Gelir eşitsizliği kutuplaşmayı artırır

Orhan AKIŞIK
Orhan AKIŞIK KÜRESEL PERSPEKTİF [email protected]

DÜNYA’nın haberine göre, Türkiye 34 OECD ülkesi arasında Meksika ve Şili’den sonra, gelir eşitsizliğinin en kötü olduğu üçüncü ülke. TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer’in, gelir bölüşümündeki bozulmanın sadece büyümeyle giderilmeyeceği şeklindeki açıklaması doğrudur. Zira, gelir eşitsizliği üretimden ziyade bir bölüşüm sorunu. Dolayısıyla, gelirin adil olarak paylaşımını sağlayacak düzenlemeler olmadan, gelir bölüşümündeki bozulmanın önüne geçmek olanaksız. Son yıllarda gelir eşitsizliğinin bu kadar çok gündeme gelmesinin nedenleri ise çeşitli. Kutuplaşmaya yol açan tek faktör toplumsal katmanlar arasındaki siyasi görüş farklılıklarının keskinleşmesi değil; gelir bölüşümündeki bozulma da, zengin ve fakir kesimler arasındaki kutuplaşmayı artırarak yatırımlar ve ekonomik büyümeyi yavaşlatıyor. 

***
Gelir bölüşümünü etkileyen faktörler arasında; enflasyon oranı, nüfus artış hızı, küreselleşme, ekonomik krizler ve kayıt dışı ekonominin yanısıra, teknolojik gelişme, ülkenin dış borç yükü, sosyal karmaşa içinde olup olmaması var. Çalışmalar, gelir eşitsizliğinin olmadığı toplumlarda siyasi istikrarsızlığın arttığını gösteriyor. Siyasi istikrarsızlık yatırımları azaltarak büyümeyi yavaşlatıyor. Öte yandan, zenginleşen orta sınıf siyasi istikrarı artıran, çatışmaları önleyen, büyümenin sürekliliğini sağlayan önemli faktörlerden biri. Bunun karşısında yer alan görüş ise daha eski. Ünlü İngiliz iktisatçısı Nicholas Kaldor’a atfen “Kaldorcu görüş” olarak da bilinen bu yaklaşıma göre, sermaye birikiminin artması, gelirin tasarruf oranı nispeten yüksek olan zenginler lehine yeniden bölüşümüne bağlı. Ancak, Kaldorcu görüşün günümüzde artık eskisi gibi savunanı pek yok. 

***
Toplumsal çıkar çatışmaları nedeniyle kolay ulaşılacak bir hedef olmasa da, Türkiye’nin amacı, yaşam kalitesini yükselten, insanların refahını artıracak kalitatif olguları dikkate alan bir büyüme modelini hayata geçirmek olmalıdır. Farklı ekonomik ve sosyal parametrelere bağlı olan gelir dağılımının iyileştirilmesi kapsamlı ekonomik ve sosyal politikaların hayata geçirilmesini gerektiriyor. Vergi reformu bunlardan biridir. Vergiyi tabana yayan; vergi kayıp ve kaçaklarını önleyen, çok kazananın çok vergi ödemesine dayalı bir vergi reformu yapılmadan büyümenin sürekliliğini sağlamak olanaksız görünüyor. Vergi alanında yapılacak düzenlemeler dışında çalışanların eğitim düzeyini artıracak; bilgi ve becerilerini etkin biçimde kullanmalarını sağlayacak eğitim programlarının uygulanması da gelir bölüşümünün iyileştirilmesine katkı yapacak düzenlemeler arasındadır. Bunun dışında sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması, sendikal hak ve özgürlüklere getirilen kısıtlamaların kaldırılması uzun dönemde gelir eşitsizliği ve yoksulluk sorununun çözümüne katkı yapacak başlıca önlemlerdir.

***
İktisadi büyümenin nihai amacı toplumun maddi anlamda refahını arttırmaktır. Büyüme iktisadi bir olgu olmasına karşılık, büyümenin sağladığı gelir artışının toplum katmanları arasındaki dağıtımı iktisadi olmanın ötesinde sosyal ve siyasi boyutları olan bir olgu. Çok geriye gitmeye gerek yok; 2008 Resesyonu’ndan önceki dönemlerde gelir dağılımının iyileştirilmesi yönündeki talep ve düşünceler şimdiki gibi hiç gündemde değildi. Resesyon ve beraberinde getirdiği işsizlik ve fakirleşme, 1980’li yıllardan bu yana uygulamada olan neoliberal politikaların hükümetlerden başlayarak sivil ve resmi toplum örgütleri tarafından sorgulanmasına da yol açmıştır. Eskiden olduğu gibi, ülkelerin kişi başına gayrisafi yurtiçi hasılalarını arttırmaları, yani ekonomik büyüme zenginleşmek için yeterli değil. Ekonomik büyümenin kalitatif yanını ilgilendirilen gelir dağılımının iyileştirilmesi, sürdürülebilir ekonomik büyüme için gerekli. Zenginleşmenin ve refahı tabana yaymanın yolu, gelirin bireyler arasında adil dağılımından geçiyor. Siyasi istikrarın bu yönde bir iradesi olmadan gelir bölüşümünün iyileşmesi zor. 

 

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Vekalet savaşları 08 Ekim 2016
Clinton farkı 01 Ekim 2016
Sorun küreselleşmede mi? 27 Ağustos 2016