Gelecekte yaşamak
Thomas More celladının alnından öperek onu affettiğini söylemeden, celladın önünde eğilirken sakalını yana çekerek “onu kesmeyin, vatan haini olan sadece benim” demeden neredeyse 20 yıl önce “olmayan yer” anlamına gelen Ütopya isimli eserini tamamlamıştı. Kimsenin hiçbir şeye sahip olmadığı, ama herkesin her şeye sahip olduğu, kimsenin zengin veya fakir olmadığı yeri anlattığı ütopya, 1990’lı yılların başında ülkemizde oldukça popüler olan bilgi toplumunu anlatan yazı ve kitapları okuduğum her zaman aklıma gelirdi. Hatta biraz da küçüklüğümüzün ünlü çizgi filmi Jetgiller gelirdi gözümün önüne.
Aradan geçen 30 yıla yakın sürenin sonunda, bu bilgi ve teknoloji devrimi bir türlü nihayete eremeyecek derken Kevin Kelly’nin kaçınılmazı anlattığı “Inevitable” kitabı geçti elime. Geleceğimizi şekillendirecek 12 gücün anlatıldığını gördüğüm an, kitabı beni şok edecek bazı yenilik ve gelişmeleri bulacağımı düşünerek okumak için elime aldığımda, bu beklentimin boş olduğunu da anladım.
Kevin Kelly en zor olanı yapmış aslında kitabında. En zor olan dediğim zaman, insanın en bariz olanı anlama ve görmesinin zorluğundan bahsediyorum. Çok kısaca özetlemek gerekirse, biz ulaşmamız gereken yere ulaştık. Ya da diğer bir açıdan bakarsak, bilim ve teknoloji devriminin sonu olmayacak ve bu süreç devam edecek. Her gün bir önceki güne göre farklı bir yeniliğin, gelişmenin yaşanacağı bir ortama ulaştığımızı ve bunun adının “protopya” olduğunu söylüyor Kevin Kelly kitabında.
Protopya, her günün dünden daha iyi olduğu ancak yarının getireceği faydaların yanı sıra yeni sorunları da beraberinde getireceği bir düzen. Sürekli gelişim ve buna bağlı olarak sürekli değişimin yaşanacağı bir düzen. Kevin Kelly önümüzdeki 30 yılı domine edecek, ilişkileri ve işleyişi belirleyecek teknolojilerin henüz bulunmadığını da belirtiyor kitabında.
Yani nasıl bir yarına sahip olacağımızı söylemek, en iyi tahminden öteye gidemiyor. Bundan 50 yıl önce en azından kısa ve orta vadeli tahminlerimizin isabet oranı çok yüksek olurdu ama bugün artık yarından bile emin olmamız gittikçe zorlaşıyor. Bu nedenle her birimizin her sabaha az bilen çıraklar (yeni doğanlar) olarak başlayacağımızı da iddia ediyor bu kitap.
Özetle artık hayatımızı bir anda değiştirecek yeni gelişmeler, icatlarla karşı karşıya kalmamız çok muhtemel görünmüyor. Yani uyandığımız zaman yine benzer bir dünyaya uyandığımızı düşüneceğiz ama hiçbir gün bir öncekinin aynısı olmayacak. Sürekli bir değişim ve gelişim devam edecek. Öyle ki geriye dönüp baktığımız zaman üç beş yılda ne kadar çok şey değiştiğini görünce şaşıracağız. Örneğin 15 yıl geriye döndüğümüzde ne iphone ne ipad, ne instagram ne facebook, ne whatsapp ne twitter ne de android vardı. Gelişme hızının her gün daha da arttığını düşünürsek, üç yıl sonra hayatımızı yönlendiren birçok şeyin bugün olmadığını göreceğiz.
Özetle, gelecek artık bugündür.