hedefliyor! 

Gelişmeler tümü ile kontrolden çıkıp ortalık karıştıktan sonra, aldatıldık demek kayıpları geri getirmeyecek ve istikrarsızlığın büyümesini önleyemeyecek! Genel Seçimler sonrasında, ülkemizin gündemi bu yazıda ifade etmeye çalıştığımız yönde farklılaşmaya başlayabilir!
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar