Gelecek yılda dünya
Yılın sonuna geldik sayılır. Sayılı günler çabuk geçer. Göz açıp kapatmadan kendimizi yeni yılda bulacağız. Yılın bu günlerinde gözlemciler ve yorumcular bir yandan geçmiş yılın muhasebesini yaparlar, bir yandan da gelmekte olan yıla ilişkin tahmin ve değerlendirmeler sunarlar. Bu tür sunumları iki perspektifte yapmak mümkün diye düşünüyorum. Bunlardan birisi gelen yılı dar bir çerçevede ve sadece kendi zaman dilimi içinde değerlendirip, bulguları sonraki yıla uzatmaktır. İkinci perspektif ise değerlendirmelerinizi geriye doğru uzatılmış görece daha uzun bir zaman dilimini çerçevesinde kurgulayıp, giden ve gelen yılları bu bağlamda çözümlemektir.
Yılsonu değerlendirmesi çalışmaları genellikle birinci perspektif doğrultusunda yapılır. Bu yaklaşım hem hafızalarda canlı olan bir alanda at oynatma hem de daha fazla güncel enformasyon aktarma olanağı vermesi açısında daha caziptir. İkinci perspektif ise zaman boyutunun ve oyun alanının genişletilmesi, yakın geçmişin bugünkü gelişmeler üzerindeki gölgesinin de irdelemeye katılması ile yürütülen daha oylumlu bir değerlendirme çabasına imkan verir. Kendi adıma her iki yaklaşıma da kısaca yer veren bir yorum deneyeceğim. Önce giden-gelen yıllara ilişkin birinci perspektif doğrultusunda kısa bir yorum yapacağım. Bir sonraki yazıda da zaman boyutunu uzatıp perspektifi biraz daha genişletsek kısa dönemli değerlendirmenim ötesinde nasıl bir tablo görürdük sorusuna yanıt arayacağım.
Malum, yılsonlarında genellikle iyimserlik dozu yükselir. Ticaret yavaşlar, mali piyasalarda bir durağanlık esintisi oluşur, biten yılın muhasebesi böyle bir çerçevede yapılır. Eğer muhasebenin sonucu iyiyse, biten yıl görece iyi geçmişse ya da yılın sonuna doğru olumlu işaretler artmışsa yılsonu iyimserliği ileriye, gelen yıla taşınır. Yok, süregiden kuşkular, korkular devam ediyorsa gelen yılın olası gelişmeleri daha temkinli bir çerçeveye yerleştirilir. Bu yılın sonuna doğru iyimserliğin yükseldiğini sanırım fark etmişsinizdir. En azından önceki yıllara damgasını vuran Trump vb gibi risk unsurlarının artık kabul edilen bir olgu haline geldiğini, göstergelere de buna göre yansıdığını söylemek mümkün. Bu olumsuzluğun yerine küresel krizden bu yana ilk kez ikna edici bir raya yerleştiği düşünülen olumlu bir gelişmeyi, yani büyümeyi koymak yanlış olmaz. Bana kalırsa Avrupa’yı dahi içine alan bu yeni büyüme dinamiğini 2018 yılına aktarılan en önemli ve etkili unsur olarak değerlendirmek yanlış olmaz.
Uzun bir durgunluğun ardından gelen bu büyüme ivmesinin bir kez daha yavaşlaması ya da bütünüyle yitirilmesi olasılığı önümüzdeki dönemin en önemli riskidir diye düşünüyorum. Böyle bir sonuç doğurabilecek iki temel risk olduğu kanısındayım. Bunlardan birisi sıcak çatışmanın boyutunu arttırarak yayılmasıdır. Sonraki senelere uzatmak belki zor ama en azından 2018 için bu riskin görece düşük olduğunu söylemek mümkün. İkinci risk FED’le başlayan ve küreye yayılacak olan faiz yükseltme sürecinin olası etkileridir. Bu bağlamda önde gelen risk yükselen faizin büyüme üzerinde yavaşlatıcı bir etki yaratmasıdır. Henüz yeni olan büyüme ivmesinin bütünüyle yitirilmesi ve dünya ekonomisinin yeniden resesyona yönelmesi riskidir bu. Yükselen faizin ikinci önemli riskinin küresel fon akışının bu faize göre yeniden biçimlenmesidir. Bu riski en fazla taşıyan da küresel fonları en yoğun biçimde kullanan gelişmekte olan ülkelerdir.
Gelişmiş ülkelerde faizin yükseleceği beklentisinin dahi bazı gelişmekte olan ekonomilerde yoğun fon çıkışına neden olduğunu bunun da ciddi türbülans yarattığını biliyoruz. 2018’in en önemli risklerinden birisi böyle bir olasılığın geçerliliğini sürdürüyor olmasıdır. Ancak bu riskin yönetilebilir bir risk olduğunu da unutmamak gerekir.
2016’dan 2017 yılına aktarılan iktisadi tablo pek olumlu değildi. Bu nedenle bitirmekte olduğumuz 2017 aksak başlayıp sonradan toparlanan bir yıl oldu. Kısa dönemli değerlendirmeler bağlamında bu sene 2018 yılına aktarılan tablonun görece daha olumlu olduğunu söylemek mümkün. Bu nedenle 2018 yılının en azından ilk yarısının daha olumlu bir süreç olarak geçebileceği söylenebilir. Bu perspektifi genişletip, değerlendirmenin zaman aralığını uzatmak mümkün. Böyle bir egzersizde ulaşılacak sonuçların farklı olması mümkündür. İşin bu yanına gelecek yazıda bakacağız.