Geleneksel perakende küllerinden doğabilir (Trabzon modeli)
Organize perakendeciliğin hızlı tüketim malları pazarının yarısından fazlasını (yüzde 50,86) ele geçirdiğini, geçen hafta Rekabet Kurulu'nun sektör raporuna (*) dayanarak yazmıştım (DÜNYA, 25 Temmuz 2012.) Bugün, raporda yer alan diğer önemli bulgu ve önerileri aktarmayı planlamıştım.
Bu planda değişiklik yok, onları son bölümde özetleyerek gene yazacağım. Ama organize perakendeciliğin "yok edici" dinamizmine karşı Trabzon'da geliştirilen yeniden yapılanma modeline öncelik tanıyorum.
Çünkü, bu öyle bir model ki Ferhan Şensoy'un "Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı" isimli ünlü tiyatro oyununda sahneye çıkardığı "bizim bakkal" varlığını "yok edecek" tehlikeyi kavrıyor ve Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğmayı başarıyor.
Kalemi, Mehmet Tayfun Ataman'a bırakıyorum. Ataman geçen haftaki yazıyı okuyan ve beni bilgilendiren bir DÜNYA okuru olmanın ötesinde Trabzon modelinin önderlerinden. Türkçe öğretmenliği eğitimi almış bir esnaf olarak 1985 yılından beri bakkal, aynı zamanda Trabzon Bakkallar ve Sebzeciler Esnaf Odası ile Bakkalım AŞ'de yönetici. Bakkalım AŞ'yi merak mı ettiniz, Ataman'ın yazdığını okuyun:
İki proje
"Ö1990'lı yıllarda kurulan Bakkallar Kooperatifi'ni Bakkalım AŞ'ye dönüştürerek tedarik zinciri kurduk. Türkiye'de sayıları bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az olan bakkalların kurduğu şirketlerden bir tanesiyiz. Bu sayede küçük esnaf bakkal, büfe, çay ocağı gibi kuruluşlara ürün tedarik etmekteyiz. Küçük esnaf, koli bazında mal alma zorunluluğu olmadan ihtiyacı olan ürünleri adet bazında alabilmekte, zaten kısıtlı sermayesini stoka yatırmaktan kurtulmaktadır.
Gerçekleştirdiğimiz ikinci proje 'Bizim Bakkal' projesi. Şu anda Trabzon merkezde 85 şubeye ulaştık. 'Bizim Bakkal' adı altında kendi işlerinin patronu olan bakkal arkadaşların dükkânlarını düzelttik, raflarını yeniledik, barkod sistemlerini kurduk. Her biri küçük birer marketçik oldular, mesleklerini sevmeye başladılar, şevkleri arttı. Her ay onlara insertler hazırlıyor, reklamlarını yapıyoruz. Bu sayede satışlarında yüzde 30-59 arası artış sağlandı. Özellikle insert dönemlerinde yerel ve ulusal marketlerle rekabet eder hale geldiler.
Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı'na verdiğimiz 'Bakkalım AŞ Pazarını Genişletiyor" projesi onaylandı. Kalkınma Bakanlığından 400 bin TL destek alıyoruz. Bu destekle 23 bakkalın daha modernizasyonu sağlanarak şube sayımız 108'i bulacak."
Bakan Yazıcı'nın dikkatine
Ataman devam ediyor: "Buraya kadar hepsi tamam da bir tek Trabzon ile bu iş olmuyor. Üst kuruluşlarımız ellerini değil başlarını taşın altına koymalılar. Ticaret Bakanlığı Esnaf Genel Müdürlüğü'ne verdiğimiz dosya var. Eski bakanımız Nihat Ergün olaydan haberdar. Kabine değişikliğiyle yeni bakanımız Hayati Yazıcı'ya, tahminimiz, dosya ulaşmadı. Bir bakkalın modernleşmesi için 25-30 bin lira yeterli. Modernleşen her bakkal 1 kişi çalıştırmak zorunda kalıyor, haliyle işsizliği önlemeye de katkıda bulunuyoruz. Devlet, desteği karşılığında 1 kişi çalıştırma şartı koyabilir."
Ataman, şüphesiz bu yola yalnız çıkmadı. Arkadaşlarıyla birlikte Türkiye hızlı tüketim perakendeciliğindeki değişimi doğru okudular. Organize perakende sektörünün dağınık geleneksel kesimde yarattığı kaçınılmaz sorunlara karşı alternatif çözüm ve direnme çarelerini birleşerek, örgütlenerek ve hepsinden önemlisi "sızlanmak" yerine "iş cesaretlerini" ortaya koyarak buldular. Trabzon modeli Türkiye'de ayakta kalabilen tüm bakkallara örnek olmalı. Elbette, TESK de bu işlere omuz vermeli.
Rapordaki önerilere gelince, özetle perakende sektöründe yoğunlaşmaya, organizenin alım politikalarında tedarikçiler aleyhine işleyen yönlere, pazardaki gelişmelere karşı daha duyarlı rekabet gözetimi ve düzenlemeleri öneriliyor.