Gelişmekte olan ülkelerde yavaşlama
Küresel yatırımcıların portföy tercihlerinde 2013 yılı başından bu yana gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülke hisse senetlerine bir geçiş görülüyor. Sene başından bu yana ABD borsasında %19,9, Euro bölgesinde %9,5 yükseliş görülürken, gelişmekte olan ülke borsalarında %9,5 gerileme görüldü.
Geçen hafta yayınlanan PMI verileri küresel portföylerde gelişmekte olan piyasalar aleyhine yaşanan değişimin arkasındaki temel gerekçelerden birisinin ekonomik büyümedeki yavaşlama olduğunu bir kez daha gösterdi.
Temmuz ayı küresel PMI verisi Haziran’a göre 0,9 puan artarak 52,1’e yükseldi. Dünya ekonomisindeki canlanma ağırlıklı olarak ABD ve Avrupa ekonomilerinden kaynaklandı. ABD ISM verisi 55,4 ile son iki yılın en yüksek seviyesine çıkararak Wall Street’teki kırılan rekorların arkasını doldurdu.
Euro bölgesi sanayi PMI rakamı 48,8’den 50,3’e yükseldi. 2011 Temmuz’undan beri ilk defa 50 seviyesinin üzerine yükselen PMI rakamları Euro bölgesinin durgunluktan çıkmaya başladığına işaret ediyor.
Gelişmekte olan ülkelerdeki yavaşlama Temmuz ayında da devam etti. Temmuz ayı PMI rakamları 49,4 ile son dört yılın en düşük seviyesine geriledi. Gelişmekte olan ülkelerde son aylardaki sert yavaşlamada uygulanmakta olan sıkılaştırıcı ekonomi politikaları etkili oldu.
Verilerdeki gerilemede Asya önden gidiyor. Çin PMI rakamı 47,7 arka arkaya dördüncü kez geriledi. Diğer büyük gelişmekte olan ülkeler de -Hindistan (50,1), Taywan (48,6), Kore (47,2) – parlak bir tablo çizmiyor.
EMEA bölgesinde de ekonomik görünüm pek parlak değil. Temmuz ayı PMI rakamı 50,1 ile Haziran’daki 51,2’nin oldukça altında kaldı. Avrupa’daki canlanmaya duyarlı Polonya, Çekoslavakya, Macaristan ve Polonya yükselirken bölgedeki gerilemede iki ağır topun Rusya ve Türkiye’nin yavaşlaması etkili oldu.
Rusya’nın PMI verisi 51,7’den 49,2’ye gelerek son 43 ayın en düşük seviyesine geriledi. Türkiye’nin PMI verisi 51,2’den 49,8’e düşerek son 12 ayın en düşük seviyesine geriledi.
Açıklanan veriler gelişmekte olan ülke merkez bankalarının zorlu bir denge ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Ekonomik büyümede aşağı yönlü risklerin artması para politikasının gevşek tutulmaya devam edilmesini gerektiriyor.
Ancak gelişmekte olan ülkelere yönelik risk iştahının düşük olduğu bir ortamda faizlerin düşük tutulması yerel paraları daha da zayıflatarak fiyat istikrarını ve finansal istikrarı tehdit edecek.