Gelişen ülkeler için yeni bir kalkınma modeli; Piramidin en dibindeki ki

DİDEM ERYAR ÜNLÜ
DİDEM ERYAR ÜNLÜ YAKIN PLAN [email protected]

"Geleneksel kalkınma ekonomisi, insanlar tüketici olmadan önce, kişi başına düşen milli gelir düzeyini artırmayı hedefler. Oysa, son derece ucuz ürünler yaratarak, insanların modern teknolojiye ulaşımını sağlamak, ekonomik refah seviyesini yükseltmenin en iyi yolu olabilir. Coca Cola ve Marlboro dünyanın en fakir ülkelerinde bile satış yapabiliyorsa, yararlı ve ucuz ürün satan şirketler de yapabilir."

Ucuz Nano otomobillerinin üreticisi Hintli Tata Group'un piyasaya sürdüğü son ürün 22 dolara satılan su arıtıcısı. Bu arıtıcı elektrik olmadan çalışıyor; fakat her ay 6 dolarlık yeni bir filtreye ihtiyaç duyuyor.

Bu yeni ürün aslında, kirli suyun neden olduğu hastalıkları önlemesi açısından son derece insancıl ve önemli bir çabanın sonucu; fakat aynı zamanda bir o kadar da karlı bir iş. Neden mi? Dünya genelinde tam 900 milyon insan temiz suya ulaşamıyor. Bunların sadece 200 milyonu Hindistan'da. Tata bir yandan hayat kurtarırken, diğer yandan servet oluşturmaya devam ediyor.

Kazan-kazan

Dünyanın önde gelen teknoloji dergisi Wired yazarlarından David Wolman'ın bu yönde ilginç bir önerisi var. Gelişmiş ülkeler, Hindistan gibi ülkelerde yeni şirketlerin kurulmasına yönelik sermaye sağlayacaklar. Bu şirketler de fakir ülkelerde satılmak üzere yararlı ve ucuz ürünler üretecekler. Bu ürünleri kullananlar daha az fakir olacak ve sonuçta herkes kazanacak.

Yönetim gurusu C.K. Prahalad bu düşünceyi, bundan tam altı yıl önce "The Fortune at the Bottom of the Pyramid: Eradicating Poverty Through Profits" (Piramidin Dibindeki Servet: Fakirliği Karla Yok Etmek) isimli kitabında gündeme getirmişti. Bugün ise Tata gibi bazı şirketler bu düşünceyi gerçek hayatta uygulamaya başladılar.

Parafin yerine LED lamba

Bu örneklerden birisi D.light Design.  Benin'deki barış gücünde görev alan Sam Goldman, bu süreçte parafin lambaların sağlığına ne derece zarar verdiğine şahit oldu. ABD'ye geri döndüğünde, MBA kazanan Goldman kendisine tamamen farklı bir gündem belirledi: Parafin lambaları, güneş enerjisi ile çalışan ucuz LED lambalar ile değiştirmek. Bundan üç sene önce LED lamba üreten D.light'ı kurdu ve lambaları 20 dolardan satmaua başladı. Bugün gelişmekte olan ülkelerde toplam 20 bin müşterisi var. Şirket 2015 yılına kadar 50 milyon kişinin evini aydınlatmayı hedefliyor.

Küçük çiftçiler için damla sulama sistemleri

Bu yönde başarılı olan bir diğer örnek de, Global Easy Water Product. Bugün dünya genelinde nüfusun yüzde 40'ı günde 2 dolardan daha az parayla yaşıyor. Bu insanların büyük bir bölümünü kırsal kesimlerde yaşayan çiftçiler oluşturuyor. Damla sulama sistemleri, çiftçilerin masraflarını düşürerek mahsullerini artırabilir, fakat üreticiler küçük çiftlikler için damla sulama sistemleri üretmiyor. Global Easy Water Product da işte tam bu noktada devreye giriyor. 2004 yılında kurulan şirket, küçük parsellerde kullanılabilecek sulama sistemleri üretiyor. Bu sistemlerin çeyrek dönüm için fiyatı 32.50 dolar. Şirket ilk iki sene içinde, sadece Hindistan'da 250 bin adet satış gerçekleştirdi.

Geleneksel kalkınma ekonomisinden çok farklı

Tuck School of Business profesörlerinden Vijay Govindarayan Wired dergisine yaptığı açıklamada, "Geleneksel kalkınma ekonomisi, insanlar tüketici olmadan önce, kişi başına düşen milli gelir düzeyini artırmayı hedefler" diyor. Oysa, yeni bakış açısı bu görüşü tersine çeviriyor. Son derece ucuz ürünler yaratarak, insanların modern teknolojiye ulaşımını sağlamak, ekonomik refah seviyesini yükseltmenin en iyi yolu olabilir. Girişimciler arasındaki yarış, uzun süredir beklemekte olan bu insanları harekete geçirebilmekle ilgili. "Coca Cola ve Marlboro dünyanın en fakir ülkelerinde bile satış yapabiliyorsa, yararlı ve ucuz ürün satan şirketler de yapabilir" diyen David Wolman, yine de geçimini zor sağlayan bir çiftçiye satış yapmanın zor bir süreç olduğunu da kabul ediyor.

Tutumlu mühendislik

Wolman bu durumu şu şekilde ifade ediyor: "Geleneksel piyasalarda faaliyet gösteren şirketler, bir ürün tasarlarlar, bu ürünün masrafları ortaya konar ve sonuçta kar bırakan bir fiyat belirlenir. Tabii ki bu yaklaşım için, bir pazarınız olması gerekir. Burundi'de iş yaptığınızda ise, havadan müşteri bulmanız gerekir. Bunu yapabilmek için, ilk başta hiçe yakın bir fiyat belirlemek zorundasınız. Daha sonra, belirlediğiniz hiçe yakın fiyattan daha da ucuza üretebileceğiniz bir ürün tasarlamanız gerekir. Çünkü şirketler, Govindarayan'ın 'tutumlu mühendislik' adı verdiği bu yaklaşımla piramidin en dibindeki kitlelere ulaşabilirler."

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar