Gelişmekte olan ekonomiler nereye koşuyor?..

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Ülkemizde son bir aylık dönemde finansal piyasalarda yaşanan eğilimlere bakarak gelişmekte olan ekonomilerde en kötünün geride kaldığına hükmetmek pek anlamlı görünmüyor. Eğer durgunlaşma yönündeki ana eğilim geçerliliğini koruyacak ise finansal cephedeki son haftalarda esen rüzgarların kalıcı olamayabileceği olusunu hiç akıldan çıkarmamak gerekiyor. Ayrıca Türkiye'nin diğer gelişmekte olan ekonomilerden olumlu yönde ayrışmasının pek mümkün olamayabileceği, fakat olumsuz yönde farklılaşma için çok sebep olduğu yönündeki gerçekler sıkıntı yaratmaya devam ediyor.

Gelişmekte olan ekonomilerdeki durgunlaşma eğilimi üçüncü yılına girdi. Söz konusu bölgelerdeki risk algılamaları hatırı sayılır ölçüde olumsuzlaştı ve son bir yıl içinde fiyatlara yansımaya başladı; olumsuzlukların birbirini beslemesi ve birikmiş sorunların ağırlaşması süreci hızlandı. Durum böyle iken sadece son bir ayda yaşanan finansal eğilimlere bakarak durgunlaşma yönlü eğilimin sona erdiğini ve bundan sonra her şeyin daha iyiye gideceğini iddia etmek pek mantıklı durmuyor. Eğer üçüncü yılına giren durgunlaşma hiç yaşanmamış olsa ve risk alma isteği yüksek düzeyini korumuş olsa bugünün gündemi çok daha farklı olabilirdi; zira emtia fiyatları gerilemez ve yükselmeye devam ederek enflasyonbaskısını tırmandırdı, faizlerin yükseliş hızını dünya tartışmak zorunda kalır ve kaostan kaçış yolları aramaya başlamış olurdu. Bugün zorlama ile gelişmekte olanların canlandırılması daha yıkıcı olabilecek benzer bir tehlikeyi hortlatmaktan başka bir işe yaramayabilir.
Gelişmiş ekonomiler açısından faiz yükselişinin veya yeni bir küresel kaosun ötelenmesi gelişmekte olan ekonomilerin durgunlaşmaya devam etmesini gerektiriyor. Söz konusu ekonomiler ise bu gerçeği reddetmek veya kabullenmek arasında bocalıyor; çıkış yolu bulamıyor. Çok büyük bir olasılıkla düşük kur, düşük faiz ve yüksek büyüme dönemi geride kaldı. Artık düşük büyüme, yüksek kur veya faiz dönemine kolay olmasa bile alışmak gerekiyor. Ciddi tasarruf açığı olan gelişmekte olan ekonomiler ise muhtemelen daha yüksek oranda sarsılacak, yeni koşullara uyum sağlamakta çok zorlanacaklar.

2000 sonrasında rüzgarı arkasına alıp, düşük kur ve faiz yanı sıra yüksek oranlı büyümeye iyice bağımlılaşan ekonomiler çok zorlanacak; eski güzel günleri bekleyip hayal kurarak günü kurtarmak pek bir işe yaramadığı gibi kayıpları büyütebilir. Son bir aylık dönemde finansal piyasalarımızda yaşanan eğilimleri yanlış yorumlamanın bedeli çok ağır olabilir; yaşanan ana eğilim değişikliği değil bir düzelmedir, geçici bir ateşkestir. Riskleri azaltmak, geleceğe yönelik stratejileri yeniden düzenlemek ve gerçekçi olmak için son bir fırsattır. Değiştiremeyeceğimizi bilidğimiz eğilim ve gerçeklere direnmeye çalışmanın bedeli ise ödenemeyecek kadar ağır olabilir… Mevcut koşullar sorunlarını büyüyerek çözmeye çalışanlara fırsat sunacak gibi görünmüyor…

 


 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar