Gelir dağılımındaki bozulma iyimser hesapları bozabilir!
Ülkemizdeki ekonomik sorunlara çözüm arar iken küresel ve bölgesel koşullardaki değişimi dikkate almak gerekir, fakat yeterli olmayabilir. Gelir dağılımında yaşanan bozulmanın, doğrudan ve dolaylı etkileri hesaba katılmaz ise öne sürülen tasarımların başarı şansı olmayabilir. Kısa vadede beklentileri yönlendirerek durumu idare etmeye çalışmak, orta vadede kırılganlığı artırmak ve riskten kaçınma eğilimini güçlendirmek dışında pek bir işe yaramayabilir.
Gelir dağılımının tehlikeli olabilecek şekilde bozulmuş olması oldukça ciddi bir sorundur ve kurallı piyasa anlayışına dayalı finansal yaklaşımlar ile çözülemez. Borç alacak zincirindeki kırılmaları sermaye kesimlerine güven vererek durdurmaya ve onarmaya odaklanmış yapısal reformlar, umulanın tam aksine sorunları iyice ağırlaştırabilir.
Kaldıraçlı pozisyonların refah etkisi gerçekleri gizlemiş olabilir
Sürdürülebilir olmayan eğilimler ile geleneksel olmayan ekonomi politikalarının ortak ürünüdür, gelir dağılımının bozulması! Faaliyet gelirleri erir ve rekabet koşulları olumsuzlaşır iken, bollaşan krediler ve faaliyet dışı gelir yaratmak üzere alınmış kaldıraçlı pozisyonların refah etkisi bir süre için gerçeklerin gizlenmesine yardım etmiş olabilir. Günün kurtarılmasına yardım eden bu kısa vadeli eğilimler ömrünü tamamladığında karşımıza çıkan gerçekler çok ürkütücü olmaya adaydır.
Daha yüksek bir yaşam standardına alışmak kolaydır; fakat buna alıştıktan sonra olması gerekene dönmek ve ayakları küçültülmüş yorgana göre uzatmak zorunda kalmak çok zor ve sancılı olur. Son yıllarda kronikleşen bir şekilde yaşamak zorunda kaldığımız kaynak sıkıntıları, hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının sinyallerini vermektedir. Paranın devir hızındaki düşüşe rağmen işsizlik ve enflasyonda gözlenen eş anlı yukarı yönlü baskılar, en kötünün geride kalmadığını anımsatan sinyaller niteliğinde olabilir.
Gelir dağılımında bozulmanın kritik eşikleri aşması, kurallı piyasa anlayışına dayalı ekonomi politikalarını etkisiz hale getirebilir ve beklenti yönetimi ile durumu idare etmek mümkün olamayabilir. Para ve maliye politikalarını sıkılaştırmaya çalışmanın veya ihtiyaca göre gevşetmenin yan tesirleri umulan faydaların çok üzerine çıkabilir. Ekonomi cephesinde istikrarsızlıkların büyümesi, siyasi ve sosyal algıları aynı yönde etkileyerek güven bunalımını derinleştirebilir.
Bütçe gelirlerinde tahsilatın hızla gerilemesi ve nakit açığının büyümesi, mali kesimde sorunlu kredi hacminin seri bir şekilde artış eğilimine girmesi, iç talebin kalıcı olacak şekilde daralma eğilimine girmesi ekonomimiz ve gelir dağılımı açısından iyi şeyler söylemiyor. Kolay borç bulabiliyorken bu türden sıkıntılar yaşanmıyordu, fakat cari açığımız uzun süredir böyle devam edilemeyeceğini haykırıyordu! Finansal eğilimlerin farklılaşması ve devamında kaynak sıkıntısının ciddileşmesi ile birlikte, hesapsızca borçlanarak geleceğimizi kısmen tüketmiş olduğumuzu anlamaya başladık!
Faliyet gelirleriyle borç ödemek ve ihtiyaçları karşılamak zorundayız
Faaliyet dışı gelir yaratan kaldıraçlı pozisyonlar ve refah etkisi artık yok ve bundan sonra da olmayacak. Gerilemesine çok uzun süredir kayıtsız kaldığımız faaliyet gelirleri ile, hem borç ödemelerini yapabilmek ve hem de ihtiyaçlarımızı karşılamaya çalışmak durumundayız. Bu zorunluluk uzun süreli durgunlaşma, işsizlik oranlarında artış ve yoksulluk sınırının altında yoğunlaşma riskleri ile tanışmak zorunda olduğumuza işaret ediyor. Bu olumsuzluklar, hesapsız yaklaşımların sonuçları niteliğindedir. Belli ki en kırılgan ekonomilerden biri olamamak ve sefil ülkeler liginde yer almamak için gerekenleri yapmamışız! Bindiğimiz dalları kesmek yarışından kaçınmayı becerememişiz! Bunların, döviz kuru ve faiz eğilimlerinin yansıması olduğunu unutmuşuz!
Gerek Eylül ayında açıklanan Yeni Ekonomi Programı ve gerek iki hafta önce açıklanan Yapısal Reform Adımları isimli tasarım, gelir dağılımında bozulmayı ve sebep olabileceği olumsuzlukları görmezden geliyor. Bizi kırılgan olarak yaftalayanların önemli bir kısmı durumun farkında! Yaşayacaklarımız konusunda yalnız kalmayacağımız da kesin; gelişen ekonomilerin önemli bir kısmı da peşimizden gelecek ve bizi yalnız bırakmayacak! İşte o zaman, çok bilen ve kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyenler de bu olumsuzlukların küresel sonuçlarından etkilenecek!