Gelir dağılımı sonuçları umut vermiyor

Öner GÜNÇAVDI
Öner GÜNÇAVDI Öner GÜNÇAVDI [email protected]

TÜİK en son gelir dağılımı istatistikleri­ni açıklayınca kamuoyunda bir şaşkın­lık oluştu.

Uygulanan ekonomiyi daraltıcı politika­lar ve kötüleşen ekonomik koşullara rağ­men, gelir dağılımında sınırlı miktarda da olsa, bir iyileşme olduğu görüldü.

Hatta Mehmet Şimşek bile bundan ken­dine bir ders çıkartarak, derin bir “oh” çekti.

Eh ne de olsa uygulanan ekonomik po­litikalar beklentilerin aksine gelir dağılı­mından en azından bir kötüleşmeye yol aç­mamıştı.

Ciddi bozulmalar yaşandı

TÜİK Gelir Yaşam Koşulların Anketle­rindeki gelir dağılımı ölçütleri, araştırma­nın yayımlandığı yıldan bir önceki yılın gelirleri dikkate alınarak hesaplanır. Yani 2024 yılı içinde açıklanan en son sonuç­lar, aslında geçen yılın ekonomik koşulla­rında elde edilen gelirlerle elde edilmiş so­nuçlardır. Bu detay ilgili verilerin yorum­lanması bakımından özellikle önemli. Zira 2023 yılı bir genel seçim yılıydı ve ciddi bir “seçim ekonomisi” politikası uygulan­dı. Hatta AK Parti’nin benzer uygulamala­rı yapacak kaynak bulamadığı için 2024 yı­lında yapılan mahalli seçimleri kaybettiği kamuoyunda genel kabul gördü.

En son açıklanan gelir dağılımı ölçü­tü olan Gini katsayısı bir seçim yılı olan 2023’de 0,413 olarak gerçekleşmiş. Bir ön­ceki yıl bu katsayı 0,42’ymiş. Malum, Gini katsayısı 1’e yaklaştıkça gelir dağılımında kötüleşmeye, 0’a yaklaştıkça da iyileşme­yi göstermektedir. Buna göre 2022-2023 yılları arasında gelir dağılımının 0,07 puan iyileştiği sonucuna varılabilir.

Elbette bu denli düşük bir değişim ne ka­dar anlamlıdır tartışılır. Ama en azından ekonomide uygulanan daraltıcı politikala­rın gelir dağılımında beklentilerin aksine ciddi bir bozulma yaratmamış olması da başarı olarak kabul edilebilir. Bu değişimin detaylarını mikro düzeyde veriler araştır­macıların kullanımına sunulduğunda çok daha iyi anlaşılacaktır. Ama bunun için bir­kaç ay daha beklemek gerekiyor.

Aslında benzer bir gelişmeyi bir önceki genel seçimlerin ardında da yaşamıştık. O dönemde de sosyal transferlerdeki artış­larla, asgari ücrete yapılan yüksek zam si­yasiler arasında tartışmalar yaratırken, kamuoyunda memnuniyet yaratmıştı. Bu memnuniyetin nedeni de gelir dağılımı ve­rileri açıklandığında anlaşıldı. Zira 2017 yılında 0,41 olan Gini katsayısı seçim yılı olan 2018 yılında 0,385’e düşmüş, ardın­dan 2019 yılında tekrar 0,41’e yükselmişti.

Sonuç olarak seçim ekonomisi işe yara­mıştır.

Şimdi gelelim Sayın Mehmet Şimşek’in bu sonuçların ardından yaşadığı sevince.

Türkiye hala OECD içindeki en kötü ge­lir dağılımına sahip ülkelerden biridir. Bunda hala bir değişme yok.

3 önemli düşman!

Gini katsayısının bugünkü seviyesi bile, gelir dağılımının neredeyse AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılındaki kadar bozuk olduğuna işaret etmektedir.

Bu gelir dağılımı sorunu Mehmet Şim­şek’in ekonomideki istikrar arayışlarında aradığı toplumsal desteği bulmasına mani teşkil etmektedir.

Benzer bir istikrar arayışının olduğu 1999 yılında, o günün TCMB başkanı Ga­zi Erçel’in ifade ettiği gibi, merkez ban­kaların istikrar arayışlarında “üç önemli düşmana” dikkat edilmesi gerekmektedir. Bunlardan ilki işsizlik. İkincisi beklentile­rin yönetilememesi ve üçüncüsü de bozuk gelir dağılımıdır.

O günlerde Gazi Erçel bunları Keynes’in 1929 yılında yaptığı bir konuşmadan aktar­maktadır. Bu üç “düşman” bir ekonomi yö­netiminin uygulayacağı dezenflasyon poli­tikalarının başarı şansını azaltmaktadır.

Bugün Sayın Şimşek’in, bu konuların her birinde ciddi sıkıntıları var. Konumuz itibariyle tek başına gelir dağılımı bile uy­gulanan dezenflasyon sürecinde kamuoyu desteğini azaltacak niteliktedir.

Dezenflasyon politikalarının en önemli ayağını reel ücretlerin düşürülmesi oluş­turmaktadır. Bunun için asgari ücret artı­şının enflasyonun altında bir oranda art­tırılması tercih edilir. Göreli fiyatların bu şekilde baskılanmasına ihtiyaç duyan bir dezenflasyon sürecinin, böylesine bozuk bir gelir dağılımına sahip bir ülkede başarı şansı azalmaktadır.

Buna bir de kurlar üzerinde uygulanan baskıların üretici kesimler üzerinde yarat­tığı olumsuz etkiler dâhil edildiğinde, uy­gulanan politikaların özellikle maliye poli­tikalarıyla desteklenmesine ihtiyaç vardır.