Gelir dağılımında yerimizde saymaya devam!
Veri Türkiye İstatistik Kurumu’nun resmi verisi. Dönem son on iki yıl. Toplam gelirden yüzde 5’lik grupların aldığı paya bakıyoruz, tüm gruplar adeta yerinde sayıyor, çok küçük oynamalar var. Yoksul yine yoksul, zengin yine zengin!
2006-2017 döneminde toplumun en düşük gelir grubunda bulunan yüzde 5’lik kesimin toplam gelirden aldığı payda en fazla yüzde 1’e çıkılabilmiş.
Diğer tarafta en zengin yüzde 5’lik kesimin payı bu on iki yılda yalnızca bir kere yüzde 20’nin altına inmiş. En yüksek düzeye de yüzde 22.3 ile 2017 yılında ulaşılmış.
Bu on iki yılın ortalamasını da aktaralım. 2006-2017 döneminde en yoksul yüzde 5’lik kesimin gelirden aldığı pay ortalama yüzde 0.9, en zengin yüzde 5’lik kesimin aldığı pay yüzde 20.8 olmuş. Kabaca 1’e 23’lük bir denge söz konusu.
Yani sorun son birkaç yıla özgü değil. TÜİK’in gelir ve yaşam koşulları araştırmasını açıkladığı 2006’dan beri durum çok değişmedi.
Yüzde 50=Yüzde 5!
En zengin yüzde 5’lik grubun gelirden yüzde 22.3 pay aldığını belirttik. Bu pay, neredeyse nüfusun yarısının payına eşit.
Nüfusun yarısı, gelirden yüzde 23.8 pay alabiliyor. Nüfusun yaklaşık yüzde 80’i ise gelirin ancak yarısını elde edebiliyor. Yüzde 80’in gelirden aldığı pay yüzde 52.7 düzeyinde.
Bir çarpıcı dengesizlik oranı daha aktaralım. Nüfusun yüzde 95’inin gelirden aldığı pay yüzde 77.8, nüfusun yüzde 5’inin gelirden aldığı pay ise yüzde 22.3 düzeyinde bulunuyor.
Bu durum yıllardır değişmiyor. Demek ki yıllardan beri yerimizde sayıyoruz, gelir dağılımı bozukluğunu düzeltebilme yolunda bir arpa boyu bile yol alamamışız.
Ya kayıt dışı kazançlar?
TÜİK’in bu çalışmayla ortaya koyduğu veriler, beyan edilen, gizlenmeyen, bilinen, yani yasal yollarla elde edilen gelirler dikkate alınarak hesaplanıyor, oluşturuluyor.
Bir de illegal yollarda elde edilen, kayıtlara girmeyen kazançlar var. Bu tür kazançların çok çok arttığını değerleri neredeyse milyona varan otomobillerin sayısından, değerleri milyon dolarlarla ölçülen lüks rezidansların artışından izlemek mümkün.
İşte bu tür kazançlar da hesaplamalara girse, gelir dağılımındaki çarpıklık kim bilir hangi boyutlara varır.
Yaşam koşulları da aynı
TÜİK’in dün açıkladığı gelir ve yaşam koşulları araştırmasının 2017 sonuçları da, geçmiş yıllardan farklı bir tablo koymuyor ortaya. Bu çalışmanın sonuçlardan bir özet aktaralım:
Eğitim düzeyi arttıkça yoksulluk oranı doğal olarak azalıyor. Okuryazar olmayanların yüzde 25.4’ü, yüksek öğretim mezunlarının yüzde 1.5’i yoksul.
Nüfusun yüzde 59.1'i kendine ait konutta oturuyor. Konutlarla ilgili sıkıntılar ise büyük ve yıldan yıla hiç değişmiyor.
Nüfusun yaklaşık yüzde 41'i konutunda izolasyondan dolayı ısınma sorunu yaşıyor. Daha vahimi, yüzde 37'lik grup sızdıran çatı, nemli duvarlar ve çürümüş pencere çerçevesi sorunu ile baş etmeye çalışıyor. Yüzde 23 gibi azımsanmayacak bir grup ise trafik ya da endüstrinin neden olduğu hava kirliliği, çevre kirliliği ve diğer çevresel sorunlar yaşadığını belirtiyor.
Nüfusun yüzde 69’unun konut alımı ve konut masrafları dışında taksit ödemeleri ve borçları var. Yüzde 61 evden uzakta bir haftalık tatil masraflarını karşılamaktan yoksun. Yüzde 13 de konut masraflarının hanelerine çok yük getirdiğini belirtiyor.