Geleceğin Mimarisi
Geçmiş günceli şekillendirirken ve güncel geleceği tasarlıyor; geçmiş(G), güncel(G), gelecek(G) bir arada yaşanıyor. Nüve, meyve ve yaprak gibi; iç içe ve birbirlerinden kopmadan gelişiyor. Kendi küçük işlevi büyük çekirdek, geçmişten bugüne fikirler sağlamsa, bugünlere artarak gelirler. Çünkü çarpıştıkça çoğalan tek şeydir fikirler. Günümüzden 75 yıl önceki Keynes'in, 1936'daki "istihdam, faiz, para teorisinin" ardından geçen 75 yıla rağmen işlerliğini sürdürmesine pek şaşırmamak gerekir. Kapitalizm çekirdeği, tekrarlayan krizlerle meyve veriyor. 1939'da %16 olan milli gelirdeki kamu harcamalarının payı, 1944'da %48'e bir anda fırlayıp üçle çarpılırken, II. Dünya savaşı yaşandı. Savaş, işsizliği %17.2'den %1.2'e indirdi. İşsizlikle enflasyon arasındaki negatif eğimle, diğer bir ifadeyle değiş tokuş ilişkisinde gerçekleşti. Bu ters ilişki 1970'e kadar geçerli oldu. 1959 ile 2010 arasındaki 51 yılı; I. Dönem: 1959-1969 ve II. Dönem: 1970-2010 şeklinde ikiye ayırarak incelendiğinde, iki farklı işsizlik enflasyon ilişkisi ortaya çıktı. ABD ekonomisi I.Dönem de işsizliği ile enflasyonunu negatif eğimle yaşadı. II.Dönem bu ilişki yıkıldı. Bizim istatistik altyapımız, 1980 işsizliğine kadar uzanabiliyor. 1980-2010 döneminin oluşturduğu ilişki incelendiğinde ulaşılan sonuç, enflasyon artarken işsizliğin azaldığı; işsizlik azalırken, enflasyon artığı şeklindedir. Yabancı finans kuruluşlarının, TCMB'nin faiz indirme ve munzam karşılık artırma kararlarına ilişkin görüşlerinde; "daha fazla sıkılaştırmanın gerektiği" ifade ediliyor. 1980-2010 TUIK verilerinden oluşturulan, işsizlikle enflasyon ilişkisi negatif eğimli ve birbiriyle ters bir değiş tokuş niteliğinde gerçekleşmektedir. TCMB'nin daha fazla sıkılaştırması demek; enflasyonu baskılanması, dış ticaret açığını azaltılması, cari açığı daraltılması, TL/USD kurunu düşürülmesi demektir. Ekonomimize yansıyan faturasıysa, kontrolden çıkmış bir işsizlik olarak gerçekleşiyor. Ekonomileri kriz depremlerinin yanal dalgalarına karşı koruyan, "güçlü finansal sistemleri", dikey dalgalarına karşı da koruyansa, "sağlam istihdam yapıları" olarak bilinir. TCMB'nin daha sıkı para politikası; istihdam yapısında zafiyeti çağrıştırabilir, ABD'nin toparlanma sinyalleri verdiği bir dönemde kendi krizimize davetiye çıkartabilir.
ABD, kendi üzerindeki kırılganlıkları krizleştirmeden Latin Amerika, Asya, Rusya, Türkiye gibi ülkelere transfer etmekte oldukça hünerlidir. Son krizde aynı transfer mekanizmasının, euro bölgesine doğru çalıştığına tanık oluyoruz. ABD'nin eli güçlüdür: senyoraj (para basabilme) yetisi, esnek ve derin piyasalar, tüm yaşananlara rağmen ticaret kurallarının işlerliği, güncelin daha iyi bir seçenek sunamaması; ABD'yi destekliyor. Krizi kendi başlatsa da, başkası bulaştırsa da; en az etkilenebiliyor. Şubat verilerindeki toparlanma işareti de bu eğilimi destekliyor. Güncelde tartışılan 2000 sonrası politikaları, tutarlılık sınavını geçiyor. 2002-2006 döneminde faizlerin indirilmesinin ardında durmuş olan FED'in para politikaları, deflasyon ve yüksek işsizlik riski taşıyordu. Halen Asya kaynaklı bir enflasyonun yaşanma olasılığı bulunuyor. Çünkü Çin, tamamen dışa bağımlı olduğu gıda fiyatlarında yukarı yönlü hareketliliği destekliyor. Oysa alınan son olumlu sonuçlar, sadece Bernanke'yi ve 2006-2011 dönemi uygulamalarını kurtarmıyor; aynı zamanda Taylor'ın (2007) FED politikalarının aksi tezlerini de çürütüyor ve FED'in 2002-2006 gevşek para politikalarını savunuyor. Gariptir, geçmiş ve güncelin hakimi ABD; iş geleceğin mimarisini geldiğinde, işi Çin'e bırakmak zorunda kalıyor. Ocak 2011 verileri geliyor; Çin dünyanın 2.büyük ekonomisi, 5.88 trilyon USD GSYİH'siyle Japonya'yı %7 galebe çalmış ekonomi olarak kriz sonrasının yeni dünyasını müjdeliyor.