Gelecek sefere ne yapma(ma)lı?

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ [email protected]

Türkiye ekonomisi 2003-2005 yıllarında Derviş-IMF programının pozitif etkisini –dünyadaki tasarruf bolluğu ve gelişmekte olan piyasalara oluk gibi akan sermaye girişlerinin büyük yardımıyla elbette- yaşadı. “Teknik” bakıyoruz: Derviş-IMF programının ekonomi politik anlamını ve olumsuz sonuçlarını tartışmak bu yazının gündeminde yer almıyor. Kamu maliyesinin disipline edilmesi büyüme hızını artırdı. Böylece İrlanda’nın 1980’lerin sonundaki ikinci reform programının hikayesine benzer bir başarı hikayesi doğdu. Fakat hikâye orada kaldı. 2010-11’deki iç talebe aşırı yüklenen büyüme sürdürülemezdi. Sonuçta cari açık/GSYH oranının %10’a dayanmasıyla resmi olarak da bu kontrolsüz gidişi dengelemek için önlemler alındı. “Yumuşak iniş” ve “yeniden dengelenme” anahtar kelimelerdi. Şimdi yeniden benzer bir noktadayız. Fark şu ki borç çok daha fazla ve “model” bunca yıl boyunca değişmediği için büyüme dinamiği açıkça azalan getiriye tabi. Oysa konu oldukça basit. Fazla borçlanmamak ve tek sektöre dayanmayacaksın; hele hele sonsuz işgücü arzı (Lewis) modelindeki gibi “sonsuz arazi/konut arzı” modeli kurgulayıp talebin ve ucuza finansmanın daima hazır olacağını ummamak.

Bakalım. Thirlwall modeli (1979) post-Keynesian modellerin en operasyonellerinden. Merkezinde talep var ve ülkeler için test edilebiliyor. Literatür genişçe sayılır. Aslında basitçe ödemeler dengesi açık verdikçe büyümenizi sürdüremezsiniz diyor. İki tezi var: (a) İhracat arttıkça büyüme hızlanır çünkü ödemeler dengesi tahdidi gevşer. (b) Tahdit gevşedikçe iç talep de artar. Bunlar ‘Türkiye için tam olarak geçerli olmayabilir’ gibi görüldü çünkü sermaye akımları tahdidi gevşetti. Ama yine de temel iddia hep doğruydu: “Sermaye girişi yoksa büyüme de yok”. Hatta büyüme için gereken sermaye girişi yüzde olarak artıyor veya tersten, eski dönemdeki kadar sermaye girişi olması aynı oranda büyümeyi sağlamıyor. Azalan getiri yasasının bir uzantısı sayabiliriz.

Durgunluk + enflasyon sarmalından çıkılır ancak zaman alacak. Bir dahaki sefere 7-9 sene içinde –iyimser bakılırsa- limite ulaşarak “patlayacak” bir dinamiğe yaslanmamak için ne gerekiyor?

Elbette ki modern ekonomilerde, 21. Yüzyılda inşaat ve enerjiden çok daha öncelikli sektörler var.

Önce bir büyüme modeli olmalı. Optimal olacağı için planın düali demek. Model + sistem:

Teşviklere uyumlu bir sistemi tasarlayamayan bir politika dengesizlik yaratır ve etkin de olmaz.

• Gelişmiş ekonomiler teknolojik ilerlemeyi daha hızlı kullanıma sokabiliyor. Neden? (i) Beşerî sermaye güçlü (ii) Genel olarak ileri bilimsel bilgi var (iii) Derinleşen sermaye piyasaları mevcut (iv) Kamunun AR-GE fonlaması sanıldığından çok daha fazla.

• Dolayısıyla, modele “verimli kamu yatırımları” dahil olmalı. Bu, eski günlere dönüp kamunun mal alıp satması (KİT) manasına gelmez ama kamunun teşvikleri tasarlamaktan öte bazı sektör, proje ve teknolojileri destekleyecek olması anlamına gelir.

• Tek faktöre ağırlık vermemeli. Tek sanayi seçmemeli.

• Teknik ilerleme “yönlendirilmiş” ve yanlıdır. Kar ve talep beklentisi teknik ilerlemeyi yönlendirir ama kamu da yön verebilir.

• “İçsel büyüme” –beşerî sermayeye dayalı- ve zamanla değişen parametreleri olan bir model gerekiyor. “Beşerî sermaye” demek tamamen modern bir temel ve teknik eğitim demektir.

• Model hem büyüme hem dalgalanmaları birlikte ölçmeye izin vermeli. Model, borç tetikleyicileri (iç tahdit) ve sermaye girişleri tahdidi (dış tahdit) altında sonuçları ölçebilmeli.

• Kamunun bütün piyasa ekonomilerinde önemli bir rolü vardır. “Kamu etkin değildir” iddiası esasen bir dönemin retoriğinden ibarettir ve Batı, bu ideolojik teze fazla da inanmadığını göstermiştir

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019