Gelir dağılımını bozan büyüme

Öner GÜNÇAVDI
Öner GÜNÇAVDI Öner GÜNÇAVDI oner.guncavdi@dunya.com

Geçtiğimiz haftadan bu yana birçok önemli ekonomik veri açıklandı. Ön­ce 2024 yılına ait büyüme rakamları ile Türkiye ekonomisinin uluslararası karşı­laştırmalarda kullanılan kişi başına gelir rakamları kamuoyuna ilan edildi.

Ekonomi yönetimi açısından %3,2 açıklanan 2024 ait ekonomik büyüme ra­kamları memnuniyetle karşılandı. Büyü­menin içeriğini göz ardı eden bu değer­lendirme sanayideki %0,5’lik büyüme oranı hiç dikkate alınmadı. Her zaman olduğu gibi bu sefer de ekonomik büyü­meye hizmet-ticaret-ve-inşaat sektörle­ri kaynaklık etmişti. Zaten baskılanan ve kontrollü bir şekilde TL’nin değerlenme­sine izin veren bir kur politikasıyla büyü­menin başka bir şekilde elde edilebilmesi mümkün görülmüyor.

Bu büyüme, çok uzun zamandır olduğu gibi kaynak üreten değil, aksine kaynak tüketen bir büyüme olarak karşımıza çık­mıştır. Bu kaynaklar ise TCMB’nin yük­sek maliyetlerle biriktirmek zorunda kal­dığı yabancı varlıklardır.

Bunun ardından 2024 yılı ortalama kur seviyesiyle hesaplanan kişi başına gelir düzeyinin de 15 bin dolara çıktığı görül­müştür. Başta Sayın Erdoğan olmak üze­re birçok AK Partili isim tarafından bu da büyük memnuniyetle karşılandı.

İlk bakışta memnuniyet verici

Ulaşılan kişi başına gelir seviyesi ilk bakışta memnuniyet verici olsa da bu denli yüksek bir gelire kimlerin sahip ol­duğu ise bir diğer tartışma konusu olarak ortaya çıkıyor. Malum olduğu gibi hesap­lanan bu kişi başı gelir, ekonomide üreti­len toplam gelirin tüm vatandaşlar ara­sından eşit bir şekilde dağıldığı varsaya­rak hesaplanan basit bir ortalama. Ancak Türkiye ekonomisindeki gerçekler bu basit varsayımın işaret ettiği koşullardan çok uzak.

Bunun için ekonomideki çok geniş bir kesime karşılık gelen asgari ücretle ça­lışanlar ile emekli gelirlerinin yıllık top­lamına bakmak yeterli. Kişi başına geli­rin hesaplandığı 2024 yılı sonu itibariy­le bakıldığında asgari ücret 22 bin 104,67 TL olarak belirlendi. Geçen yıl bu ücret 17 bin 2 TL’ydi. Hesaplamayı dönem so­nu olarak yaptığımızda bugün geçerli do­lar kuru 36,5 TL alındığında, 2025 yılın­da elde edilecek yıllık toplam asgari ücret 7 bin 267 dolara karşılık geliyor. Maalesef bu kamuoyuna açıklanan kişi başı gelir seviyesinin çok altında bir rakamdır.

Emekli maaşı kişi başı gelirin altında

Ülkemizde 2025 yılı için belirlenen en düşük emekli maaşının 14 bin 469 TL’dir. Bunun bugünkü kurdan yıllık toplam de­ğeri 4 bin 757 dolara karşılık gelmektedir. Bu da iktidar mensuplarının gözlerini ka­maştıran o 15 bin dolarlık kişi başı gelirin altındadır.

O zaman aradaki fark nerededir? Kim­lerin gelirlerine eklenmektedir?

Dahası kişi başı gelirde yaşanan her ar­tışın toplumun geneline değil de, dar bir kesimin gelirine yansımasına yarayan ciddi bir gelir dağılımı sorunuyla karşı karşıya kaldığımız anlamına gelir.

O zaman başkasının artan geliri için ben sevinmeli miyim?

Sanırım geçen hafta yaşanan o sevincin ardında yatan bu gerçek kamuoyu tarafın­dan görülemedi.

Bu gerçeği dikkate almadan büyüme ile ilgi olarak kamuoyunun tartıştığı bir di­ğer husus ise, yaşanan büyümenin “yok­sulluk yaratıcı” bir büyüme olduğu id­diasıdır. Aslında bu büyüme, süre gelen yüksek enflasyon süreci ile birlikte dü­şünüldüğünde yoksulluk arttırıcı olduğu düşünülebilir. Ama kesin olan bir şey var ki Türkiye ekonomisinde elde edilen her bir yüksek büyüme oranı ülkede var olan gelir dağılımı sorununun daha da kötü ha­le gelmesine yol açmaktadır. Dolayısıyla bu büyümeye “gelir dağılımını bozan bü­yüme” demek çok daha doğru bir nitele­me olacaktır.

Dahası bu gelir eşitsizlikleri giderilme­den kişi başı gelirlerde sağlanacak artış­lar hâlihazırda var olan gelir eşitsizlik­lerinin daha da artmasına neden olacağı için, iktidar temsilcilerinin düşündüğü­nün aksine sevinilecek bir duruma işaret etmeyecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Ticaret savaşları 10 Nisan 2025