Gelişmekte olan ekonomilerin durgunlaşması yıkıcı olabilir!...

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Son on yılda gelişmiş ekonomileri rahatsız eden, olumsuz seçenekler arasında kısa vade açısından en az olumsuzunu seçmek ve kendi insanlarının güven kaybını ötelemek zorunda bırakan eğilimler önümüzdeki dönemde gelişmekte olanları da etkileyecek. Durgunluğun derinleşmesini önlemek adına sorunların ağırlaşmasına göz yumulması, fiyat hadlerinin hiç istenmeyen yönde gelişmesine mecburen izin verilmesi, yoksulluk sınırının altında yaşayanların sayısı artarken sorunlu kredi hacminin yeni rekorlara koşması gibi gelişmeler hem gelişmekte olanları, hem de küresel dengeleri tehdit edecek. Rekabet gücü artar veya yüksek düzeyini korur iken yaşananlar ile azalırken yaşananlar ne yazık ki bir olmuyor ve her şey dramatik bir şekilde olumsuza dönüşüyor.
Rekabet gücünün yüksek olduğu dönemlerde ekonominin sürdürülebilir şekilde büyümesi zor olmuyor, her şey iyiye gidiyor. Bütçe açık vermezken cari fazla artıyor, reel faizler makul seviyelere iniyor, menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerleri dengeli bir yükseliş sergiliyor; refah devleti kavramı bu eğilimlerle birlikte anlamını buluyor. Toplam talep artarken bunun içinde zorunlu ihtiyaç maddelerinin payı geriliyor, istihdam içinde hizmet sektörünün payı büyüyor, yapısal nedenlerle herhangi bir enflasyon baskısı yaşanmıyor. Fakat rekabet gücü azalmaya başladığında diğer tüm eğilimlerin de eninde sonunda yön değiştirmesi kaçınılmazlaşır, ancak bunu hazmetmek pek mümkün olmaz. Makroekonomik verilerin hesap yöntemini değiştirmek, beklentiler yolu ile kısa vadede piyasaları manipule etmek, parasal genişleme ile varlık değerlerinin yüksek düzeyini korumasını sağlayarak bilançoları korumaya çalışmak gibi eğilimlerden bir süre medet umulur... Bu taşıma su ile değirmen döndürmeye benzer, sorunlar oluştuğu ve ağırlaştığı için kesinlikle sürdürülebilir değildir.
Gelişmekte olan ekonomilerin, olumsuz eğilimleri öteleme konusunda gelişmiş olanların sahip olduğu yeteneğe sahip olmaması benzer olumsuzlukların yaşanması durumunda ortaya çıkacak sonucu farklılaştırır.
Net sermaye giriş veya çıkışlarının gelişmekte olan ekonomiler üzerindeki etkisi dramatiktir; yerel paranın değer kaybı, enflasyon ve faiz beklentilerinin bozulması kırılganlığı olağanüstü düzeylere çıkarabilir. Bu açıdan gelişmekte olanların durgunlaşması rekabet gücünü kaybetmeye başlaması ve reel faizlerin negatif düzeylere inmesi çok kritik bir eşiğe gelindiği anlamına gelebilir.
Küresel ölçekte talep artmaz iken bu rakam içinde zorunlu ihtiyaç maddelerinin payı artar iken diğerlerinin azalacak olması büyüyen istikrarsızlığın sebebi olarak karşımıza çıkacak. Menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerlerini yüksek tutmaya çalışmak ve zorunlu ihtiyaç maddesi fiyatlarını her türlü yöntemi kullanarak baskılamanın birikmiş maliyeti dayanılmaz boyutlara ulaşacak. Bugünlerde altını baskı altına almaya çalışanlar akıntıya karşı yüzdüğünün belki farkındadır, belki içine düştüğü çaresizlik nedeniyle böyle yapıyordur. Orta-uzun vadede nispi fiyatların talebi azalmayan veya daha az azalan ürünler lehine olacağı gerçeği sistemik kırılganlığı artıracak, güven bunalımını daha önce görülmemiş düzeylere çıkaracak. Eğer bu yönde güçlü korkular olmasa idi kimse gerçekleri görmezden gelme çabasına girmez idi!..

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar