Gelirler arttıkça borçlar da artıyor!
Geçen hafta Deloitte Avrupa ve dünyanın en zenginlerinin yer aldığı Money League (Para Ligi) raporunu 17. kez düzenledi. Her sene olduğu gibi yine beş büyük ligin domine ettiği bir tabloydu karşımıza çıkan. Ancak, bu seneki Para Ligi Raporu’nu farklı kılan bir özellik vardı ki, o da bu Lig’e iki Türk takımının Galatasaray ve Fenerbahçe’nin de girmiş olmasıydı.
Zenginler Ligi’ni yine beş büyük lig domine ediyor
Deloitte’un Para Ligi aslında bir zenginler kulübü. Buraya girebilmek için minimum yılık 120 milyon euro bir gelir yaratabilmek gerekiyor. Doğal olarak, böylesi bir gelir elde edebilmek için de sahip olacağınız bütçe büyüklüğünüz de en az 150 milyon eurodan başlıyor. Hal böyle olunca, Avrupa’nın ancak zengin liglerinden takımlar bu listeye girebiliyor. Nitekim, listeye bakıldığında, İngiliz Premier Lig’den altı, Alman Bundesliga ve İtalyan Serie-A’dan dörder kulüp, ispanya’dan üç kulüp, Ülkemizden iki ve Fransa’dan bir kulüp bu lige girmiş durumda.
Bu seneki tabloyu ilginç kılan iki temel özelik var: İlki, futbolun periferisi bir ülkeden, yani Türkiye’den iki takımın bu ligde yer alması. İkincisi ise, yarattığı yılık 1.1 milyar euroluk geliriyle Avrupa’nın beşinci büyük ligi konumundaki Fransız Lig 1’den sadece bir takımın (Paris Saint Germain) bu Lig’de kendisine yer bulması…
19,4 milyar euroya büyüklüğündeki Avrupa futbol pastasının yüzde 47’sini üreten beş büyük ligden bu listeye giren 18 takımın toplam gelirleri 5.1 milyar euroya (Avrupa futbol pastasının yüzde 26’sına) ulaşıyor. Bizim takımlarımızın gelirleri de eklendiğinde de, bu oran yüzde 27’e çıkıyor. Bunun anlamı kısaca şu: Avrupa’da ve Dünya’da futbolu sportif anlamda domine eden ligler, aynı zamanda futbolu iktisadi ve mali olarak ta domine ediyorlar.
Avrupa’nın dev kulüpleri sıralama dışında kaldı!
Para Ligi’nde en zengin (Créme de la créme) 20 kulübün dışında yer alan ve sıralama dışı tutulan diğer 10 takım daha var ki, bunların içinde Stuttgart, New Castle United, Ajax, Benfica, Lazio, O.Marsilya, Napoli Corinthias gibi dev takımlar bulunuyor. Bu takımların toplam gelirleri de 1.1 milyar euroya ulaşıyor.
20 kulübün toplam gelirleri %8 arttı
Bu sıralamadaki kulüplerin gelirleri bir önceki yıla göre yüzde sekiz artarak, 5.4 milyar euroya yükseldi. Bu artışın getirdiği bir başka önemli nokta da, bu raporun ilk düzenlenmeye başlandığı 1996-97 yılında sadece 100 milyon euronun üzerinde geliri olan tek kulüp (Manchester United) varken, bu sene Para Ligi’nde yer alan 20 kulüp ve sıralama dışı tutulan diğer 10 kulüp de dahil olmak üzere 30 kulübün yılık gelirleri 100 milyon euro sınırını aştı.
Para Ligi’nin tartışmasız lideri Real Madrid
Aralıksız sekiz senedir Para Ligi’nin lideri 500 milyon euroyu geçen yıllık geliriyle Real Madrid. Real Madrid’in geliri 518.9 milyon euroya ulaşırken, ikinci sırada La Liga’daki en büyük rakibi Barcelona 482.6 milyon euroluk geliriyle yer alıyor. Bu senenin iktisadi ve mali olarak en başarılı kulüplerinden birisi olan Bayern Münih Para Ligi’nde de tırmanmaya devam ediyor. 431,2 milyon euroluk geliriyle 3. Sırada bulunan Bayern aynı zamanda Avrupa’nın en fazla ticari gelir elde eden ikinci kulübü. (Aslında, Katarlı yatırım fonunun PSG ile yaptığı hülleli sponsorluk sözleşmesi dikkate alınmazsa, B.Münih Avrupa’nın gerçek anlamda en fazla ticari gelir elde eden kulübü konumunda). Bayern Münih her maçından 4.3 milyon euro gelir elde ederken, diğer taraftan sıfır borçlanmayla giden istisnai bir kulüp. Sir Alex Ferguson’dan sonra bir türlü belini doğrultamayan, Premier Lig’de şampiyonluk potasından ve Şampiyonlar Ligi sıralamasından uzaklaşan Manchester United ise, Para Ligi’nde de irtifa kaybetmeye devam ediyor. Geçen seneye göre bir sıra gerileyerek dördüncü sıraya inen Manchester United’ın sportif başarısızlığı, iktisadi ve mali performansta da geride kalmasına yol açmış görünüyor.
Gelirlerle beraber borçlanma da arttı!
Deloitte’un Para Ligi sıralaması sadece gelirleri esas alan bir yapıya sahip. Ne var ki, kulüpler bu gelirlere ulaşırken, çok önemli giderlere katlanıyorlar. Genel olarak kulüplerin giderleri, gelirlerini karşılamadığı için kulüpler çoğu zaman önemli borçlanmaya yöneliyorlar. Bu borçlanma bazen yönetilemez noktaya ulaşabiliyor.
Kulüplerin gelirleri aritmetik, giderleri ise geometrik artıyor. Bu nedenle gelirler, giderleri karşılamakta yetersiz kaldığı için çoğu kulüp borçlanmak zorunda kalıyor.
Bu bağlamda konuya bakıldığında, Avrupa’nın en zengin kulüpleri olarak lanse edilen Deloitte Para Ligi kulüplerinin, aynı zamanda Dünyanın en borçlu kulüpleri olduğunu görüyoruz. Nitekim, tablodan da görülebileceği üzere, Para Ligi’ndeki 20 kulübün toplam borçları 5.2 milyar euroya ulaşmış durumda. Yine, bu kulüplerin yer aldığı ligler Avrupa’nın en borçlu ligleri konumunda.
Para Ligi’nde gelirleri toplamı 1 milyar euro olan 2 İspanyol kulübünün borçları 1.2 milyar euroya ulaşmış durumda. Yine İngiliz kulüplerinin durumu tam anlamıyla felaket… Manchester United’ın, Chelsea’nin, Arsenal’ın, Liverpool’un borçları toplam gelirlerinin iki katına ulaşmış vaziyette. Bu sürdürülebilir ve yönetilebilir bir durum olmaktan çıkmış durumda. Bu kulüpler aynı zamanda net borçlu kulüpler olarak karşımıza çıkıyor. Yani, sahip oldukları para ve benzeri hazır değerleri toplamı, mevcut kısa ve uzun vadeli borçlarını karşılamaya yetmiyor.
Para Ligi’nde yer alan 20 kulüptensadece 10 kulübün gelirleri, borçlarının üzerinde görünüyor
Gelirin üzerinde borçlu bir finansal yapı, sağlıklı olmayan mali bir durumu ifade ediyor. Bu durum, kulüplerin borçlanmalarının giderek kronikleşmesine, kulüplerin karlılıklarını erozyona uğramasına, zarar etmelerine neden oluyor. Bu olumsuz durumun süreklilik kazanması, süreç içinde kulüplerin mali yapılarının zayıflamasını, özkaynaklarının erimesini ve buna bağlı olarak ta sportif performansın düşmesini beraberinde getiriyor. Bir süre sonra kulüp yükümlülüklerinin yerine getirmekte zorlandığı için sportif rekabette geride kalmaya başlıyor.
Peki, nasıl oluyor da, o zaman bu kulüpler hem sportif, hem de iktisadi/mali anlamda futbolu domine edebiliyorlar? Bu sorunun yanıtı futbolun irrasyonel ve paradoksal yapısında gizli. Futbol ekonomisi ne yazık ki, hep söylediğimiz gibi gelirleri arttıkça, zararları artan, verimlilik ve maliyet minimizasyonu gibi rasyonel hesapların yapılamadığı bir sektör. Futbol ekonomisinin dinamikleri, reel iktisatta olduğu gibi rasyonel çalışmıyor. Bu nedenle, Kutlu Merih futbolu, “irrasyonel, asimetrik ve inelastik” bir sektör olarak değerlendiriyor.
Finansal Fair Play bu kulüplere çalışır mı?
Yukarıdaki tabloya göre bir iki takım dışında UEFA Finansal Fair Play kurallarına uyum sağlayabilecek ve UEFA lisansı alabilecektakım görünmüyor. Geçen senenin UEFA Avrupa Ligi şampiyonu Chelsea, 2013 yılını 60 milyon euro zararla kapattı. (Bu tutar, UEFA’nın 2014-15 sezonu için öngördüğü 45 milyon euro kabul edilebilir zararın üzerinde.) Aynı Chelsea’ye Roman Abramovich, 2003’ten bu yana 10 yılda 845 milyon sterlin aktarmış durumda (UEFA FFP’e göre futbol dışı fonların 2014-15 sezonuna kadar kaynağına, yani Abramovich’e iade edilmesi gerekiyor). Chelsea’de şu anda oyunculara ödenen ücret ve maaşlar toplamı %90’a ulaşmış vaziyette. (UEFA FFP’ye göre oyunculara bir yıl içinde ödenen ücret ve maaşlar toplamı, toplam gelirin yüzde yetmişini geçemez) Sadece bir kulüp, yani Chelsea örneği bile UEFA’nın Finansal Fair Play uygulamasını bu kulüplere çalıştırıp çalıştıramayacağını ortaya koyacak.
Sonuç
Deloitte’un Para Ligi sıralaması kulüpleri sadecegelirlerine göre sıraladığı için ne yazık ki, bize tüm gerçekleri göstermiyor. Aksine, çok gelire sahip kulübün ekonomisinin de sağlıklı olduğu gibi bir illüzyona neden oluyor. Oysa, bu gelirlerin yanına, kulüplerin borçları, operasyonel karlılıkları, ücret, maaş ve gelir rasyosu gibi göstergeler de eklense, bu çalışma gerçekten çok yararlı ve yol gösterici bir çalışma olacak.
Diğer taraftan eksikliklerine karşın, bu listede yer almak bir futbol kulübü için çok büyük bir motivasyon kaynağı da olabiliyor. Çünkü, elit kulüp olabilmenin yolu, ne yazık ki, bugün Para Ligi’nden geçiyor. Futbolun sağlıklı geleceği için bu algıyı kırmak gerekiyor.
Bu listeye girebilmek kadar, bu listede kalıcı olabilmek de çok önemli. Bu listeye girip iflas eden, küme düşen, silinip giden kulüpler de bulunuyor.
Bu lige giren kulüplerimizi buradan tebrik ediyoruz. Ezeli rekabeti Para Ligi’ne de taşıdıkları için ayrıca teşekkür de etmek gerekiyor. Sağlıklı ve sürdürülebilir bir mali yapı içinde burada kalıcı olmalarını diliyoruz.
Ezeli rekabeti Para Ligi’ne de taşıdılar
Süper Lig’deki ezeli rekabeti para Ligi’ne de taşıyan Galatasaray ve Fenerbahçe, 2012-13 sezonunda gelirlerini bir önceki yıla göre önemli ölçüde artırarak, Avrupalı birçok futbol devini geride bırakıp bu sıralamada kendilerine yer buldular.
Geçen yıl 129.7 milyon euroluk geliriyle 2011-12 sezonda 19. sıradan ilk defa Para Ligi’ne giren Galatasaray, 2012-13 sezonunda gelirlerini euro bazında %21 artırarak, 157 milyon euro gelire ulaştı. Bu sayede üç sıra birden yükselip 16. sıraya yerleşti. Sarı Kırmızılı kulüp bir yandan, bugüne kadar bu lige giren en yüksek gelire sahip ilk Türk takımı olurken, diğer taraftan da üst üste ikinci kez bu ligde yer alma başarısı gösteren ilk Türk kulüp oldu.
Fenerbahçe ise 2007/2008 sezonu sonrası düzenlenen 2009 Para Ligi sıralamasına ilk defa bu lige giren Türk takımı unvanını elde etmişti. Sarı Lacivertliler bu kez de, 2012-2013 sezonunda 126.4 milyon euroluk gelirleriyle 18. Sıradan zenginler kulübüne girme başarısı gösterdi.
Takımlarımızın gelirlerine baktığımızda, Galatasaray’ın 69.7 milyon euro ticari gelir elde ederken, 51,9 milyon euro yayın geliri ve 35.4 milyon euro da maç günü ve gişe geliri elde ettiğini görüyoruz.
Fenerbahçe ise geçen yıl 55,7 milyon euro ticari gelir, 43 milyon euro yayın geliri ve 27.7 milyon euro da maç günü geliri elde etti.
Galatasaray’ın geçen sezon Süper Ligi şampiyon tamamlayarak, havuzdan en fazla geliri almasının yanı sıra, Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale kalma başarısı göstererek UEFA’dan elde ettiği gelirleri daha da artırması ve yeni imzalanan sponsorluk sözleşmeleriyle birlikte ticari gelirlerini yükseltmesi, Galatasaray’ı Para Ligi’nde 16. Sıraya taşıdı. Tabi ki, bu başarıda şüphesiz en önemli faktörlerin başında, koltuk başına yarattığı gelirle Süper Lig’de ilk sıraya yükselen, 43 bin kişilik seyirci ortalamasıyla Avrupa’nın çoğu kulübünü geride bırakan Avrupa’nın elit statlarından TT Arena’nın da çok büyük rolü bulunuyor.
Fenerbahçe’yi Para Ligi’ne ikinci kez sokan ögelerin başında ise, Avrupa Ligi’nde oynadığı yarı final performansı, 40 bin kişiye ulaşan seyirci ortalamasıyla artan maç günü geliri ve naklen yayın gelirlerindeki artış geliyor.